NEYZENLEŞMEK
Biraz Neyzenleşmek lazım bu ülkede, hiçbir şeyi ve hiçbir kimseyi nazarı dikkate almamak lazım. Kafayı dinlemek için, morali bozmamak için… Yeri geldi mi en okkalısından bir küfür sallamalı boşluğa, kim hak ediyorsa alsın diye… Bu ülkede yaşamak neden bu kadar da zor olmuş? İnsanlar neden birbirine tahammül edemiyor? Mevlanaların Yunusları toprağında bu öfke ne diye? Sorular çok, yanıtlar yok.
Neyzen olmak lazım, huzuru bozanlara, memleketi satanlara, insanları kıranlara hitaben onun gibi seslenmek lazım, okuyun lütfen!
Bir makamda çabuk yükselenlere, hava atanlara, dalga geçenlere, edepsizlik edenlere Neyzen gibi korkmadan ve çekinmeden taşı gediğine oturtur gibi lafı oturtmalıyız.
Neyzen Tevfik de aynı kanıda olmalı ki, vaktiyle “nazır” olur olmaz yeğenini “vali” yapan bir kodamana: “Maşallah” demiş; “kardeşinizin oğlu tıpkı fasulyeye benziyor.”
Nazır: “Neden öyle söylüyorsun Neyzen,” demiş; “genç yaşta bak vali oldu işte.”
Neyzen: “Ben de onun için söylüyorum zaten,” demiş; “malum ya fasulye de bir sırığa sarılarak büyür hep.”
Adam kayıranlara yuh, hak yiyenlere yuh, bir yere yaslanarak gelenlere yuh!
… Devrinin kudretli bakanlarından Cevdet Kerim İNCEDAYI anılarında yazıyor, İstanbul’da Neyzen’le karşılaşmışlar. Onu çok sevmiş. “Ankara’ya yolun düşerse bakanlığa uğra, mutlaka görüşelim.” demiş. Aradan epeyce bir zaman geçtikten sonra Neyzen bakanı ziyarete gitmiş. Görüşmek kolay mı? Önce kimlik sormuşlar. Sonra üzerini araştırmışlar. Özel kaleme göndermişler. Bırakın bakanla görüşmeyi. Akşama kadar özel kalem müdürünü bile görememiş. Bakanın kendisine verdiği bir kart varmış. “Bunu kapıdaki adamlara gösterdin mi, seni hemen yanıma getirirler” demişmiş. O kartı çıkarmış. Arkasına bir şeyler yazarak, özel kaleme bırakıp gitmiş. Kartı okumadan bakana vermişler. Arkasında şu sözler yazılıymış:
Gel dedi, Cevdet KERİM.
Bekliyoruz Allah kerim.
Fasulye yedim, tutmaz gerim.
Ha benim gerim, ha Cevdet KERİM
Derdinizi kolayca anlatacağınız bir şefkatli yürek, kapısını direk açabileceğiniz bir makam, kapıcısına, kalemine, korumasına hesap vermeden ulaşabileceğiniz bir zatı muhterem, sekreterine meramınızı ifade etmeden görüşebileceğiniz bir beyefendi! Hani nerede?
Tanıdığı bir subayı ziyarete, kışlaya gider. Subayın ricası üzerine askerlere ney çalar. Sonunda aşka gelip zeybek oynamaya durur. Pantolonun düğmelerini iliklemeyi unuttuğunu gören erlerden biri “Efendi amca, edep yerin açıkta kalmış” der. Neyzen oyunu kesip ellerini kaldırarak Tanrı’ya seslenir: “Çok şükür sana, nihayet karşıma edebim olduğunu söyleyen bir kulunu çıkardın.”
İşte kral çıplak diyen nerede? Kusuru dillendirmek, yanlışı ifade etmek, hatayı düzeltmek ve en önemlisi söyleyebilmek uluorta; “Bu yanlıştır efendi!” diye… Kimin haddine ama! Edebi yitiren, sesini kaybeden ve sindirilen bir toplum yok olsa iyidir.
Edeple gelen
Hürmetle gider
Meyhanenin tuvaletine giderken, daracık koridorda bir kabadayı ile karşılaşır. Birinden birinin kenara çekilmesi gerekmektedir. Neyzen, “Müsaade et, geçeyim” der. Sarhoş kabadayı, “Sen kime kafa tutuyorsun babalık, ben senin gibi ciğeri iki para etmezlere yol vermem” diye aksilenir. Bizimki hemen kenara çekilir, “Ben veririm” der.
Yol kesenlere, yol vermeyenlere, yolunu bulanlara, toplumu yolanlara, yolsuzluk yapanlara; “Neyzen gibi yol vermek” herkesin boynunun borcudur. Stabilize yollardan otobanlara kadar bütün yollar sizindir. İstediğiniz gibi at koşturun. Nasılsa bütün yollar Neyzen’e çıkar!
Savaş vurguncularından birinin dedikodusu yapılmaktadır.
Tonla parası var. Herifin bir eli yağda, bir eli balda. Nereye gitse, hemen yol açıyorlar.
Neyzen sorar: “Gerçekten kenara çekiliyor mu herkes?”
“Çekiliyor.”
“Demek cebindeki pisliğe bulaşmak istemiyorlar.”
Cebindekilere güvenenlere, insanları cebindekilere köle edenlere, onunla değer görenlere ve onunla hükmedenlere ve vurgunla talanla kendi sahte imparatorluğunu kuranlara ve o sahte imparatorlukla mağrur olanlara; Neyzen muamelesi yapmak lazım.
O cebinizdeki el kiri ama benim elim temiz!
Biraz Neyzenleşmek iyi gelir hani!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.