Öğrenci evleri( Kollo da yar yolunda öldü, desinler!..)/ ardahan öyküleri 86
Şaka gibi...
Ardahan Lisesi ve talebelerinin Harvard Univercıty öğrencilerine muadil yaşantıları olsun.
Kimseler inanır?
"Kadir İnanır."
Dinleyin!
Yaşamda herşeye ihtimalli yaklaşmak doğrusu en uslu yol. Çünki griler de beyazlarda, siyahlar gibi nesnelerin bir çeşiti.
Yargılar ve önyargılar: yeni yargılar ne sebeple ki düşünülmesinmiş.
Ardahan Lisesi ilk yıllardaydı. Göle, Çıldır, Posof ve Hanağın öğrencileri bu okula hücum etmiş. Ev falan bulmak " Krallara mahsus"
Ardahan vilayet yapıldığında bir de bu şey vakiydi.
Kaç ha kaçlık ta eçük- çüçük, darığhmış dolmuştu..
Garapanlara...
Mereklere....
Koğhlara...
Öğrencilerin sayısı üç-dört bini bulurdu.
Rahat bulurdu.
Köyler den, nahiyelerden kışacak okula, liseye gençler dökülürdü. Çağların birikmiş potansiyeli, Ardahan Lisesine dayanmış,çatmıştı.
Birinci Cihan Harbi hitamında.
Okumak tek kalkınma yoluydu. Herkes çocuğunu okutmak istiyordu.
Açlık ve susuzluk tabiriyle denkleniyordu tahsil yapmak. İnsanlar : " Ya okuyacaksın; ya hayatın kayacak " deyin vasfediyordular.
Topraktan uyanarak, uyanan çiçek gibi....
Gömleğini satıp çol- çocuğunu okutan mı?....
Taş taşıyıp okutan mı?....
Haftanın üç günü aç gezen mi*...
Sokak lambasının altında ev ödevini yaparlar mı?
Manav Binali Gündoğdunun kasalarını ataşa kalayıp ısınarak ders çalışan mı?
Kervan yollar da düzülür!
Yola düşüp en nihayetinde muvaffakiyeti altın bilezik gibi kollarına geçiren bir kuşak, nesil, jenerasyon....
Lise açıldığında halk Karsa öğrenci göndermemeye sevindi. Masraf haddinden aşırıydı. Kapının önünde okuyacaktı çocuklar. Öğlene yemeğe de gelecekti, kızlar, oğlanlar. Ne güzel.
Liseyi bilen, duyan koştu.
Ardahan eğitim şehri olmuştu. Öğrenciler kiracı, müşteri, mektup yazan," yeğen baban heyrine hele bir el at" olmuştu.
Sorulan: Kimin oğlusun?..
Dinlenilen: Sen ne dersin?..
Baban kerme getirecek ti?..
Pağacaz bittimi ki?
Şefiklerin çeşmeden bir kovada bize su getirin oğulcan?...
Kapının karını kürü yavrucan?
İğneci Asiye halayı çağır! Deden heyrine.
_ Üstü açık köylü şahbaz’ın oğluyum.
_ Beni neydecen dayı.
_ Seneye getirecek.
_ Ne vardı ki, zaten.
_ Su boruları patlamış.
_ Baş üstüne.
_ O hala ters biri, başkasını yollayın!
Öğrenci evi kiralamış bir Zerebüklü çocuk başından geçeni anlatmıştı: Gece soğukmuş yatamamışlar ertesi günü sınavları cebir dersindenmiş. Tezek istemişler komşudan, Sobayı kalamış ve kitabı açmış, okumaya başlamışlar. İçerisi ısınmış, battaniyeye sarılmış bedenleri Antalya plajlarında bedenlenmiş gibi. Terlemeğe başlayınca atletti su olmuş. Üşükleri su yoluyla ter olmuş.
Açlık, kıtlık görmüş Ramiz Dede: Bir sepet kerme getirmiş ve:
_ Ola! Cırbağalık etmeyesiz. İhtiyacız oldu mu? İstemesez mabalım boynunuza!
Mal bulmuş Mağribi gibi çocuklar kıs,kıs kımıştılar.
Bir güvenceydi bu söz ve destekleri vardı: O da Ramiz Dede.
Arkasından dedenin, çocuklar:
_ Seni veren Allaha kurban Ramiz Dede!
_ Ha sen yaşa dede, seni çok yaşa dede!
Tıkkıltı kapıda patladı.
Güm, güm, gümmm!.
Evin kırılmak üzere kapısı ve iki kız beş çocuk ile bir körpe enik, korktular.
Zerebüklü öğrenciler, Beberekli hala kızları ile kiralamıştılar, evi. Eniği iki üç gün evele orta bire yazılmış Behzat, Mehrali’nin Han da ki kancığın balaladığı eniklerden almıştı.
Kulağı kopmuş enik; odanın kırağında zırlayıp acıklanıyordu.
Behzat acımasızlığından yapmamıştı: Bilmediğinden eniğin kulağını çekip kopardı. Köyde dedesi eniklerin kulağını kurda iyi dalsın diye koparmıştı. Hem de nasıl koparmıştı: Sakız gibi sünük itin kulağının ikisi elleriyle tutup eniği fır, fır sabit sardığı kulakların çemberinde dört, beş defa çevirdimi enik zığıltıyla bir tarafa, kulaklar elde kalmıştı. Görenek’in pozitifide, negatifi de var. Çocukların göreceği veya görmemesi gereken şeyler vardır diyen Rahmetli Şahin Hoca bu adetleri sevmezdi...
Eniklerin kollo it yapılmaları kısa kulaktan, kısa kuyruktan veya kısa boyluluklarından kaynaklanırdı. Kuyruğu kesme sebepleri it kapıştı mı kuyruğu kaptırmasın içindi. Tali çözümlerdi bu nevi şey. İt kurtcul değilse ite motor taksan ne yarar sağlayabilir.
Kar suyu kollo itin kulağına kaçtı mı? Yandı keten helva gülüm!
Tak tak Tak!..
_Acsaza ola kapıyı!
Çocuklar fısıltı bir avazla:
_ kim o?
_Babanız. Sesimi alamadınız mı?
_ Babaaaa!
Adamcağız sıcak sobanın yanına geçti. Rahattan ve ateşin senfonisinden ahenkle doldu. Anasından doğdu, doğalı bir kaç sefer böyle bir dem yaşamıştı. Felekten çalınan da bu ve benzeri gibiydi. Saadet! Bahtiyarlık!....
Küçük oğlanın eniğe neleri reva gördüğünü mealen bir bir aktardılar. Çocuk ağzı telis değil ki büzede korlayasın.
Adamın aklına babasının kollo itlerine düzdüğü laf aklına geldi.
Kollo it yaşlanmış ve ağzında diş kalmamıştı. Keftara çıkmıştı ismi.
Bacada buharının dibine altlarına taş çekmiş oturmuşlar. Kollo it kancık iti farketti peşine verdi. Takılmak babından çekemeyen biri: Kollo kancığa ne yapabilir ki. Ağzında diş yok. Bir protez yaptırda belki kancığın hoşuna gider!
Adamın babası içerledi. Birden fikirler aklına adeta damdı:
_ Ola bene bak! Dıllo, hele. Kollo Heçbişe yapmasa da YAR YOLUNDA ölür’e!
KOLLO YAR YOLUNDA ÖLDÜ DERLER, YA!