- 801 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HASRETİNİN DİYARIDIR ŞEHRİM
Ağlamak ve gülmek arasında buğulanan gözlerimi sildim ilk önce. Bir köy veya kasaba diye düşündüm. Kim bilir beklide bir ilçe. Acaba milyon tane özlem nüfuslu bir kalabalığı devletim ne diye haritasına geçirecekti. Aslında şehir olmayı hak ediyordu. İsmini devletim karar verdiği vakit koyacaktım; ama erken davranmalıydım bunun için. Etnik kökenine indiğim vakit özlem kökenli vatandaşlarım ağırlığını gösteriyordu. Diğer eş anlamlısında karar kıldım. ‘’Hasret.’’
Hasret’teki vatandaşlarım hüzün, gözyaşı, merhamet gibi işlerle geçimini sağlıyordu. Tarımla uğraşanlar ise topraklarına hep ‘’ümit’’ ekiyordu. İklimi de buna müsaitti. Dört mevsim yağmur uğruyordu topraklarımıza. Kısa bir zamanda üretimimizi katlayarak devletimize ümit ile büyük destek sağlamayı başarmıştık. Belki de ileride dünyada ümit üretiminde ilk sırayı devletim alacaktı.
Allah’tan ümit kesilmezdi. Amacımıza ulaşmak için biz gayret ediyor gerisini de avuçlarımızı semaya açarak tevekküle bırakıyorduk. Bu neyin hasretiydi böyle. Az kalmıştı biliyorduk ama hep sabrediyorduk özlem kökenli vatandaşlarımızla. Bir gün vakar dolu yürüyüşlerimizde bayrağımızı dikecektik meydanlara. Sevgi bayraklarımızı. Özlemimizi simgeleyen…
Buruşmuş yüzlere yer yoktu topraklarımızda ve de kaşlarını çatan. Kıvılcımlarını istemiyorduk ümitsizliğin. Ağaçlarımız kaldıramazdı ufacık bir kıvılcımdan yetişen ateşi. Ustalığını görmek istemiyorduk sıcaklığın kavurucu yüzünün. Yeşile bezenmiş, ümit kokuları saçan topraklarımızda nefretin dirhem adımlarının kol gezmesini kaldıramazdık. Bunu adımız gibi biliyorduk.
Ufuk, umudumuz olmuştu. Gözlerimiz bir habercinin haberine takılı kalmıştı. Şehrimizin ilan edilmesini istiyorduk. Devlet haritamızda da bir nebze olsun sınırlarımızın çerçevelendiği bir şehir.
Özlemimde yani hayalimde bir şehir vardı. Ümit yerine sevgi tohumları ekilen. Özlemin duyulmadığı, aksine özlem duyulanla yaşanıldığı bir şehir. Hasret kucaklaşmasının çizildiği resim tablosunun sergilendiği bir şehir. İçinde ‘’Hasret değil hasretin ta kendisinin bulunduğu bir kent’’ İçimde olan…
Ümit içinde bekleşirken Devletimin kapısından sen giriyordun. Vize uygulamıyordum Sana. Ne oluyordu bana? Sarsılmaya başlıyordum. Özlemin yerini Sen alıyordun. Meğersem bunca duyulan özlem Sana imiş. Bu diyar Sana hasretmiş. Sabırla beklediğim ve gelmenle birlikte perçinleşen Ümidim…
Devletim varlığınla sarsılmaya başlıyordu ve ben kendimi sorguya tabi tutmazken Sen beni sorgulamaya başlıyordun:
- Bu devlette neyin nesi, kim kurmuş ve kaç şehri barındırıyor topraklarında?
Sustum ilk önce ve kahverengi gözlerinde dünyayı tur attım kendi yörüngemde.
Ve İçimden seslice:
-Bu devleti ben kurdum. Sen’i hatırlatan ne varsa o kadar şehir var. Ve milyon tane özlem etnikli vatandaşım. Bu devleti ben kurdum. Devletim, Yüreğim. Hasretim de Sensin. Ve bu şehrin ismi de ‘’Hasret’’ idi. Sana duyduğum…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.