- 509 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ANARŞİST (20)
Kağıda sardığı sigarayı Dursun’a uzattı.Sonra da kendine ait sigarasını hazırlamaya çalıştı.Ustanın işçisiyle iletişimi oldukça iyiydi.
- Eee yeğen,inşaat işçiliğine yavaş yavaş alışıyorsun değil mi?Pek zor bir yönü yok.Sadece biraz fazla yorulursun,hepsi o kadar…
- Tabii ki her işin kendine göre zor tarafları olacak.Önemli olan bu zoru yenmek için azimli olmak.Gerisi kendiliğinden gelir.İş gittikçe kolaylaşır.Dursun,ustasının yakınlaşmasından cesaretlenerek işe ilk başlayışındaki konuşmalardan belleğine kazınan ‘savcının damı’ kelimelerinin içeriğini irdelemek istiyordu.
- Usta,sabahleyin savcının damı diye konuşmuştunuz.Neler geldi ki o üç işçinin başına?
Usta,neşeli görünmeye çalışıyordu.Kaçak sigarasından derin bir nefes çekip,nikotinini ciğerlerine gönderdikten sonra dumanını havaya doğru savurdu.
- Ne olacak,insan akılsız olursa cezasını kesinlikle çeker.Üç işçi,iki gün önce gece lokantada kafaları çekmişler.Hesaba itiraz etmişler,bağırıp çağırmışlar ve etrafı rahatsız etmişler.Sonuçta soluğu emniyette almışlar.Etrafa rahatsızlık vermekten,lokantada tabak çanak kırmaktan on beş gün savcının damında misafir kalacaklar.Bir de emniyette aynasızlardan yedikleri cennetten çıkma dayak da cabadan.Savcının damına giren işçilerle birlikte beraber çalışıyorduk.Bu binanın bütün işlerini onlarla birlikte götürü olarak almıştık.Bizim serseriler kodesi boylayınca;işçi pazarından üç kişi olarak sizleri almak zorunda kaldık.
- Götürü ne demek ki usta?
- Bu binanın bütün işlerini şu kadar paraya yaparız diye inşaat sahibi ile anlaştık.Biz işi bitirip teslim edeceğiz mal sahibine…İşi ne kadar zamanda bitireceğimiz bizlerin çalışma temposuna bağlı.Belli olmaz belki bir ay,belki de bir buçuk ay sürecek…
Birinci günden itibaren yeni işi olan inşaatçılığa kendisini öyle vermişti ki;zorlukları severek göğüsledi.İlk hafta vücudu ağrılar içerisinde kıvrandı.Direnmeliydi ve direndi.Vücudunun dayanıklılığını ne pahasına olursa olsun ayakta tutmalıydı.Çimento harcının yakıcı etkisi karşısında şişen ellerini iş dönüşü tuzlu su içerisinde pansuman yaptı.Ardından yorgun düşen bacaklarına aynı işlemi uyguladı.Geceleri yatakta sancılar içerisinde kıvranıyordu.Belli bir süre sonra ağrıları ve sızıları hissetmemeye başladı.Harç karmak,tuğla taşımak çocuk oyuncağı gibi gelmeye başladı.
Tuğla örme işinden sonra sıvaya geçildi.Önce kaba peşinden ince sıva işlemleri tamamlandı.Beraber çalıştığı ustayla dostluklarını ilerletti.Diğer ustalar ve işçilerle de sıcak iletişim içerisindeydiler.Dursun’un yaşam öyküsü,ustasını çok etkilemişe benziyordu.Şimdi daha fazla sevmeye başlamıştı.Belli belirsiz de tedirginlik de duymuyor değildi.Dursun’un siyasi suçlu gibi hapiste yatmış olmasından ürkmüştü.
Birbirlerine yaşam öykülerini en ince detayına kadar anlattılar.Ustanın yaşam öyküsünü oldukça ilginç buldu.
“…yıllar öncesi Ordu’nun Korgan ilçesinden kan davası yüzünden büyük şehirlere kaçış.Kan davasının beraberinde getirdiği gurbet kavramı,bellerini bükmüş;büyük şehirlerdeki zorlu yaşam koşulları altındaki ekmek kavgası da en büyük sıkıntı olmuş.Bu savaşım yıllarca sürmüş.Büyük şehirlerden yedikleri darbeler o denli sert olmuş ki;bu sıkıntılardan kurtulmak için çare aramak zorunda kalmışlar.İki şık vardı ortada…Ya kan davasına çare bulunacak ya da gurbetin çilesi çekilmeye devam edilecekti.Sonunda kan davasını yenmeye karar verdiler.Her iki taraf da zaten kan dökmekten bıkmıştı.Böyle giderse nesil tükenecekti.Her iki taraf arasında ortak karar alındı.Kan davası kalkmalı,dostluklar yeniden yeşertilmeliydi…Alınan bu karar üzerine gurbet bırakılıp,sılaya dönüş yapılmış.Yine de her ihtimal düşünülerek Korgan’daki ebeveynler de alınarak Niksar’a göç gerçekleştirilmiş…İki yıldır da Niksar’da yaşamlarını sürdürüyorlarmış…Her yıl fındık toplama zamanları da çevreden topladıkları fındık işçileriyle birlikte Karadeniz’in fındık bahçelerinde yaşam kavgalarına devam ediliyormuş…”
Birbirlerine anlattıkları yaşam öyküsü, onları daha yakınlaştırdı.
Binanın fayans işlerinin devam ettiği ikinci gününde işçilerin arasındaki hava birden bire değişmeye başladı.Savcının damındaki işçiler tahliye olup işlerine döndüler…Dursun ile işe başlayan diğer iki işçiye zorunlu olarak işten ayrılmaları gözüküyordu…
Ustası,Dursun’u bırakmak istemedi.Ne kadar kal diye ısrar ettiyse olmaz diye diretti:
- Onlar da bizim sınıftan,emekçi.Hem sonra bizler,onların yerine çalıştığımızı bilerek gelmedik mi diye ustasının ısrarlarını bastırdı.Artık ustanın yapacak bir şeyi kalmamıştı.
Dursun, çalıştığı günlerin karşılığı olan parayı alarak inşaattan ayrıldı.
Günler,işçi pazarında yine beklemekle geçmeye başladı.Bazen çalıştığı olmuyor değildi.Kamyonlara tuğla yüklemek,lağım çukuru açmak gibi kısa süreli işlerde çalıştığı oluyordu.Artık işçi pazarının kanıksanmış neferi gibiydi…İşçi pazarında iş bulamadığı günlerde zamanını boşa geçirmiyordu.Niksar Kütüphanesinden on beşer günlüğüne ödünç aldığı kitapları okumaya çalışıyordu.Son zamanlarda yazma dürtüsü kaplamıştı içini.Bir kaç kez bir şeyler karalamaya çalıştı.Yazdıklarını çok saçma bulup yırtıp attı.En azından okuduğum romanların özetlerini çıkararak yazmaktan vaz geçmemeliyim diye düşündü.Haftada iki roman okuyarak bir ayda toplam sekiz romanın özetini yazdı….
(DEVAM EDECEK)
YORUMLAR
yıllar öncesi Ordu’nun Korgan ilçesinden kan davası yüzünden büyük şehirlere kaçış.Kan davasının beraberinde getirdiği gurbet kavramı,bellerini bükmüş;büyük şehirlerdeki zorlu yaşam koşulları altındaki ekmek kavgası da en büyük sıkıntı olmuş.Bu savaşım yıllarca sürmüş.Büyük şehirlerden yedikleri darbeler o denli sert olmuş ki;bu sıkıntılardan kurtulmak için çare aramak zorunda kalmışlar.İki şık vardı ortada…Ya kan davasına çare bulunacak ya da gurbetin çilesi çekilmeye devam edilecekti.
Keşki sizin dediğiniz gibi kan davasına öyle kolayca çözüm bulunabilseydi.
Ne kan davasına bir çözüm var, ne de gurbetin çilesi bitecek gibi...
Dursun'un çilesini merakla okuyoruz iyi gidiyor...
Tebrikler... sevgiler...