- 1370 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
DEDEM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bazen, sisliyken daha iyi gözükür uzaklar… Dermansızken daha iyi tırmanılır yamaçlar. Orada, uçurumun en sarp, en ulaşılmaz, en keskin yerinde boy atan mor menekşelerin boyun büküşündedir asıl direnç... Kardelenlerin o kadife gibi yumuşak, sarı, ışıltılı ve cezp edici görüntüsündedir anlamakta zorlandığın çelik gibi irade. Unutulanlarda ve önemsemeyip bir köşeye atılanlarda kalmıştır yüzleş ilemeyen gerçekler... Köhneleşmeye, paslanıp çürümeye terk edilenler hiç beklenmedik biçimde mayalanıp toprağa kök salmıştır. Eyvah, dediğinde çok geç kalınmış olacaktır... Özür dilesen ne çıkar... Küçük çıkarlar uğruna feda edilen o makam, git gide anıtlaşıp büyürken, sen çoktan tükenerek yitip gitmiş olacaksın.
Yüreğimde anıtlaştırdığım ve giderek ağırlığı altında ezildiğimi hissettiğim dedemi hiç tanımadım. Ancak memleketinin Amasya Yeşil öz Köyü, adının da Mehmet Ali olduğunu biliyorum.
Babam da çok şey bilmiyor babasına dair. Enver Paşanın ordusunda, düşmana tek kurşun bile atamadan, Allahu Ekber Dağlarında, doksan bin kişiyle donarak ölenlerin arasında imiş... Aç, susuz, ser, sefil, Per, perişan…
Babam üç yaşındaymış seferberlik ilan edildiğinde.
Kalanlar, gidenleri yolcu ediyor köyün çıkışına, mezarlığa kadar. Orada vedalaşıp ayrılıyorlar.
Kalanlar yaşlı, kalanlar işe yaramaz, kalanlar kadın, kalanlar çocuk… Kimisi hasta ölüm döşeğinde, kimisi hamile karnı burnunda.. Ve kıtlık ve yokluk, karabulut gibi abanmış insanların üstüne. İnsanlar aç, insanlar çaresiz…
Geri dönüşü olmayan bir yol ve çiçeği burnunda delikanlılar… Bir mevsim bile yaşayamadan, henüz ömrünün baharında, bıyıkları yeni terlemiş, hayata dair hiçbir tecrübesi olmayan körpe kuzular… Görünmez bir elin, koyun sürüsü gibi önüne katıp götürdüğü kurbanların kimi evli, kimi nişanlı, kiminin hastası var ölüm döşeğinde. Kiminin eşi hamile ve karnı burnunda… Kim bilir, gidecek olanını gibi gelecek olanını da bir daha hiç görmeyecekler.
Uçurumdan birbirini takip ederek atlayan koyunlar gibi… Ne olacağını, işin nereye varacağını bilmeden gidiyorlar işte.
Herkes son defa bakıyor, son defa sarılıyor, son defa el sallıyor… Bu gidişin dönüşü olmayacağı biliniyor sanki. Yürekteki ateşin büyüklüğü geleceğe dair umutları yakıp kül ederken, sessiz bir ağıtın titreşimleri yükseliyor gökyüzüne… Sonra da, sessiz, sedasız dökülüyor yanaklardan. Babam, babasının kucağında… Babam üç yaşında çocuk… Babam, babasını yolcu ediyor ve babasına dair ömrü boyunca anımsayacağı tek ve son anı bu yolcu ediş…
Her geçen gün biraz daha kaybolan umutlarıyla. Babam büyüdükçe o umut ağacının yaprakları birer, birer dökülüyor. Belki bir yerlerden çıkıp gelecek diye yıllarca süren umutsuz bekleyişin, gecelerin gözyaşı damlayan sinesinde hıçkırıksız ağlayışların sonunda o ağaç çırılçıplak…
Gözünün yaşı kurumayan sefalet içindeki bir kadının çocuğun soruları karşısında ki çaresizliği.
Kalanlar kaldı da, ya gidenler ..! Son nefesine kadar kucağında taşıdığı o üç yaşındaki çocuğunu nasıl hatırladı kim bilir?
Geride tek başına bırakarak gittiği karısını ve o üç yaşındaki çocuğu. Kim bilir? Beklide onların hayaliyle verdi son nefesini. Baharda buzlar eriyene kadar da öylece kaldı dağ başında… Binlerce ceset dolu bir arazi parçası ve bunu seyreden insanlık… Utanması gereken kim? Ya da benim memleketim neresi? Doğduğum topraklar mı yoksa mezarı bile olmayan dedemin öldüğü Allahuekber Dağları mı? Yoksa olay ve olguları büyük bir vurdumduymazlıkla izleyen Dünya mı?
Sorumlu kim? Ben dedemin hesabını kimden soracağım. Yoksa kimi, kimsesi olmayan faili meçhul olarak mı tarihe geçecek bu cinayet?
Kaya değirmen
YORUMLAR
icimde sonsuz bir hüzünle okudum yazinizi...
daha bu sabah tv lerden birinde dolasirken bu konuyla ilgili bir türküyü dinledim.
benim de büyük dedelerimden biri yemene gitmis ve bir daha geri dönmemis.
kalanlarmi daha cok acilar cekmis, gidenlermi?
nasil duygu dolu kaleme almissiniz bu tarihimizin acisi hic dinmeyecek hüzünlü sayfasini...
ruhlari sad olsun, cennet mekanlari...
sizinde yüreginize,kaleminize saglik...
belki bu yaziyi okuyanlar dinlemek isterler, ekliyorum türküyü.
sevgiyle
YILDIZ
http://www.youtube.com/watch?v=6WOBR_o1jCs
Her açıdan çok başarılı bir çalışma olmuş. Özellikle giriş kısmı çok çarpıcıydı. Ki bana göre biz düzyazının giriş kısmı onun ruhudur. Bu anlamda girişteki başarı sona kadar devam etmiş. Salt konuya odaklanıp konuyu daraltmamanız çok güzeldi. Tebrik ederim sizi...