- 726 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aldın mı gırgalı ?/ Ardahan Öyküleri 85
İnsan gözünün önüne gelen hayalleri bilgisayarda, kopyaladığı gibi yazdığı kağıda yapıştırabilseydi.
Yazma sorunu kalmazdı.
Kalbinde olup biteni de aynı yapsa idi. Ne iyi olurdu.
Petek kalıbı her daim olacak, buraya sanatçılar bal yapacak.
Biçimin içinde bal; Bal’ın dışında kalıp altı gen, hep olacak.
" ALDIN MI, GIRGALI? "
Bizlerlen,
Ve bizden sonra.
"Aldın mı, gırgalı? "
Sözü, gençliğimizin ekspoze meseli : Gülüşüp, eğlendiğimiz söz balı ve peteği.
Sözün mucidi kayfehanenin sahibi ve çalıştırıcısıydı.
Aldın mı gırgalı!
Ekrem Süt’ün kayfesinde tavla oynadıktan sonra masada beş kişinin, gülümseyerek maziye verdiğimiz bir duruş, poz.
Beş öğrenciyiz. Ortaya Üstad Ekrem Süt girmiş. Suç delili tavla açık. Zarlar biri sol kanatta: Altıyı gösteriyor. Bu kanattakinde bir gelmiş öbür zar gibi siyah boyalı değil. Kırmızı ve geniş oyuklu...
Konumlanıştan şu ses, kaç senedir. eksilmez:
" Aldın mı, gırgalı? "
Ünlü sözler Cenap Şehabettin de sanırız. Onun tiryaki sözleri dile pelesenk ve çahçalallıdır.
Basit sözler de zenginliği artırır, eksitlmez.
"Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı
Yağ ile bal ede bir söz."
...Pullar beş taneyle dizilmiş. Mavi ve sarı. Sarılar dağılmış iki kapağa. Onun yani bu rengin yenildiğini anlıyoruz. Hırs ve tüketmişliği sarı pullarda yansıtmış oyuncu.
Köşe kenarda üç pul devrilmiş, başında dik bir mavi pul durmuş. Yenileni, yeneni heykel gibi dikeltmiş, gösteriyor.
Hiç üşenmemiş, Seyithan’a çektirmişiz gibi hayata poz vermişiz. Bizde ki de akıl!...
Resim gibi intibaya sinmiş:
" ALDIN MI GIRGALI " Sözü çıkmıyor...
Laf çökmüş, sökemi bilirsin?..
Seneler saliselerde aksa da.
Sarardı resim gibi hatıra, ama:
İkimiz oynamışız. Çaylar: Üçde masa da misafir ile on tane içilmiş. Para ödenmeye gelince. Bir çay parası, nanay!
Resimdeki tarihi kişilerin hiç birinin cebinde yok.
Heykel gibi mask’ımızı nerde ise çektiriyoruz üstelik.
Cıbılız ama cesarete bakın!
Ekrem Süt’ü ortaya almışız; ölümsüzlüğe büstlerimizi kazıttırıyoruz.
" Pause " Durmak, duraklatmakmış Latince.
Konum anı ve poz verince: Durulmuş alemi anlamak başlar.
Herkes bu gerekçeyledir gülümser. Hayat donmuş, penceresini açmış!
Bak bunlar benim saklılarım!
ALDIN MI GIRGALI!
Kayfehanede Ekrem Süt ve tavla oynamış çocuklar. Çay parası ödenecekmiş gibi oyun oynuyorlar. Paraları tahsil edemeyecek Ekrem Usta. Cepleri delik öğrenciler donmuş kalmışlar.
Bomboşluk devran, bir yana vururuz ümitinde dardan sıyırırız mı, akıllarından geçirdiler. Ne?
Şu hızsızlık işine şapka çıkarılır.
Einsteine dı, demiş ki: Bisikletle giden süratli sürücü teferruatı göremez, seçemez. Yürüyen bir şahıs incelikleri daha iyi seçerek görür.
Cıbıl öğrenciler ve kayfehaneci ortamı saçabilmek için domuşmuş duruyorlar.
Öğrencinin sarı kafalı olanı, bu yazın düğünde valayı alabilmeğe sebep yelesine yapışıp at’a yalvarmıştı. Hiç bir görüntüyü berevi gibi bilememişti. At ezberinden kapıya dayanmıştı.
Sarı oğlan iki olayı mukayese ediyor:
Yelelerinde uçtuğu at ile hız...
Köprüden düşmüş yığılmış kalmış bir araba gibi hızsızlık.
ALDIN MI GIRGALI?
Öğrencilerin davranışı tam; tam da Michael Foucault’luk:
" LOPPAZLIĞIN TARİHİ"
Biyo- egemenlik,
Ellerine, zarların tıkırtılarına müptela nefslerine gem vursalardı. Başlarına bela açmazdılar. Biyo- egemen bedenleri, balta sapıyla ufalanabilirdi. Çünkü Söğüt gölgesi değildi; kayfehaneydi, ev geçindiriyordu Ekrem Abi.
Okey takımı ıstakası indirimlisiydi.
Ekrem Abi gençlere çok kredi açar, borca yazardı.
Halden anlar insandı, balta sapı falan şakası...
Ekrem Abi balık sırtı ceketini giydi mi, Tamer Yiğit’e benziyordu. Kumral simalıydı. Sarı bıyıklarını, onu saymasak.
Yaylacığa, Laz Enver’in damını- taşını satın almış, taşınmıştılar. Beyaz Dayı babasıydı. Köyümüze çabuk ısınmış. intibak sağlamıştılar. Askerden terhis olunca, Ekrem Usta, Susuz’a gitmedi. Yeni yurtları: Yaylacığa sora,sora vasıletmişti. Yaylacık O kesretin birinci köylerinden sayılır.
Usta, hemen kayfehaneyi açtı. çalışkanlığı, işini severliği ile " Ya allah, bismilllah, deyip" Eski meydanda Neco Dark’ın yanında ki veterinerin ofisi onun ve ortağı Aslan efendinin kayfenesiydi.
Çok eğlenceli yerdi. Şakalar yapılır ve zaman geçtiği ile giderdi. Yeni mahallenin gençleri, köylüler, Yaylacık, Kocaköy, Gürcübeg Ölçekli, Gülabertliler Gece yarılara kadar takılırdı. Okey ve tavlayı ufak yaştakiler tercihen seçer, oynardı. Kağıt, yanık gibiler parası olan, yetişkinler uğraşırdı.
Ekrem Süt şakacı ve lider tipli adamdı. Herkes bunun yüzünden oraya takılırdı. Kağıt ve çay vs. bahaneydi. Muhabbet asıldı.
Güler, güldürürdü. Show proğramlarından daha ekstra izlek seyrederdik. Özgündü. Her gün, akşam rutin diye bir şey belleme; Yeni, farklı şeylere hazır ol! İtimat edin aynen ikrarım üzreydi.
Hemi vallahi,
Hemi billahi.
Komiklik, şakalar veryansın ederdi. Kendi üzerinden espiriyi açar müşterileri hafiften hazırlar herkesi şakanın kendi ile gırgır etmeye geçirirdi. Herkes sırf bu yüzden miydi ne? Ekrem’in yerine gelmeye can atardı.
Adamın bir horum otu yansa, of demezdi onunla eğlenenlerin.
İnsanlarda eğlenmeği şakayı kaldırmanın yanında seviyordu da.
Mukallit derdi eskiler show yapan, kapasitesi yeteneği bulunanlar için...
Masaya eliyle bir iki defa tıkkıldatarak vururdu. Dikkatini toplardı, kime konuşuyorduysa.
Her masayı dolaşırdı. Önceden yapılı bir espiri varsa onu günceller, yeniye geçerdi. Tanımadığı yoktu. Konuşma dili kırıcı değil okşayıcı, kalbe nüfus eder dildi. Ekrem Süt: Parası olmadan oturan ve oynayanlardan çok çekti....
Nasihat verirdi: Paranız yoksa oynamayın!
Gençler dinler mi?
Aldı yürüdü borç takma.
Sorumsuzluk diz boyuna çıktı.
Ekrem Süt mecburen şu lafı türetti.
Aldın mı gırgalı.
Oyun oynayıp çay içenler parayı vermeye geliince bu karşılıksız çek durumu gördüğünde.Hemen:
_ Aldın mı gırgalı, derdi.
İnek ölmüşse bagaya bağlayan gırgal boş kalırdı. Bu da Ardahan ağzında " Aldın mı gırgalı" sözüyle görenek olmuştu.
Allah işini rast getirsin Ekrem Süt İzmitte yaşıyor.
Bir ağabey idi bizim için....
yalçıner yılmaz 16/02/2010 gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.