İlayda Piknikte
O gün İlayda erken bir saatte sevinçle okuldan döndü. Gözlerinde büyük bir mutluluk vardı. Nasıl olmasın, ertesi gün okul tatildi ve Tonton dedesi muhtar emmi de daha önceden İlayda’ya piknik sözü vermişti “Okulun tatil olduğu bir gün seni pikniğe götüreceğim demişti”. O gün yarın olabilir miydi acaba?
Kapıdan girişte annesi Sevgi hanım;
-kızım bugün erken geldin ve çok neşelisin neden acaba?” diye sordu.
İlayda annesini çok severdi, hatta küçük Ali’den dolayı da biraz da kıskanırdı. Annesi çok iyi bir anneydi, önceden onun arkadaşı gibiydi ama Ali doğduktan sonra arkadaşlıkları biraz bozulmuştu. Çünkü annesi sanki Aliyi ondan daha çok seviyordu, geceleri hep Aliyi yanına alıyordu, vaktinin çoğunu da Aliyle beraber geçiriyordu.
Bu yüzden İlayda bazen okula bile gitmek istemiyor, bir bahane bularak evde kalmak istiyordu. Annesinin kendisini sevdiğinden emin olmak istiyor, bunun içinde değişik şeyler yapıyordu. Tabi bunu annesi anlıyor, sabırla ve sevgiyle bu durumun geçmesini bekliyordu. Hatta zaman zaman İlayda’yı karşısına alarak, onu ne kadar çok sevdiklerini, ama kardeşinin bebek olduğu için özel bakıma ihtiyacı olduğunu, bu yüzden onunla daha çok zaman geçirdiğini İlayda’ya anlatıyordu.
İlayda kapıda hayale dalmış olarak düşünürken annesinin sesiyle irkildi!
-İlayda kızım neden bugün çok neşelisin diye sormuştum,yine hayallere daldın?”
İlayda gülerek annesine baktı ve
-Şey…, Annecim yarın okul tatil ya, dedi. Dedem bana piknik sözü vermişti, acaba yarın beni pikniğe götürebilir mi, onun için sevinçliyim.
Annesi İlayda’ya garip garip bakarak;
-Tatil mi..! yarın Perşembe, ne tatili kızım, bir yanlışın olmasın” dedi.
Bunun üzerine İlayda annesine dönerek;
-Anneciğim bu gün ne oldu biliyor musun? Aşı olduk, ve öğretmenimiz yarın okulun tatil olduğunu söyledi dedi.
Annesi yaaa dedi, demek aşı oldunuz,
-Peki söyle bakalım korkup ağladın mı?
İlayda bu soruyu annesinden bekliyor gibiydi, çünkü daha önce annesi onu aşıya götürmüştü, aslında biraz da canı yanmıştı ama ağlamamıştı. Çünkü orada aşı olmadan önce annesinin kendisi hakkında söylediklerini duymuş, çok sevinmiş hatta bunu hiç unutamamıştı.
Annesi diğer çocukların annelerine “-Benim kızım aşıdan hiç korkmaz ve ağlamaz” diye gururla söylemişti ve İlayda da bunu duymaktan çok memnun olmuştu. O gün canı biraz yandığı halde diğer çocuklar gibi ağlamamış, bağırmamıştı.
İlayda bunları düşünürken yine annesinin sorusunu unutmuş daldırıp gitmişti. Aslında İlayda eskiden böyle değildi ama Ali doğduktan sonra böyle olmuştu. Annesi sorusunu tekrar edince birden telaşlanarak;
-Hayır anneciğim ben ağlamadım ama sınıfta ne oldu biliyor musun? dedi.
Bu arada İlayda ayakkabılarını çıkarmış, çantasını bırakmış ve annesiyle beraber mutfağa geçmişlerdi. İlayda anlatmaya devam etti;
-Anneciğim bizim sınıftaki Cemil’i bilir misin, hani şu sen geldiğinde sıraların üzerinde zıplayan yaramaz cemil, hani öğretmenimizin hep kızdığı cemil” Annesi evet hatırladım dedi.
-Bugün öğretmenimiz biraz sonra doktor ve hemşirelerin geleceğini ve aşı olacağımızı söyleyince Cemil yerinden fırladı ve kaçmaya çalıştı, hele aşı zamanı gelince bağırmaya başladı, sıraların üzerinde zıpladı, aşı olmamak için her şeyi yaptı.
Annesi;
-Ne kadar ayıp değilmi yavrum, eğer ona anne ve babası aşının ne kadar faydalı olduğunu ve bizi hastalıklara karşı koruduğunu anlatsaydı hiç böyle yapar mıydı?
dediğinde İlayda eskiden annesinin anlattıklarını hatırlayarak;
-Evet anneciğim, iyi ki siz bana anlattınız yoksa ben de onun gibi bağırıp kaçmaya çalışırdım.
-Aslında ben de korktum, hemşirenin elindeki iğneyi görünce hepsini batıracak diye kalbim küt küt atmaya başladı, ama baktım ki aşı olanlara iğnenin sadece ucunu batırıyor, korkum azaldı.
-Benim kolum da birazcık acıdı ama çırpınanların kolunun daha fazla acıdığını biliyorum öğretmenim anlatmıştı. Ağlamadım ama gözümden birazcık yaş ta geldi dedi gülümseyerek annesine.
Tam bu esnada zil çaldı, İlayda koşarak kapıya gitti. Tonton dedesi muhtar emmi gelmişti, İlayda dedesini görünce piknik aklına geldi ve dedesinin kucağına doğru zıplayarak
-Hoş geldin tonton dedeciğim dedi.
Tonton dede İlayda’yı bu saatte evde gördüğüne şaşırmıştı,
-Şeker kızım bugün okul yok mu?” diye sordu.
İlayda da bütün olanları dedesine birer birer anlattı ve gülüştüler. Sonra İlayda dedesine dönerek “dedeciğim yarın beni pikniğe götürür müsün?” dedi.
Dedesi yarın yapacağı işlerini düşündü, fazla bir işi yoktu. Öğleden önce bu işlerini bitirebilirdi ve öğleden sonra İlayda’yı pikniğe götürebilirdi. Aslında bu muhtar emmi için de iyi olacaktı çünkü uzun bir süredir İlayda ile baş başa kalamamışlardı. Ona anlatacakları çok şey vardı. Piknik belki de bunun için iyi bir fırsat idi.
Dedesi İlayda’yı çok seviyor onun iyi bir insan olarak yetişmesini arzu ediyordu. Bunun için ona çokça vakit ayrılması gerekiyordu ama İlayda’nın babası Mehmet beyin işleri çok fazla olduğu için yeterince zaman bulamıyordu, Ali’den dolayı annesi de yeterince ilgi gösteremiyordu. Onun için bu görev tonton dedesi muhtar emmiye düşüyordu. Çünkü bir milletin iyi yetişebilmesi için annelere düşen görevler çok fazlaydı, annelerin iyi bir şekilde yetişmesi gerekiyordu ve ileride İlayda da anne olacak ve çocuk yetiştirecekti.
Bütün bu düşünceler arasında dedesi şeker kızına dönerek;
-Tabi götürebilirim, aslında benim için de iyi olacak, ama yanımıza kimseyi almayalım, sadece ikimiz gidelim olur mu?” dediğinde İlayda’nın sevinci bir kat daha arttı, olur dedeciğim derken annesinin yüzüne sinsi bir gülümsemeyle baktı.
Annesi İlayda’nın bu bakışından ne demek istediğini anlamıştı, İlayda annesine adeta; sen misin Ali’ye benden daha fazla vakit ayıran dercesine intikam dolu bir bakış fırlatmıştı.
Aslında bu onun için de iyi olacaktı, İlayda bu şekilde rahatlamış olacağından eve dönüşte daha sevgi dolu olacaktı. Bu düşünceler arasında
-O halde ben de sizin için piknik sepeti hazırlarım” dediğinde muhtar emmi “-çok iyi olur” diye karşılık verdi.
O gece İlayda yarınki piknik hayali ile uyudu.
Sabah okul olmadığı için annesi İlayda’yı erkenden uyandırmadı, pikniğe yakın bir saate kadar uyudu. Uyandığında saat 11’i geçiyordu. Kalktı, elini yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı.
İlayda her sabah kalktığında ve gece yatarken tonton dedesi sayesinde dişlerini fırçalamaya alışmıştı. Tonton dedesi ona dişlerini fırçalamazsa mikropların dişlerini yiyeceğini ve dişlerinin çürüyeceğini, çürük dişli çirkin bir kız olacağını anlatmıştı.
Daha sonra elbiselerini giydi, dedesini beklemeye başladı.
Çok geçmeden dedesi gülümseyerek geldi. Annesi de piknik sepetini çoktan hazırlamıştı bile. Birlikte çıktılar, piknik yeri olan evlerinin karşısındaki tepeye doğru yürümeye başladılar.
İlk kez dedesiyle birlikte pikniğe gitmenin heyecanıyla yerinde duramıyor, bir ileri bir geri koşup duruyordu. Aslında piknik çok güzeldi ama bir de çabucak gidebilselerdi. Neden kitaplarda okuduğu gibi piknik yerine ışınlanamıyorlardı acaba?.
Bütün bunları düşünerek yürümeye devam ederlerken İlayda piknik yerine geldiklerini gördü. Ancak yaklaştıkça İlayda’nın yüzündeki gülümseme kayboldu.
Piknik yerinde kendileri gibi birkaç aile daha piknik yapıyordu ancak oturdukları yerler çok pisti. Etraf poşetler, çöpler ve artıklarla doluydu. Aklına öğretmeninin anlattıkları geldi, yüzünü buruşturdu ve
-Aman Allah’ım! Dedeciğim görmüyor musun, etraf ne kadar da pis, bunları kim yapmış böyle?
Diyerek tonton dedesine baktığında dedesinin de yüzünün asık olduğunu gördü.
İlayda, dedesinin yüzünü hiç bu şekilde görmemişti. Dedesi olduğu yerde durmuş, kısık gözlerle ve derin düşüncelerle çevreye atılmış çöplere bakıyordu. Tonton dede torununa dönerek;
-Şeker kızım, bugün seninle çok faydalı bir iş yapalım mı?” diye sordu.
İlayda merakla “-Nasıl dedeciğim” dedi. Muhtar emmi derin bir nefes alarak;
-Bak kızım, seni daha sonra da piknik yapmaya götürürüm, hem de bir kez değil, çok fazla gidebiliriz. Ancak bu gün tonton dedeni kırmazsan piknik yapmayalım” dediğinde İlayda’nın yüzündeki üzgün ifadeyi gördü ama devam etti;
-Ne yazık ki bazı insanlar doğaya ve insanlara karşı çok saygısız davranıyorlar, aslında bunlar kendilerine saygısızlık yapıyorlar da farkında değiller. Burada gördüklerin de bu saygısız insanların yaptıkları işlerdir kızım dediğinde İlayda’nın yüzündeki üzgün ifadenin yerini meraklı bir bekleyiş almıştı.
Dedesi biraz daha düşündü, derin bir nefes daha aldı ve devam etti;
Ama, diğer insanlar saygısızların yaptıklarını görmezden gelir, bana ne deyip geçerlerse bu dünya yaşanmaz olur, iyi insanlar bana ne dememeli şeker kızım. İşte bu yüzden ikimiz bu gün buradaki çöpleri temizleyelim olur mu?” dediğinde İlayda yeni bir macera hevesi ve coşkusuyla, tabi dedeciğim deyiverdi.
O anda dedesinin yüzündeki derin ifadenin kaybolduğunu ve alıştığı tatlı bir gülümsemenin geldiğini gördü.
O gün İlayda ve dedesi birlikte çok çalıştılar, sonunda bütün çöpler bir kenara toplanmış çevre temizlenmiş ve güzelleşmişti.
Bunları yaparken İlayda’yı sevindiren bir şey daha oldu. Önceden pisliklere aldırış etmeden orada piknik yapan diğer insanlar, İlayda ve dedesinin yaptıklarını görünce önce utandılar sonra kalkarak onlarda yardımcı oldular.
O gün akşam İlayda yatağa uzandığında yaşadıklarını hayal etti, “-Dedem çok haklıymış” dedi. İyi insanlar eğer bana ne demezlerse diğer insanlar bunları gördükçe etkileniyorlar ve iyilik bu şekilde bütün insanlara dağılıyor. Belki de bu yolla saygısız insanlar da utanabilir ve bir daha saygısızlık yapmayabilirler, bunu yarın öğretmenime anlatmam lazım diye düşünerek uyudu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.