- 850 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
BU GECE SADECE PAYLAŞMAK İSTEDİM...
Bu güne kadar bu sitede kaç tane yazı paylaştım, bilmiyorum. Saymadım. Bildiğim tek şey; yaşamadığım ya da bir şekilde içinde olmadığım hiçbir olayı, hiçbir duyguyu yazmadım. Elimden geldiğince dürüstçe, tüm samimiyetimle, açık ve net yazmaya çalıştım.
Elli yaşımdayım. Otuz üç yıl süren bir evlilik hayatım oldu. Allah bağışlarsa, iki tane, dünyalara değişmeyeceğim, çocuk sahibi oldum. Çocuklarımla birlikte büyüdüm. Yalnız kaldığımız onlarca gün birbirimize sarıldık. Ve bu günlere birlikte geldik.
Yaşadıklarımı paylaşırken istedim ki, aynı çıkmazlar içine düşen birilerine bir yol göstersin. Belki çıkış olmaz ama çıkışa götürecek yol olur.
Hiçbir zaman mükemmel ve doğru olduğumu savunmadım. İnsan olduğumu, zaaflarım ve zayıflıklarım olduğunu hiç gizlemedim. Yanlışlarım olduğunu da.
Bu akşam, niyetim, sizlerle çok başka bir konuyu paylaşmaktı. Otuz üç sene süren evliliğimin bitiş hikayesini anlatmak istiyordum. Bu süreç içinde yaşıyor ve yaşamakta olduğum – hala sonlanamadı çünkü – inciten, acıtan yanları paylaşacaktım. Onca yıl yaşadığınız insanın- kadın ya da erkek fark etmez – boşanma söz konusu olduğunda nasıl tanınmaz hale geldiğini yazacaktım.
Ama öyle bir olay oldu ki, her şey ikinci planda kaldı. Çok kırgın ve incinmiş olduğumu düşünürken, beni çok daha fazla üzecek başka bir olay olamayacağını düşünürken, hiç ummadığım bir haber her şeyi alt üst etti.
Ben Tanrı’nın işaretlerine her zaman dikkat etmişimdir. Beni tanıyanlar dini konularda çok fazla donanımlı olmadığımı bilirler. Benim din anlayışım; aklım ve yüreğimdir. Tanrı’nın bana kullanmam için verdiği akıl ve yürek. İnancımın temel dayanağı insan olmaktır. Önce insan olmak sonra, becerebilirsem, doğru insan olmak. Bir şeye çok üzüldüğüm zaman ya da bir şeyin beni çok incittiğini düşündüğüm zaman, inanırım ki Tanrı “ Sen buna mı üzüldün? Buna mı kırıldın? “ diyerek gerçekten üzecek, kıracak olayı yaşatıyor. Üzüldüğüm şeyin değmediğini, kırıldığım şeyin önemsizliğini, göstermek için.
Anlatacağım olay belki size “ Hadi canım “ dedirtebilir. Ama konu ile ilgili geçmiş yazılarımı okuyanlar, benim için önemini anlayacaklardır.
İki sene önce, otuz bir yıllık evliliğime noktayı koyup evden ayrıldığımda, çok istediğim bir şeye sahip olmuştum; Mişa. Mişa, kırk beş günlük, kömür karası, dişi bir Labrador du. Birlikte olduğumuz, bir seneden fazla süre içinde, inanılmaz bir şekilde bağlanmıştık, birbirimize. Sonra, bazı sebeplerden dolayı, eğitmenine vermek zorunda kalmıştım. Mişa, benim için, sahip çıkamadığım, koruyamadığım sevgiydi. Kendimi, hiç affedemeyeceğim bir şekilde suçlamıştım, verdiğim zaman. Beceriksiz, hiçbir sevgiye sahip çıkamayan, koruyamayan biri olarak görmüştüm kendimi. Hala da öyle görüyorum.
Geçenlerde bir akşam, eğitmeni aradı. Mişa’nın doğum tarihini sordu ve polis köpeği olacağından bahsetti. Yaşadığım günlerin gerginliği ile olayın üstüne gitmedim. Ama içimde hep bir tedirginlik vardı: “ Ya Mişa’yı uyuşturucu bulmak için eğitirlerse? Ya ona bu eğitim için uyuşturucu verirlerse? “ Sonunda, bu akşam, aradım. Ve Mişa’nın Ankara da ki sınavları birincilikle geçtiğini. İzmir de yapılan, ikinci sınavda da birinci olduğunu öğrendim. Mişa artık kadrolu polis köpeği olmuş. Görevi; bomba bulmak. Diyarbakır’a gitmiş. Orada bir polise zimmetlenmiş. Sekiz yaşına kadar bu işi yapacakmış. Ondan sonra da o polisin köpeği olacakmış.
Mişa’nın gidişi, yüreğimin yaralara ayrılan bölümüne, derin bir çizik atmıştı.
Şimdi anlıyorum ki, o çizik hiç kabuk bağlamayacak.
Ve ben, bir sevgiyi kaybetmişlik, yenilmişlik, sahip çıkamamış olmak duygusunu hiç aşamayacağım.
Bir sevgiye sahip olmadan önce, çok iyi düşünün.
Eğer sahip çıkamayacağınıza dair en ufak bir hissiniz varsa, vazgeçin.
Ama bir insan, ama bir köpek.
İnanın ortak paydası sevgi olduğu sürece, değişen hiçbir şey olmuyor.
Bu gece sadece paylaşmak istedim. Konuşacağım başka hiç kimse yoktu...
Teşekkür ederim...
Eser Aslanlı
izmir.
YORUMLAR
sevgili dost geç oldu yazınızı okumam .
kızlardan bana pek de zaman kalmıyor.
sanmayın ev kalabalık da konuşacak kimsem var.:))
keşke size demeseydim telefonla konuşmayı sevmem diye de beni aramış olsaydınız,paylaşsaydık yalnızlıklarımızı.
bazen paylaşımlar arttırır ,bazen de azaltır.kimbilir belki azaltabilirdik
hep içten hep güzel .sizi seviyorum dostum
nazan erten
Eser Akpınar
sevgiler...
''Ve ben, bir sevgiyi kaybetmişlik, yenilmişlik, sahip çıkamamış olmak duygusunu hiç aşamayacağım.
Bir sevgiye sahip olmadan önce, çok iyi düşünün.
Eğer sahip çıkamayacağınıza dair en ufak bir hissiniz varsa, vazgeçin.''
Güzel olan çok şeyi, çok güzel anlatıyor yazar. Daima olumlu, yararlı ve gerçekçi mesajlar oluyor yazılarında. Okuyup da yararlanmamak mümkün değil.
Eser Akpınar
kıssadan hisse...
Eğer sahip çıkamayacağınıza dair en ufak bir hissiniz varsa, vazgeçin.
Ama bir insan, ama bir köpek.
güzel bir anlatım, içsel serzenişler de okuyuculara mesaj içeren oldukça da etik düşüncelerle örtülü bir yazı okudum sayfanızdan...paylaşım gibisi yok gerçekten...kaleminiz hep var olsun...
Eser Akpınar
iyi aksamlar Eser bey. Yazdiklarinizi okurken sanki bir an benden bahsettiginizi düsündüm. Bende iliskimdeki sevgisizligi, ilgisizligi hayvan sevgisiyle telafi etmeye calistim sanki. O kadar cok sevdim, o kadar baglandim ki.... ona bakarken yüregim isiniyordu, icim ürperiyordu. Kosulsuz sevgisiydi beni büyüleyen. Hayvanlar böyledir iste, karsilik beklemeden severler.
Ama 20. Aralik 2009 da kinali kuzum beni terk etti. Dikkatsiz bir otomobil sürücüsü hayattan koparip gitti onu. Hic bir sey
yerini tutmuyor.
Hayattan istedigim yalnizca biraz sevgiydi. Cok mu istemistim acaba?
Eser Akpınar
Sevgiler yüreğinize.....
Sevgili Eser, sizi en iyi anlıyan kişilerin belki başında ben gelebilirim. Aşağı yukarı, yaşımız ve kaderimiz aynı. Benimde büyük bir kangal köpeğim vardı.
Bahçeli bir evden, apartman dairesine taşınırken, onu bir çiftliğe vermek zorunda kalmıştım. Her pazar o çiftliğe gidip köpeğimi görüyordum.
Ben çiftliğe iki üç km yaklaşınca, beni karabaşım zincire öyle bir asılıp havlıyordu ki, o kadar uzun yoldan beni tanıyordu. Bir türl onu bırakıp eve gidemiyordum. Ayağa kalkıp, ön ayaklarını boynuma bir dolaşıyı vardı ki. Bırakmak mümkün değildi.
Artık hayvan beslemeyeceğim, hep bu ızdırabı çekmesi çok zor. Sizin yazınız beni çok duygulandırdı. Tebrikler... sevgiler...
Eser Akpınar
Teşekkür ederim, anlayışınız için..Sevgiler