- 838 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
MÜEBBETLİK HAYATIM - 22
Öğretmenimi çok sevdiğimi, çocukluğumun ve hatta hayatımın idealinin öğretmenlik olduğunu her zaman gururla söyledim. Fakat kendime sevgili diye seçtiğim o güzel kızdan benden başkasının hiç bir zaman haberi olmadı. Kendisinin de elbet. Sadece uzaktan gözledim onu, çekinerek ve özenerek .
.............
Ablamı inandırmaşlardı, okumanın gereksiz olduğuna. Onun her ihtiyacını karşılayacak kadar güçleri vardı ve okumaya ihtiyacı yoktu. İçine attı özlemlerini ve hak vermiş görünerek onlara, boyun eğdi kaderine. Sorduğumuzda, okumayı kendisinin istemediğini, hatta onların okuması için ısrar bile ettiklerini söyledi bize. Üzüldük biz ama elimizden bir şey gelmezdi ki !
Artık o eve Ferhat’a bakıcı olarak alındığı gün gibi ortaya çıkmıştı.Bir mektup yazmış anneme ; yalvarmış, gelip onu almaları için. Altıncı çocuğuna hamileymiş annem o günlerde. Kocasına anlatmış mektubu. Yalvarmış, yardım istemiş. ’’ Boşuna uğraşmayın, zengin adamlardır, uğraşamazsınız, vermezler, zamanında vermeyecektin !’’ deyip, kesip atmış adam. Çalıştığı manav dükkânına gidip Feridun ağabeyimi bulmuş annem. O, hemen atılmış olaya. Patronu, ille de polise haber vermeleri gerektiğini tembihlese de dinlememiş. ’’ Ben alıp gelirim kardeşimi ! Polise falan gerek yok !’’ demiş.
Ertesi gün annemle ağabeyim birlikte yola koyulmuşlar. Mektuptaki adresten evi bulup kapıya dayanmışlar. Ablamın gözleri yoldaymış zaten. Tatil günü olduğundan Kemâl dayı, ve Remzi enişte de evdeymiş. ’’ Kızımı istiyorum diye haykırmış annem. İçeriden duymuş ablam. ’’ Anneciğim!’’ diye yıkmaya kalkmış duvarları. ’’ Kaça satın aldınız ulan kardeşimi ?’’ diye inletmiş oraları ağabeyim. Kızmışlar güya. Güçleri yetmiş ve dövmüşler ağabeyimi. Kahrolmuş ablam ve annem. Çaresiz olduğunu anlamış ablam. Daha çok dayak yemesine ve polise verilme tehdidine boyun eğmiş ağabeyinin. Gelmek istemediğini, orada kendi isteği ile kaldığını, geri dönmelerini istemiş onlardan. Yine geleceğini, kardeşini onlara bırakmayacağını haykırmış ağabeyim. Avukatlar bulacağını, mahkemelere vereceğini ve yavrusunu onlara bırakmayacağını haykırmış annem !
Ağzı burnu kan içinde ağabeyim, yüreğinden yaralı annem ayrılmak zorunda kalmışlar oradan. Yüreklerinin bir parçası, bütün acılarını ve onları kalbinin en derin köşesine gizleyerek, göz yaşlarına boğulup, pes etmiş kaderine ve Allah’ına havale etmiş geleceğini.
’’Zengin insanlarla uğraşamazsınız. Sizden daha iyi avukatlar tutarlar. Uğraştığınızla kalırsınız. Hem ,kendi isteği ile kaldığını söylememiş mi ?’’ deyip, kırmışlar annemin tüm umutlarını. Bir süre sonra arkadaşlarını da toplayıp öyle gitmiş Feridun ağabeyim. Hapislere girmek pahasına, öldüresiye dövülmek hatta öldürülmek uğruna bile göze almış kardeşini almayı. Çoktan taşınmışlar bile evlerinden. Kimselere söylememişler nereye taşındıklarını. Tek umutları, yeni adresi bildireceği bir mektup beklemek kalmış ablamdan...
................
Ablamın adresini benim verdiğime hükmettiler. Kızdılar bana. İftira olduğunu ispat edemedim. Beşiktaş-Ihlamurdere’de yeni aldıkları bir daireye taşınmışlardı fakat ben bunu ancak çok sonra öğrenebildim. Bir süre ziyaret etmemiz de yasaklanmıştı zaten.
Bir kız bebek dünyaya getirmiş annem yeni eşinden. Ağabeyim de sevmiş onu. Yeniden eve dönmüş. Adına Selma demişler ama Mukaddes’in yerine koymaya çalışmışlar onu. Gördükçe de hem sevmişler hem de ablamı hatırlayıp içleri yanmış yıllarca....
(Devam edecek)
Fikret TEZAL
YORUMLAR
İnsan hayatı bazen ne kadar çok çakışıyor ve benziyor aslında daha önce hiç görmediği ve tanımadığı diğer hayatlarla. Sizin hayat hikayenizi okudukça ne çok benzerlikler çarpıyor gözüme. Mesela benim de annemi halası Ankara'da okutacağım diye (Hemşirelik okulunu kazanmış annem yıl 1960) yanına almış fakat maksadı o işe gittiğinde kızına bakması için bakıcılık yapmasıymış ve türlü bahanelerle göndermemiş okula. Bugün bile halen aklına geldikçe üzüntü duyar, okumayı çok seviyordum neden okumadım diye.
Çok güzel bir bölümdü yine.