- 1400 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞLILAR NEDEN HAYATA VE MAL-MÜLKE DAHA FAZLA BAĞLIDIR
YAŞLILAR NEDEN HAYATA VE MAL-MÜLKE DAHA FAZLA BAĞLIDIR
Geçen hafta Cumartesi günü Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde Geleneksel olarak her yıl yapılan bir Mevlid-i Şerif’teydim. Yaşı oldukça ilerlemiş ve saçı-sakalları bembeyaz, bedeni de oldukça zayıflamış, hatta yürümekte bile zorlanan bir Hemşehrimiz, Mevlidin bitiminde uzun bir dua yaptı. Hepimiz amin dedik. Yapılan bu duada bir husus dikkatimi çekti. Duayı yapan o yaşlı Hoca Zat en az üç-beş kere, “bu şekilde her yıl yapılan Mevlidlere daha uzun ve nice seneler iştirak etmeyi” zikretti. Yani Rabbimiz(cc)den uzun ömürler diledi. Tabi uzun ömür hayırlı hizmetlere vesile olacaksa istenir ve Biz dahi isteriz. Allah (cc) hayırlı ve uzun ömrü herkese nasip etsin.
Ancak, günümüzde, özellikle Dinden-İman’dan uzak kalmış bazı gençlerde, hayata karşı lakaytlık ve yaşama karşı isteksizlik, geleceğe karşı biganelik ve bilinçsizlik hâkimken, yaşı 90’lara yaklaşmış bir Yaşlı insandan bu şekilde (hayata karşı son derece kuvvetli bir şekilde) bağlılık, üstelik bedenen zayıf ve güçsüz duruma düşmüş iken hayata sımsıkı sarılmışlık çok dikkatimi çekti ve geçen Cumartesi’den beri tefekkür hâlindeydim. Tefekkürüm devam ederken, çok şükür karşıma bu gün, bu sabah bir Hadis-i Şerif Meali çıktı. Bir gazetede şu Hadis-i Şerif’i okudum: “Yaşlının bedeni kuvvetten düşer. Fakat gönlü şu iki şeye karşı gençtir: Uzun yaşama arzusu ve mal sevgisi.” (Câmiü’s-Sağîr, No: 2471 Bu Hadis-i şerif’i okudum ve “Ya Rabbi (cc) şükür” dedim. Hem bir Hadis-i Şerif’in tecellisini bildirdiği ve hem de bir hâkikati müşahede ettirerek öğrettiği için. Böylece kafama takılan bir soruya cevap bulmuştum.
Evet, hikmetli bir durum ki, Allah-û Teala Hazretleri insana yaş ve ömür verdikçe, aynı zamanda hayatı da o kişiye sevdiriyor. Gençler ise bu durumu idrak edecek bir yaşta olmadıkları ve o çağa gelmedikleri için hayatın kadr-i kıymetini Yaşlılar kadar bilemiyorlar.
Hayat, yaşadığımız çağda gitgide zorlaşsa da, nice olumsuzluklar insanı hayattan soğutsa da, Yaşlılar asla bunları düşünmüyor ve dört elle hayata sarılıyorlar. Bu benzetme bilemiyorum doğru mu olacak, ama “teşbihte hata yoktur” kuralı gereğince bu benzetme bulunacağım. “Yaşlılar depremde yıkılan koca bir enkazın altında kalmış ve sonradan kurtulmuş bir adamın bilincine sahiptir.”
Televizyonlarda zaman zaman görüyorsunuz. (Allah kimseye yaşatmasın) Depremde, çocuk, genç, orta yaşlı, yaşlı hangi yaştan olursa olsun, enkaz altından çıkarılan bir insanın, enkazdan çıkarılma anındaki hayata bağlılık ve gözlerindeki sevinç ışıltısı ne kadar da bariz ve ne kadar da açık. Çünkü, o kişi o enkaz altında, hayatın gerçek değerini çok iyi anlıyor. İşte, yaşlılar da yaşları ilerledikçe kendilerini “yaş enkazı altında hissediyorlar” ve olanca güçleriyle hayata bağlanıyorlar.
Gençler öyle mi? Heyhat! Nerede o bilinç, nerede o Gençlik! Hayatı boş-beleş bir durum ve sanki bedava verilmiş bir ikram sanıyorlar. Bedava elde edilen bir malın değeri olur mu hiç?
Yaşlılar öyle mi? Nice zorluklar görüyor ve nice tecrübe yaşıyor. Hayatı daha iyi anlıyor ve tefekkür ediyor. İşte yukarıda örnek verilen Yaşlı Hoca Zat. Neredeyse yürüyemiyor, yaşı neredeyse 90, fakat daha da uzun ömür istiyor. Çünkü, hayat değerli ve insan için bu değerin idrakiyle kazançlı çıkması, salih amellerini ve ibadetini çoğaltarak kâr üstüne kâr elde etmesi mümkün. Keşke Gençler de bunu tefekkür etse.
Bu vesile ile, Hadis-i Şerif’teki ikinci kısmı da tefekkür etmeye başladım şimdi. Yukarıdaki Hadis-i Şerif’i bir kez daha hatırlayalım: “Yaşlının bedeni kuvvetten düşer. Fakat gönlü şu iki şeye karşı gençtir: Uzun yaşama arzusu ve mal sevgisi.” Evet, Hadisi-i Şerif’in ilk kısmını yukarıda açıklamaya çalıştım. İkinci kısmı olan, “yaşlılarda neden mal sevgisi devam ettikçe eder” hususunun tefekkürüne şimdi başladım.
Gerçekten de aynen Hadis-i Şerif’te belirtildiği gibi, “yaşlılar da mal sevgisi çok çok fazla.” Bunu geçmişteki Yaşlı Ev Sahibimden çok iyi bildiğim gibi, etrafımdaki bir çok Yaşlı Kişiden biliyorum. Mal, mülk ve para, özellikle Dinden-İman’dan uzak kalmış Yaşlılar için çok ilginçtir, büyük bir sevda. Çocukluğumda gördüğüm bir manzarayı da burada belirtmek istiyorum. Bir yakınımızdaki yalnız yaşayan bir Yaşlı Kadın’a yiyecek birkaç kap yemek götürmüştük. İçeriye girdik ki, yaşı 90’larda olan o yaşlı kadın sandığının dibine özenle yerleştirdiği ve oradan çıkarttığı elindeki bir avuç parayı tek tek öpüyor ve sandığın dibine tekrar özenle yerleştiriyordu. Çok ilginç bir manzara. Çocukluğumdan kalan bir ilginç hatıra.
Şimdi tefekkür sırası: Yaşlılar neden mala-mülke ve paraya düşkündür? Haydi düşünelim.
Ahmet SANDAL
YORUMLAR
Yazının son bölümünde de değinildiği gibi yaşlıların mala ve paraya olan düşkünlüğü iman ve ihlaslarıyla ters orantılıdır. Yani imanlı ve ihlaslı yaşlılarda bu para ve mal sevgisini göremiyoruz.
İmanları onlara tasadduk etmeyi emrettiğinden, biriktirmeyi değil dağıtmayı yeğliyorlar. Tabii ki bunların sayısı çok çok az.
Elbette imanda kastımız sadece kişinin namazı-niyazı değil,,, :) nice hacı, nice hoca yazarın dediği girdaba yakalanmış, hiç ölmeyecek gibi malına-parasına sarılıyorlar...
Diğer taraftan ekleyeceğim bir şey daha var:
Yaşlılık sadece geçen yılların bir tezahürü değildir. Her kişi için farklılık gösterir. Kimi insan 30 dünya yılı :) yaşamıştır ama yaşlıdır, kendini yaşlı hisseder. Kimi insan 90 dünya yılı yaşamıştır ama o, deminki 30 yaşındaki adam gibi kendini yaşlı hissetmez... Yani insanın hissettiği yaşın büyük önemi vardır.
Bu biraz da benimseme ile ilgilidir. Allah'ın bize emanet olarak verdiği mal, beden ve evlatları kendinden menkul sananlar bunları çok benimserler, sahiplenirler, gerçekten kendineliren ait olduğunu sanırlar. Bedenini kendi malıymış gibi çok benimseyenler, bedenenine hakim olamadıkları, bedenini eskisi gibi kullanamadıkları zaman yaşlanırlar. Amma bedenini emanet olarak benimsemiş olanlar, bedenin kendilerine verilmiş bir emanet olduğunu hakkıyla bilenler kolay kolay yaşlanmazlar. Yatağa düştükleri anda bile yaşlılıktan dolayı çökmez, yaşama sevincini kaybetmezler.
Bir de şükretmesini bilenler, bunun bilincinde olanlar var ki, onlar da yaşlılığın getirdiklerinden dolayı şikayetçi olmazlar. Hep şükrederler, daha beter durumları düşünerek içinde bulunduğu fizik şartları kabullenir ve yaşlanmazlar, elden ayaktan düştükten sonra bile şükrederek hallerinden memnun olurlar...
Allah'ın bize verdiği emanetlerin (mal-can-evlat) kendi malımız olmadığı, sadece bir süre birlikte olacağımız bir emanet olduğu bilinciyle, hangi haldeyse o haline şükredenlerden olmayı ve içinde bulunduğumuz fiziksel yaştan ziyade kendimizi delikanlı (25-45) yaşlarımızda hissetmeyi, ŞEREFLE yaşamayı, hakkıyla yaşlanmayı ve ŞEHADETLE ölmeyi yüce Allah'tan diliyor, GENÇLİĞİNİziN SON NEFESE KADAR SÜRMESİNİ DİLİYORUM....
Sedat ERGENC
Ahmet Sandal
Merhaba.
Teşekkür ederim.
Sizin bu güzel tespit ve eklemeleriniz yazımdaki büyük noksanlık ve boşlukları giderdi. Çünkü zaten ben de "yaşlılık var, yaşlılık var diye" düşünmeye başaldım. Özellikle yazımdan sonra. Ya herkesi aynı kefeye koymak ve genellemek yanlış diye düşünürken, Sizin enfes ve gözlemlere dayanan aşağıdaki hususlaraki tespitleriniz imdadıma yetişti.
Sedat Bey,
Tespitleriniz aynen kabulümdür. Çünkü başta konunun içindesiniz. Çünkü mesleğiniz ve mesainiz bu işe hasredilmiş durumda. Belki de ben yanlış yaptım ve hariçten gazel okudum.
Üstadım,
Yaşlılık hakkında şu cümle çok yerinde ve hoş. Yaşlılık tanımı için "sadece geçen yılların bir tezahürü değildir. Her kişi için farklılık gösterir" demişsiniz. Bu durum çok doğru. "Gençleri bitkin ve isteksiz, yaşlıları heyecanlı ve dipdiri" gördüğümüzde, bu tanım yerine oturuyor.Bunu gözlemlemiştim ben de. Ancak, şu noktayı sizin tespitiniz üzerine düşünmeye başladım. "Bedenini kendi malıymış gibi çok benimseyenler, bedenenine hakim olamadıkları, bedenini eskisi gibi kullanamadıkları zaman yaşlanırlar." Çok ilginç. Çok düşündürücü. "Beden ve emanet" kavramı üzerinde kafa yormak gerek demek ki.Havalara girmemek ve gurura kapaılmamak gerek demek ki.
Sedat Bey, şükür konusunu ben de düşünmüştüm. O çok çok önemli işte. Şükredilen nimetin bereketi ve faydası artar İnşaallah.
Sedat Üsrad, kalın harflerle yaptığınız duaya can-û gönülden ben de amin diyorum ve Rabb(cc)imden diliyorum.
Selamlar. Sevgiler.
Ahmet Sandal
Evvela böylesi değerli bir Hadis-i Şerif hakkında tefsir gibi etkili yazınız için kutluyor ve de tefekküre sebebiyetten ötürü teşekkür ediyorum.
Hayatın değerini bilebilmek...
Bu deprem mevzusunu geçenlerde düşünmüştüm fakat biraz farklydı sebep ve de çektiğim taraf. İçimden kendimle konuşurken dedim ki ;
"ille de deprem mi gerekiyor uyanmak için".
Benim depremin manası sarsıntı etkisidir. Yer oynasın yerinden de kıyameti hatırlatsın Rabbim değil kastım ama hayat için bazen bir tek bakış bile deprem niteliği taşır- sarsıntı etkisi-. Nedendir kıymetini bilemeyişimiz hayatın derken sanırım şu var bizde,
" hiç ölmeyeceğiz hatta ömrün tapusu bile var bugünlü kahkahamızda"..
Zannediyoruz ki hep sağlam ve de çok iyi bir hayat geçireceğiz düşünemiyoruz ki ,
"BİR GÜN ÖLECEĞİZ"...
Bu mevzu için de tefekkür şart.
Yaşlıların uzun ömür ve mal istekleri.
Şuna yorarım ben farklısını düşünmek ruhumu rahatsız edecektir - verdiğiniz son örnekte olduğu gibi-. Dua eden o zat muhtemelen uzun ömrü ibadet için, af dilemek için daha çok zaman gerektiğini düşünmesinden dolayıdır ki buna binaen öyle istemiştir. Biliriz ki günahsız artık adım atılmıyor ve Allah'a hamd için de af duası için de kaç yıl, asır olsa da yetmez.
Mal..
Bunu da şöyle düşünmeli. Malı çok olursa yardımı ve de alacağı dua da çok olur. Ben eğer ki maddeye dair dua edersem salt müşkül durumdakilere yardımın isteğidir sebebim. Ve yaşlıların da -aklı salim ve de iman konuşanlar için - böyle düşündüklerini düşünmek isitiyorum. Parayı öpüp başa koyup da sandık altında saklamak için değildir bence. En azından Allah bana öyle bir yaşlılığı nasip etmesin..
Yazı...
Anlatılmak istenen hakikaten çokça güzel anlatılmış. Uzun, dolaylı yollarla değil yani okur oyalanmıyor sanat yapılmalı diyerek. Gayet naif, edebî ve de edepli bir üslûp ile okuru düşünmeye sevk ediyor. Ayrıca yazım durumu da iyi idi birkaç virgülü saymaz isek..
Daimini diliyorum.
Sevgiler.
Ahmet Sandal
Merhaba.
Bizleri sevinçlendiren güzel ve mânâlı yorumunuza gönülden teşekkür ediyor ve görüşlerinize iştirak ettiğimi belirtiyorum. Tefefkkür eden gerçekten bir mutlu sonuca ve gerçek doğruya ulaşıyor. Siz de aynı tefekkürü gerçekleştirmişsiniz. Ne mutlu, tefekkür ile gerçeği ve doğruyu bulanlara. Depremi beklemeden onu zihnen canlandırabiliriz. Ölümü ve kabri zamanı gelmeden önce de duyumsamak ve zihnen, kâlben yaşamak mümkün. Ömür de ancak Allah'a ibadet ve insalara hizmet için istenir. Nefsi daha fazla tatmin için ömür dilenmez. Dilememeliyiz.
Değerli Havin,
Elbette tüm yaşlılar para konusunda aşırı sevgi içinde değildir. Benim verdiğim bir örnekti sadece. Yaşlılıkta güzel ve doğru bilnç içinde olmak için Kur'an' sarılmalıyız. Çünkü Kur'an gençlik veriyor zihne.
Değerli Havin,
Yazımın şekil ve muhtevası noktasındaki sözleriniz ve değerlendirmeleriniz için hassaten teşekkürlerimi sunarım. Baki selamlar.Ahmet Sandal