- 1330 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Dünya Batıyor, Sevgi Ölüyor
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
“kimi ekonomik krizleri bahane gösteriyor, kimileri sömürgeci politikaları… Herkesin mutlaka yanlış yaptığı ve yapılanları düzeltme adına önerebileceği fikirleri var. Teknolojinin bu kadar hayatımıza sokulmasının ve bizleri dar bir dünyada yaşamaya bırakması galiba bir tesadüf! Yakında ebeveynlerimizi bile ziyarete gitmezsek, hiç şaşırmamak lazım…”
Her gün güneş aynı taraftan doğuyor. Yeryüzünde mevsimlere çok aykırı bir durum yok! Her ne kadar küresel tehlike olsa bile, şu an itibariyle anormal durumlar göze çarpmıyor ya da çarpıtılmıyor. Güneş doğuyor ve batıyor. Korkuyorum acaba güneş neden hiç yön değiştirmiyor… İnanın bir gün güneş doğacak ama dünya batacak!
İnsanların çok sorunları var. Herkesin en büyük sorunu hep kendisiyle; huzurlu yaşamak adına yapmayacakları hiçbir şey yok. Ama yapmıyorlar, bu durumda hiçbir şeyleri de olmuyor. Olabilir mi, olamaz mı? İnanın olmasın! İnsanın hayatına keşkeler, pişmanlıklar girdiği zaman vicdan azapları başlar ki, yaşamı zaten kötü olan biri için daha da çekilmez hal alır. Artık vicdan sızlaması da ekonomiye bağlanmış durumda, çoğu kişinin dilinde para, para… Sanki parayla bu zamana kadar kaç kişinin yüreğinde yer edilebilmiş ki?
Çocukken babamız, kardeşimle bana para verdiğinde kavga etmezdik de acaba hangimizi daha çok öpecek diye kıskanır dururduk! Huzuru hep sevgide, saygıda, sadakatte arardık. Zamanla, hani insan büyüdükçe dünyası küçülüyor; türlü sıkıntılara karşı bireysel fikirlerle ilerlemek, kendine rahat bir yaşam kurman çok zor. Bunu başaranlar var mıdır bilemiyorum ama sanmıyorum kimselerin öyle rahat uyuyup, uyandıklarını… Yani artık çok zor!
Dünya batıyor! Şaka değil bu, oyunsa hiç… Yazmak içinde yazmıyorum. Ama asıl gerçeğe doğru ilerliyor ömür denilen gemimiz. Daha kaç dalgaya karşı koyarız, kurtulabilir miyiz, alabora olmadan limana ulaşabilir miyiz? İnşallah en güzelini düşünüp yine güzellikler içerisinde yaşarız… Olumlu düşünebiliriz!
Hayatımızda en büyük eksikliği hep yüreğimizde, sevgimizde hissederiz. Yani maddi konular düzeltilebiliyor ama sağlık, ya da kalbini kırdığınız birinin ansız ölmesi sonucu çektiğiniz vicdan azabının… Telafisi olmuyor bazı duyguların ve o duygular ki öyle bir çıkıyorlar ki karşımıza, aynı olayları tekrar yaşıyoruz. Hem acı çeken hemde o acıyı yaratan oluyoruz.
Geçen gün, akşam haberlerini izlerken fark ettim sevginin öldüğünü. Her kanalda ekonominin yarattığı krizden bahsediliyordu. Ama öyle bir haber yayınlandı ki sonra, bir anne nasıl bir vicdansa artık ya da zorunluluk (önyargılı olmamak lazım yine de) yeni doğmuş bebeğini kapı önüne bırakabiliyor. Dini kitaplar bile yazıyor; ne olursa olsun insanı yaşatmaktır asıl olan, zaten her kul kendi rızkıyla doğar-yaşar ve ölür! Yani kimse kimseye öyle çok muhtaç değil, yeter ki biraz sevgi ve sabır gerisi inanın huzurdur! Yaşamak böyle onurlu bir durumdur işte!
Korkuyorum bir gün kuşlar hiç göç etmeyecek diye, ya da diğer hayvanlar saldıracaklar insanlara… Artık birçok şey olasılık taşıyor. Kendi içimizde bile kendimizi öldürmeye niyetlenmişiz. Garip duyguların sığınağı olduğumuzdan mıdır ki bilinmez gün geçtikçe yitiriyoruz insanlığımızı… Yani dünya batıyor; üstelik bunu öyle uzaydaki var sayılan diğer canlılar değil, bizler yapıyoruz. İçimizde canavar yaratıyoruz.
Artık savaşlar başlayacak! Çocuklar ölecek, hani büyüklüğüyle övünen o lider, sömürgeci ülkeler sonunu getirecek insanlığın. Önce yalan haberlerle, sinemalarla, dizilerle, eğlence programlarıyla uyutacaklar halklarını. Sonra her şey sizin için deyip, en masum ülkelerin bir yudum sularına göz dikecekler. Çoğu ırk yok olacak, kültürler yozlaşacak, tek dilin üstün olacağı günler gelecek…
Hani kurulan birlikler var ya, Avrupa birliği, NATO, IMF, bunlar insanlığa hiçbir zaman hizmet için kurulmadılar. Bunlar ayrımcılığın, köleleşmeliğin ve özgürlüğün elinden alınması için kurulmuş sahte birlikler aslında… Bunu bilen çok iyi biliyor. Ama konuşmak istemiyorlar, konuşturulmuyorlar. Kimileri ölmekten korkuyor, kimileri sürünmekten; oysa bir insan özgür olduğu sürece, fikrini uygulayabildiği sürece yaşadığını anımsar. Şimdi biz neyiz, doğduk mu, yaşıyor muyuz?
Şimdi ben düşünüyorum. Bir Türk genciyim! İnanılmaz bir tarihim var; adaletli, cesur, zeki atalarım var ve ben onların torunuyum. Hiçbir zaman haksızlığa karşı susamayacak bir yüreğe sahibim. Genlerim beni dürtüyor her vicdansızlıkta… Birileri tetikliyor asiliğimi, atalarım konuşuyor içimden. Şimdi ben susarsam, biz susarsak! Ne anlamı kalır o tarihin, o adaletin, o cesaretin… Ne anlamı kalır yaşadığımın?
Bana kimse krizden, acizlikten, cimrilikten, korkaklıktan bahsetmesin! Zaten yeterince görüyorum ben bunları. Kendi kararından uzak kurulan hükümetleri, arkasında sömürgeci devletlerin desteği; dahası ülkenin en gözde fabrikaları, bankaları, turistik yerlerinin yabancı sermayeni kontrolünde olması v.s. bunları bana söylemeyin işte! Bana eğitim hakkımı verin, bana hakkımın yendiği zaman soruşturma geçirmeden grev yapma hakkımı verin! Bana özgürlüğümü verin, para da mülkte sizin olsun…
Ben eski ülkemi özlüyorum. Kapılarına kilit vurulmadan, komşunun halinin-hatırının sorulduğu, çocukların kaçırılmadığı, terörün olmadığı günleri özlüyorum. Benim halkımı bölmek adına doğu-batı ayrımı olmadan ve hatta din ayrımı, dil, ırk ayrımı yapılmadan yaşadığımız o günleri özledim! Baksanıza hiç kimseler güvenmez olmuş birbirine, devamlı bir kargaşa ortamı, herkesin geçim sıkıntısı bitmeyen borçları; hani bunların sebebi de var. Neden bir insanın alın terinin hakkı verilmez ki, neden ha? Paraya mı köle olacağız. Ne olur herkes güvenli taşıtlara binebilse, zengin fakirleşir mi sanki? Yaradan neden zengine mal vermiş, neden fakire sıkıntı vermiş- sorunlarını paylaşsınlar diye değil mi?
Ben bir bunu bilirim kişinin kendi iç dünyası biterse, dış dünyasının önemi yoktur! Hem bu dünya tüm insanlığın ortak yaşam alanı değil mi, paylaşılamayan ne olabilir ki? Hangi ırk diğerinden nasıl üstün olabilir, sadece bazı kültürler, adetler-örfler vardır, o ırkı diğerinden daha onurlu kılan, yoksa gerisi laf-ı güzaf!
İnsanı, insan yapan yüreğindeki güzellikleridir. Eğer sen paylaşmazsan o güzelliği, karşındaki de paylaşamaz; o zaman ne sevgi ne de saygı kalır. Geriye bir özlem kalır, birde yitirilen, paylaşılamayan onca güzellik!
Umarım bundan sonra güneş en güzel yarınlarımıza merhaba der!
EMRE ONBEY
YORUMLAR
Sevgili arkadaşım yazılarınızı fırsat buldukça okuyorum yüreğinize sağlık tebrik etmek istedim....
Maalesef ömrümüzün yeteceğini sanmıyorum o güzel günlere tekrar dönüpte görecekmiyiz ama...
bizden sonraki çocuklarımızın torunlarımızın hayatı inşallah o güzel günleri görme şansı olur...
Sevgiyle kalın....
İnsanı, insan yapan yüreğindeki güzellikleridir. Eğer sen paylaşmazsan o güzelliği, karşındaki de paylaşamaz; o zaman ne sevgi ne de saygı kalır. Geriye bir özlem kalır, birde yitirilen, paylaşılamayan onca güzellik!
güzel yürekli arkadaşım seni okumayalı ne çok olmuş
yüreğindeki güzellikler ne de çok olmuş
ben inanıyorum bir tane bile yeter sen gibi
inadına savaşımız devam edecek
kutlarım tekrar günün yazısının güzel kalemini
sevgiler
İnandığın gibi yaşamazsan,Yaşadığın gibi inanmaya başlarsın ...Öyle yönlendiriliyoruz..İşte bu yönlendirmeye dur diyebilmek için öncelikle yüreğimizde asıl ağırlamamız gerekenin yaradan olduğunu bilmemiz gerekir.Ancak kötülüklerden ve yanlışlıklardan bu yolla kurtuluruz...Ve birde eklemek isterim insanın fıtratında yanlış yapmak vardır...O yüzdendir ki, dost olabilecek şahsiyetler olmamız ve dost olanlarla yakınlık kurmamız gerektiği kanısındayım....
Dünya diyor başka bir alemin bekleme odasıdır...Bekleme odaları paylaşımı sunan en güzel ortamlardır...Öyle ise paylaşalım sevincimizi, kederimizi,ekmeğimizi, aşımızı ne kaybederiz bir çift gülen göz bir güzel yürekte ağırlanmanın nesi kötü...Öyle ise neden bu kopukluk demeden alamıyor insan kendini...
Sert mizaçlı bir ben vardı...Edebiyat defteri hizaya soktu oldum yumuşak başlı bir ben...
Lakin kim demiş uysal koyunum asmaya gelir ama çekmeye gelmez boyunum demekten de kendimi alamıyorum....
Tüm yazan gönül insanlarına mevla güzellikler ihsan eylesin...Bu gün Bursa güneşli güneş günüme dost yüreğime ışık oldu...Umarım yazınız da gönüllerde ışık olur, yol olur...
Çok acı, durum hakikaten vahim...
Genel olarak dalgınlığımdan sıyrılır da öyle yorumlamaya özen gösteririm lâkin sanırım hepimizin acısını bir kez daha böyle gerçekle görmekten uyanmak zor ki bu sebeple çok çok içine değinmeyeceğim , hani "kimse krizden bahsetmesin" demişsiniz ya aynen böyle ;
" iki kere iki dört eder"
yok ötesi !
Hastalığın adı da belli şifası da , yok eğer hâlâ diretiliyorsa herkes çorabı kendi örüyor başına...Ve bir gerçek var ki;
"batıyor dünya"..
Bunu "günümüzün diline" çevirirsek:
"Kıyamet kapıda"...
Öncelikle düşünmeye sebep olan yazınız için kutlamak istiyorum. Başından sonuna aman aman yazım hataları ile göze durmaması ki bunun yol açacağı soğukluğun da oluşmaması okura "oku" dedirtiyor.. Lâkin bir kez daha okumanızı öneriyorum zira ,
"Yeryüzünde mevsimlere çok aykırı bir durum yok! Her ne kadar küresel tehlike olsa bile, şu an itibariyle anormal durumlar göze çarpmıyor,( BURADA GEREKSİZ VİRGÜL KULLANIMI MEVCUT) ya da çarpıtılmıyor."
"Çocukken babamız, kardeşimle bana para verdiğinde kavga etmezdik( BURADA BAĞLAÇ OLAN "DE" YANLIŞ YAZILMIŞ Kİ BAĞLAÇLARIN "TA-TE" HALLERİ YOKTUR VE DE AYRI YAZILIRLAR AYRICA BAĞLAÇ VİRGÜL KULLANIMI GÖREVİ DE ÜSTLENDİĞİ İÇİN SONRASINDAKİ VİRGÜL DE GEREKSİZ - BU ŞİİR OLSA İDİ NOKTALAMAYA BİR ŞEY DEMEZDİM AMA BURADA SANIRIM DİKKAT EDİLMELİ)te, acaba hangimizi daha çok öpecek diye kıskanır dururduk! "
"İnsanı, insan yapan yüreğindekiler( YÜREĞİNDEKİ GÜZELLİKLERİDİR- SANIRIM DOĞRUSU BU OLACAKTI) güzellikleridir."
gibi bazı yazım durumlarını görmeniz gerekecektir.
Sonra kalemin alfabe üzerindeki hakimeyeti son derece güzel. Öz güven olmalı insanda ve bu her haline yansımalı ama bir tarafta bir şey iken başka tarafta başka bir şeylik de faydalı değildir işte tam burada kalemin giydiği ruhun ayakları üzerinde durabilen bir ruh olduğunu gözlemlemek zor olmayacaktır.
Netice itibarı ile kalemin, ne yazdığını, neden yazdığını ve de ölçüsünü bilip de buna göre üsluba da dikkat ettiğini görmek harcadığım zamanın bana geri dönümü olacağını düşündürüyor. Teşekkür ediyorum.
Sevgiler.
Ben eski ülkemi özlüyorum. Kapılarına kilit vurulmadan, komşunun halinin-hatırının sorulduğu, çocukların kaçırılmadığı, terörün olmadığı günleri özlüyorum. Benim halkımı bölmek adına doğu-batı ayrımı olmadan ve hatta din ayrımı, dil, ırk ayrımı yapılmadan yaşadığımız o günleri özledim! Baksanıza hiç kimseler güvenmez olmuş birbirine, devamlı bir kargaşa ortamı, herkesin geçim sıkıntısı bitmeyen borçları; hani bunların sebebi de var. Neden bir insanın alın terinin hakkı verilmez ki, neden ha? Paraya mı köle olacağız. Ne olur herkes güvenli taşıtlara binebilse, zengin fakirleşir mi sanki? Yaradan neden zengine mal vermiş, neden fakire sıkıntı vermiş- sorunlarını paylaşsınlar diye değil mi?
inş. usta kalemine sağlk.tebrikler