Sonsuz Nâmeler
Sonsuz Nameler
İçine siyahî karışan beyaz, kaybolur. Siyah egemen olamaz beyazîlerde lakin beyazın asaleti kaybolur. Siyahı kaybetmeden, beyazı zedelemeden “zıtların ahengini” kurmak imkansız mı? İmkânsız değildir elbet; nedendir meçhûluyetinde, o ahengi tam kurmak üzereyken sebebini bilmediğimiz gelişmeler sonucunda; kelimelerimizi cümlelere, cümlelerimizi de dizelere dizmek öyle zor ki.
Bazı kişiler çok bilip, bazıları da temelli cahil olacağına, herkes her şeyden azar azar bilse… Bu durumda da her şey eksik kalırdı. Az bir fizik bilgisiyle; ne bir mühendis, az bir anatomi bilgisiyle; ne bir doktor ne de az bir bilgiyle şu veya bu olunmaz. Herkes konusunu tam bilmeli.
Günümüzde; hele de hayatın zorlaşan koşullarında, insanlar bir dala sarınmaya çalışıyor. Yaşlısından gencine, gencinden çocuğuna kadar herkes, farkında veya değil; yaşamın hiyerarşisine göre uğraş veriyor. Birbirinden farklı binalarda, belki aynı günlük kavgalarda; iç kemiriyor, kemirtiyor beşer. Uğraşların nedenini sorgularken, hep mi yanılgıya düşüyor, yanılgılar mı onu düşündürüyor? Her şekilde düşünüyor insan, ne olacak? Zamanın belirsiz vakitlerinde, bir varmış bir yokmuşlar içinde kendi sonuna daha da yaklaşıyor…
Gerçekçi olmak gerekiyor, her ne kadar sahtelerde olsak da.
Beşer;
Varoluşu: masumluğuyla dünyayı şenlendiren misafir, bebek adıyla… Minicik ve öyle yardıma muhtaç… Ağlayışlarında ve huzursuzluklarında, konuşamadığı, anlatamadığı ihtiyaçlarında; kendine uzanan bir çift elin yönünü görebilme çabasında başlıyor öğrenmeye. Emekleyişlerinde; düşe düşe benimsiyor yürümeyi. Çocukluğunda; cilveli, kıvrak bir hayatın dönemeçlerinden geçerken, yaşayarak tadıyor hayatın acılı, tuzlu, tatlı yollarını ve değişiyor, şekilden şekle giriyor. Öğrendikleriyle büyüyüp, öğrenemedikleriyle duraksıyor. Hırçınlık, sevgi, cesaret, saygı bu yaşlarda öğreniliyor. Temelini atan bir gençlik büyüyor. Sıvası olmayanlar dökülüyor, badanası yapılmayanların güzelliği görünmüyor. Sağlam binaların gücü henüz yok boyanmaya, zamanla… Çürük binalarınsa ne kadar örterseler örtsünler badanayla, nemi vuruyor dışarıya yosun tutuyor, çürüyor… Ve bizler; ne olursa olsun sağlam temeller kurdurmalıyız evlatlarımıza. Çökmesin, yıkılmasın…
Her şey onlar için değil mi? Aldığımız nefes bile, onlara güç vermeye yetmez mi? Ne olur; bembeyaz, tertemiz kalplerini, masumluklarını görmezden gelmeyelim. Kırmızı renginden eksilmesin, al yanakları ve bırakın siyahlar egemen olsun simsiyahlığında, griye çevrilmesin akmasın renkler. Tükenmesin!
...
Halime Erva Kılıç
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.