- 739 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
KİMLERE SARILALIM ?
Zamanında, yer yüzünün çok önemli bir bölümüne hükmetmiş, büyük bir imparatorluğun torunlarıyız biz.
Peki ; ne biliyoruz bu büyük imparatorluk hakkında ?
Tarih kitaplarında, filmlerde, destanlarda anlatılıyor genelde bizlere. Kökenimizin Orta Asya’dan gelme olduğunu biliyoruz en çok. Müslümanlığın kabulünden sonra da, bu dini tüm Dünya’ya yayabilmeyi amaç edindiklerini biliyoruz. Müslüman olmayan ’’ kâfirleri’ imana getirmek için, kılıç kullanmayı mübah saydıklarını biliyoruz.
Padişahların şaşaalı saltanatlarını biliyoruz. Saraylarda hüküm süren muzazzam hayatı dinliyoruz. Haremlerin, zenginliklerin masallarını dinliyor, hayran kalıyoruz. Dine, bilime önemli hizmetler verildiğini, her alanda önemli eserler verildiğini duyuyoruz.
Saray erkânı olan çeşitli kişilerin hayatlarını anlatan her türlü olayda, zenginlik, refah ve hatta şaşaa görüyoruz. Oysa sade halka indiğimizde yoksulluk, cehalet. Bir şey var dikkate değer ; özellikle derviş denilen, hatta ermiş denilen, muhterem zat denilen çoğu kişilerin, yoksul tabakadan yetişmiş olması.
Burada detayı ne olursa olsun, kim ne derse desin ; o koskoca imparatorluğun bile sadece belli bir kesimi, saray ve devlet erkânı zenginlik ve refaha sahipmiş. Çoğunluğu temsil eden halk ise genelde yoksul, sefil ve de cehalet içinde.
Bin dokuz yüz yirmide dünyaya gelen babam, savaşlar yüzünden cahil kalmıştır elbet. Peki ya ondan yirmi beş yıl önce dünyaya gelen dedem, bir yirmi yıl daha önce - imparatorluk devrinde - dünyaya gelen büyük dedem niçin yoksul ve cahildi ? Çünkü onlar saray ve devlet erkânından değillerdi !
İmparatorluk devrinde de, Cumhuriyet döneminde de çoğunluğu oluşturan halk kesimi yoksul ve cahil bırakılmıştır. Bu kesim için daima din kullanılmıştır, Vatan -Millet- Sakarya şarkıları kullanılmıştır ! İsyan etmenin, şükretmemenin adına münafıklık, din düşmanlığı, hainlik, anarşistlik denmiştir.
Zengin hâkim sınıfın, yoksul çoğunluk üzerindeki ezici taahkümü gün geçtikçe artmaktadır. Kendimden örnek vereyim size : Asgari ücretin bir buçuk katına çalışan bir işçiyken, İstanbul-Pendik’te oturduğum mahallenin en pahalı ev kirası, maaşımın üçte biri idi. Evliydim ve üniversite öğrencisiydim. O maşla, ev kirası ödüyor, okula gidiyor, iki de bebek büyütüyordum. Eşim de çalışmıyordu. Hadi buyurun bakalım! Bu gün aynı maaş sadece ev kirasına yetebilir !
Karı-koca iş bulabilme mucizesini başarmış olsalar eğer- iktidar yanlısı olup, yüksek maaşlı işler hariç- evleri kira ise, geçinebilme şansları ne kadardır bu gün ? Buna rağmen, iş bulabildiğine şükredecek, milyonlarca insanımız var. Halkın ne kadarının karnını doyurabildiğini bileniniz var mı ? Büyük Osmanlı’nın torunları aç geziyor bu gün beyler !
Gelelim günümüzün güncelliğine : Denize düşmüş, çırpınmakta olan milletimize çeşitli eller uzatılıyor bu gün. Hangisinin, yılan, hangisinin yalan olduğu belli değil bu ellerin. İnsanlarımız boğulmak üzere olduklarına mı yansınlar, uzatılan ellerin hangisinin iyi niyetli olduğunun belli olmamasına mı ?
Din eli en sıcak geliyor bizim insanımıza. Gerçek müslümanlar mıdır o ellerin sahipleri, yoksa din maskeli sahtekârlar mı ?
Polisi rüşvet yiyn bir ülkeydik biz. Tapu daireleri, belediyeler, hastahanelerde işin rüşvetle yürüdüğünü hepimiz gördük. Mahkemelerde hakimlerin satın alınabildiğini duymayanımız kalmadı. Bir yerlere bağış yapılarak, bazı dernek ve partilere kayıt olarak, iş ve ihale sahibi olunduğunu bilmeyen kalmadı.
Pisliğe , yolsuzluğa, ahlâksızlığa, bunların sonucunda da yoksulluğa bulaşmış, boğulmak üzere olan bir milletiz şimdi !
İktidar sahipleri ; tüm bu ayıplardan, bu ülkeyi kurtarmayı vaad ediyorlar. Çoğumuza ters gelen, çok radikal eylemleri, bu şekilde açıklıyorlar. Ülkeyi temizlemekten, kalkındırmaktan, eşitlik , adalet ve dürüstlükten dem vuruyorlar. Müslüman olduklarını, müslümanlığın gereği olarak bunları yapmak istediklerini de iddia etmekten geri kalmıyorlar.
İnanalım mı ; sarılalım mı onların ellerine ? Dürüstlüklerinden emin miyiz ? Söyledikleri güzel, anlattıkları umut verici. Peki sonunda ne var bu işin ? Gerçekten demokrasi mi , yoksa din devleti mi ? Yoksa ikisi de değil ; sadece iktidarda daha fazla kalıp, yakınları, yandaşları daha fazla zengin etme hesapları mı ? Yoksa tamamen iyi niyet, dürüstlük, gerçek müslümanlık ve tam demokrasi midir amaçları ?
Boğulmak üzere olan halk çoğunluğu gibi ben de inanmak istiyorum ; iyi niyete, dürüstlüğe, adalet, eşitlik ve gerçek demokrasinin amaç olduğuna !
Ordudaki, yargıdaki, emniyetteki tüm çürüklerin üzerine gidilmesine, ayıklanmasına, sivil iradenin ülke yönetimine hakim olmasına Türk halkının itirazının olması söz konusu değildir.
Bir konu takılıyor kafalara yalnız : Siyasetin çürüklerine niçin dokunulamıyor ? Duyuyor ve biliyoruz ki ; siyasetin içinde, nice adi suç sanıkları var bu gün. Hepsi dokunulmazlık zırhının arkasına gizlenmişler, hesap sorulamıyor onlardan.
Şu çok önemsediğiniz, bizlere de güvence olarak göstediğiniz, dinimizin bütün melekleri mecliste mi toplanmışlar ? Dokunulmazlık zırhı, melekliklerinin onayı mı oluyor onların ?
Müslümanlık, dürüstlük, adalet , demokrasi iddiasında bulunan iktidar sahipleri, kendileri de yargı önüne , göğüsleri açık, alınları ak olarak çıkmadıkça, aklanmadıkça, tüm yaptıkları şüpheli olacaktır.
Boğulmak pahasına da olsa, bu halk, yılan olmadığından emin olmadığı ellere, ellerini uzatmamakta direnmeye devam edecektir.
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Aynur hanım ; kimsenin kıyafeti ya da inancı için yargılanmasını şahsen istemem. Üstelik bir çoğunun adi suçlarla ilgili dosyalarının var olduğunu çok iyi bildiğimiz kişiler, sadece bir partiye değil, bütün partilere mensup kişiler. Siyaset toptan çamurun içinde. Hatta, meclisimiz '' Eşkiya sığınma evi'' ne dönmüş neredeyse. En azından adi suçlar için dokunulmazl olmamalı. İktidar bu konuda en ufak bir adım atmadığına göre çekindiği çok şey var demektir. Sizin dediğiniz gibi yargının bağımsızlığa inanmıyorlarsa, kendilerine iftira edeceklerine inanıyorlarsa , malûm davada yargılannanların kafadan suçlu olduklarına ne diye inanıp, onların suçlu-darbeci olduklarını lânse ediyorlar o zaman. Yargı, ya herkes için bağımsızdır, ya da herkes için bağımlı !
Yargı karşısına çıkmak mı? Sanki yargı da çok ak'tı ya...Şu sütten çıkmış kaşık olsalar dahi bütün Ak Parti millet vekillerini içeri tıkmanın bin bir türlü yolunu bulur bu yanlı yargı...Siz de bunu çok iyi biliyorsunuz. Ayrıca bu insanlar cübbeli sarıklı hocalar değil.Sıradan insanlar. Eşleri kapalı diye, namaz kılıyorlar diye, dinci yaftası vuruyorlar...Oysa Müslüman olduğunu iddia eden her vatandaşın yapması gereken tabi şeylerdir bunlar. Alışkın değil milletimiz bu tip insanlara. Ama yıllar yılı, köylünün savunucusu, sağcı olarak geçinen bir masonu öyle de sineye bastı ki bu millet...Kimse o takiye yapıyor demedi. Üstelik masonluğu belgelendiği halde...
İşte bir garip Türkiye burası...
Herkesin gözü ve kulağı en sizin kadar iyi çalışıyor Fikret Bey. İnanın kafası da...Siz kendinizi boşa paralamayın. "Bu konuda" sizin gibi düşünmeyen, sizin telkinlerinize de kapılmaz emin olun.
aynur engindeniz tarafından 2/19/2010 8:49:05 AM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili arkadaşlar ; bir an empati yapıp, kendimi de inanan arkadaşların yerine koyuyorum. Ön yargılı olmadığımı, düşünmeden reddetmediğimi, körü körüne muhalefet yapmadığımı kanıtlamak için. Sonucun ne olduğunu görebiliyorum ve göstermeye çalışıyorum, tüm iyi niyetiyle inamış- kanmış olanlara...
Din eli en sıcak geliyor bizim insanımıza. Gerçek müslümanlar mıdır o ellerin sahipleri, yoksa din maskeli sahtekârlar mı ?
bu bir soru cümlesi olmamali bence. benim umudum yok malesef, hicbir şeyleri umut verici değil. insanlar en kolay dinle sömürülürler, bunlar da onu başardilar.
ayrica son cümlede; bu halk, yılan olmadığından emin olmadığı ellere, ellerini uzatmamakta direnmeye devam edecektir, demişsiniz ama bunun doğruluğu tartişilir:)
Yoksa tamamen iyi niyet, dürüstlük, gerçek müslümanlık ve tam demokrasi midir amaçları ?
bu cümle ise cok komik, öyle olmadiğini eminim ki siz de biliyorsunuz.
güzel bir yaziydi.
saygilar.