Ruhuna Değmek için
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sen, düşlerimi ertelememeyi öğrettin bana. Ne kadar birikmişliğim varsa, hepsini harcattın. Sebeplerin değil, sonuçların önemli olduğunu söylerdin. Çocuk kalmak için az, büyümek için çok zamanımız olduğunu anladım sonunda.
Açtıkça midye kabuklarını, hepsinin de içinde inci olmadığını fark ettim.
“Bitmesin” diye gözüne baktıkça ızgara aşkların, yemeden önce gözümün doyması gerektiğini söylerdin hep. Şüphe ettikçe senden, kendime acı çektirdim.
“Haklısın” demeyi hiç sevmezdim. Şimdi dilim döndüğünce haklı buluyorum seni.
Gıpta etmek için nedenim yok sanırken, kendime duyduğum aşinalığın, kendime duyduğum aşk olduğunu fark etmek tuhaftı. Şükretmek için beklediğim her neyse, ben bekledikçe gelmemek için direniyordu sanki. Şimdi ne kadar geç kaldığımı ve ne kadar yanlış yerde beklediğimi görebiliyorum.
Saatler yetmezken seninle olmaya, yokluğunda, bir tek an için göze alabileceklerimi duysan ne söyleyeceğini merak ediyorum.
Kuşbakışı kederler pek hoyrat oluyormuş. Ta ki, kederler ayağına dolanıncaya kadar. Sahte gülüşleri gerçeklerinden ayırmak için, gözlük takmak yeterli değilmiş, önemli olan bakarken görebilmekmiş.
“Kelebekler kadar narin duruşun ve dokunursam dağılacak sandığım yüreğinle beni ne kadar taşıyabilirsin? “ dediğinde, seni anlamamış olmak en büyük hatalarımdan biriydi. Şimdi her ezilmişlik, bana ne demek istediğini anlatıyor.
“Tek tek kopardığında entarimin düğmelerini, yerine yenisini dikmeye bile vaktimiz olmayacak, elini çabuk tut ki, tek tutar dalından da olmayasın” demek, “Ben gidiyorum.” demenin garip bir yoluydu. Her sözcüğün kendi dünyası olduğunu bilecek kadar büyümemiştim daha. Vurup kaçmak bana göre değilken, kendime gözdağı vermekte nereden çıkmıştı?
“Sapır sapır dökülüyorum, açım, ama yiyemiyorum, susadıkça daha az içmek geliyor içimden” deseler, kahkahalarla gülerdim. Kendime gülmek içimden gelmiyor!
Seviyorum, öyle seviyorum ki, boş verdim, “Hayatta boş vermem!” dediğim ne varsa.
Çizmişim üzerini umut bağladıklarımın, çalıp duruyorum yüreğimin tellerini. Gerildikçe kopmamak için direniyorum. Tek sözünle akort etmek varken beni, öyle umarsız duruyorsun ki; dağılıyorum.
Geceyi örten yıldızlara, doğan güneşe, esen rüzgara sitem etmek, balıkları aç bırakmak, çiçeklerimi kurutmak geliyor içimden. Bıraksalar beni okyanusun ortasına, kurtulmak için tek kulaç atmayacak haldeyim.
Kokuyorum. Buram buram hasret geliyor burnuma.
Sapla samanı, iyiyle kötüyü, siyahla beyazı koysalar önüme ve seç deseler, kararlarımdan pişman olacağım kesin.” Tek tek öptükçe parmaklarımı, ruhuma değen ruhun için ne söylersem anlamsız. Boyun eğmek için tek sebep, ruhuna bir kez daha değebilmek.
YORUMLAR
Güzel bir sayfaya konuk oldum...Güzel ağırlandım...Ruhum üstüne düşeni aldı...Giderken minnet duygularımı sunmak istedim...Yüreğiniz dert görmesin...Sevgi yüreğinizden eksik olmasın... Allaha emanet olun...
anemon55
Esen kalın dost
Açtıkça midye kabuklarını, hepsinin de içinde inci olmadığını fark ettim.
Çok manidar bir cümleydi, tıpkı yazıyı oluşturan diğer tüm cümleler gibi.
Güne düşen bu güzel yazınızı ve sizi gönülden tebrik ederim.
anemon55
Tebrikleriniz ve içten sözleriniz için teşekkür ederim...
Yüreğinizin ışığı yolunuzu aydınlatsın
''Saatler yetmezken seninle olmaya, yokluğunda, bir tek an için göze alabileceklerimi duysan ne söyleyeceğini merak ediyorum. ''
Çok güzel...
anemon55
Yüreğinin ışığı yolunu aydınlatsın