- 559 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ANARŞİST (19)
Nihayet işçi pazarındaki beklenen gün geldi.Dursun,bir grup inşaat işçileri ile birlikte sevinç içerisinde yeni işinin zorluklarını göğüslemeye hazırlanıyordu.Üç katlı betonarma bir binanın birinci katının duvarları tuğla ile örülmüş,ikinci ve üçüncü katları ise iskelet halinde duruyordu.Tuğla işinden sonra sıva,fayans,mozaikleme ve diğer işlerin yapımı ile bir aylık bir zaman dilimini kapsayacaktı.Üç usta ve üç de vasıfsız işçi ile bu işler bitecekti.Dursun da bu işçilerin arasında didinip duruyordu.Her vasıfsız işçi,ustalarının inşaat ile ilgili isteklerine yardımcı olmak zorundaydı.Harç hazırla hazırlanacak,tuğla getir getirilecekti.Ustaların komutuna vasıfsız işçiler uymak zorundaydı.Bu işin de raconu böyleydi…İkinci katın salon kısmında harcın hazırlanmasına başlanıldı.Daha önceden sönmüş kireçle karıştırılarak bir köşede bekletilen ince kum,salonun ortasına küreklerle çekildi.Sonra yığın haline gelen kumun üzerine iki torba çimento serpiştirildi.Kum yığının ortası açılarak çukurlaştırıldı.Açılan çukura da su hortumu bırakıldı.
Dursun,yeni işindeki acemiliğini üzerinden atmaya çalışsa da olmuyordu.Eksiklikleri belirgin şekilde sırıtıyordu.Küreği tutuşunda,kumu karıştırışında ve çimentoyu kumun üzerine döküşünde bir acemilik olduğu her halinden belli oluyordu.Hatta çimento torbasını yırtışı bile böyle işlerden uzak olduğunun kanıtıydı…Çimento torbasının ucundan yırtmaya çalışmış ama başaramamıştı.Dursun’un acemiliğinin farkına varan ustalardan biri:
- Öyle torba yırtılmaz dedi.
Sonra da elindeki küreğin sivri kenarının ucunu,torbaya batırıp kendisine doğru çekmesiyle, kalın torba kağıdı jilet gibi kesildi ve çimento öne doru aktı.
Usta,bir yanlışı bulmak için hazır tetikte bekliyor gibiydi.Dursun’a sözlü saldırıda bulunmakta geç kalmadı:
- Sen hiç inşaat işlerinde çalışmadın mı?
- Çalışmadım ama bu işi başaracağım.
- İnşaatlarda çalışmadın ya ne yaptın bu yaşına kadar?
- Simit sattım, mısır sattım ve buna benzer ufak tefek işler…
Ortadaki konuşma atmosferinin farklılaştığını hisseden diğer usta,kendi arkadaşının gereksiz soruları karşısında:
- - Rıza usta,sen öğrendiklerini ananın karnında mı öğrendin ki..Hem öyle yeni aldığın işçiye aptal aptal soru soracağına dün gece savcının damına giren üç işçi arkadaşına biraz akıl verseydin olmaz mıydı?..
Dursun, diğer ustanın kendisinden tarafa konuşması karşısında rahatladı. Yapmakta olduğu işin yabancısı olmasından dolayı eziklik duygusu içerisindeydi.Ama bu işi başaracağına inanıyordu.Hele de ustanın balyoz sallar gibi gönderdiği sözler onu daha da kamçılıyordu içten içe. Gerçek yaşamın içerisindeyim. Yaşamı öğrenmek pahasına dayak yemeye bile razıyım diye düşündü.
Kendisini savunan usta, kovayı göstererek :
- - Sen kovaya harcı doldur, benim iskeleye getirmeye bak. Sonra da iskeleye tuğla yığmaya başla. Sen diğer ustanın sözlerine aldırma. O,biraz patavatsız konuşmayı sever de…
- Teşekkür ederim usta. Ne yapalım, her şeye katlanacağız… Yaşamak böyle işte; her türlü şeyle karşılaşıyorsun…
Savcının damı ifadesi,Dursun’un kafasında soru işaretleri oluşturdu.Bu kelimelerin altında yatan gizemliliğin anlamı neydi acaba?..
Biraz önce ustanın söylediği iki kova harcı iskeleye kürekle aktardı.İskele,bir buçuk metre yüksekliğinde,iki metre uzunluğunda,bir metre genişliğinde ve tahtadan yapılmıştı.İskeleye alttan;her iki uç ve ortadan destek verilmişti.Destekleri de eşek denilen çaprazlama çakılmış kalaslar oluşturuyordu.Usta,iskelenin üzerinde çalışmaya devam ediyordu.Dursun,harçtan sonra tuğlaları yığmaya başladı harcın üzerine.Şimdi emrinde olduğu ustanın çalışmasını izliyordu.Harç bitimine yakın yine harç ve tuğla getirip iskelenin üzerine yığdı.Diğer işciler ise emrine girdikleri ustalarla birlikte ikişerli olarak inşaatın diğer odalarında çalışmaya devam ediyorlardı.Dursun’un ustası,’Ordu’nun dereleri,aksa yukarı aksa ‘türküsünü mırıldanmaya başladı.Türküyü birazdan yüksek sesle inşaatın diğer bölümlerine göndermişti ki;diğer ustalar da türküye eşlik etmeye başladılar…
İki saat sonra tekrar büyük öbek oluşturularak harç hazırlandı. İşçiler,kendi iskelelerine kovalarla harç taşıdılar,tuğla taşıdılar.Böylece ustaların çalışmaları aksamamış oldu.Ustalar,yanlarındaki işçilerle ayrı bölümlerde çalıştıkları için birbirlerini göremiyorlar sadece seslerini işitiyorlardı.
- Dursun’un ustası oldukça neşeliydi. Yüzünde beliren terleri kolunun tersiyle sildi.Sonra da Dursun’un bakışlarına yüzünü çevirdi:
- - On dakika sigara molası verelim. Kaçak sigara içer misin?
İskeleden aşağıya sıçrayıp üst üste istif ettiği tuğlaların üzerine oturdu. Yeleğinin cebinden çıkardığı tütün tabakasını açtı.İnce kıyılmış tütünü,özel kağıdına sarmaya başladı.
Dursun, kendi sigarasından yakmaya davrandığında; ustası, nazikçe :
- Benim tütünden iç, serttir.İyi gelir nefes borularına…Off be yorulmuşum.Belim sızladı.Nerede eski gençlik günlerim.Malayı elime alıp da çalışmaya başladığım zaman dinlenmek,yorulmak nedir bilmezdim doğrusu…
(DEVAM EDECEK)