SİZİN ŞARKINIZ HANGİSİ?
Bir haftadan beri e-postalarıma bakamamıştım. Bugün, ne var ne yok diyerek hepsini tek tek inceledim. Çok sevdiğim bir dostumdan gelen e-posta dikkatimi çekti.E-postanın ekinde Powerpoint programıyla hazırlanmış hoş bir slâyt vardı. Slayt Afrika kabilelerinden birinde yaşanan bir olayı anlatarak düşünen akl-ı selim sahibi insanlara şu soruyu soruyordu: “Sizin de şarkınız var mı?”
Afrika kabilelerinden birinde, hamile kalan kadınlar arkadaşlarıyla beraber toplanıp tabiatın içine atarlarmış kendilerini. Modern hayattan bunalmış günümüz insanının tabiriyle, yeniden doğal hayata dönmek gibi bir şey olsa gerek bu. Tabiattaki bu yolculuğun gayesi yeni dünyaya gelecek çocuğun şarkısını duymakmış.
Doğacak çocuğun şarkısını duyana dek kendi lisanlarınca derin bir tefekkür içerisinde dua ederlermiş.Hani şu meditasyon dedikleri şey var ya o.
Kabilenin inanışına göre her ruhun bir sesi ve titreşimi varmış. Kadınlar bu ses ve titreşimleri dikkatle dinlerler ve hep birlikte duyduklarını yüksek sesle seslendirirlermiş. Sonra da kendi kabilelerine dönüp o şarkıyı herkese öğretirlermiş. Tabi, çocuk dünyaya geldikten sonra tüm kabile üyeleri bir araya gelip toplanır ve çocuğa şarkısını öğretirlermiş. Bu çocuk büyüdükten sonra ona hayatının önemli dönemlerinde aynı şarkı okunurmuş. Kişi öldüğünde de ölüm döşeğinde kendisine şarkısı söylenir ve bu şarkıyla dünyadan uğurlanırmış.
Bir insan içinde bulunduğu toplumun gelenek, görenek ve inançlarına aykırı, kabul edilemez bir hata yaptığında kabile toplanır, ona şarkısını hatırlatır ve söylerlermiş.
Çünkü anti sosyal davranışlar cezalar verilmek suretiyle düzeltilemez. Bu anti sosyal davranışları sevgi ile ve kişinin kimliğini ona hatırlatarak düzeltmek mümkün. Bu Afrika kabilesi de bunu yapıyor. Her ruhun bir şarkısı olduğuna göre, kişi kendi şarkısını duyduğunda bir başkasına zarar verecek davranışlarda bulunamaz diyorlar.
Esasen hepimizin içinde bir şarkı vardır öyle değil mi? Peki sizin şarkınız hangisi? Gerçek dost, bizim şarkımızı duyan ve ihtiyacımız olduğunda bize şarkımızı tekrar eden kişidir. Zor zamanlarınızda size şarkınızı söyleyecek kaç tane sevdiğiniz dostunuz var?
Bu slaytı izledikten sonra kara kıtanın kara bahtlı insanlarının kendilerini sömüren, vahşice katleden modern beyaz adamdan daha medeni olduklarını düşündüm. Kocaman yürekleriyle beyaz adama şunu anlatmak istiyorlar aslında: İnsanlık yürektedir; putlaştırdığınız teknolojide değil!
Modern dünyanın çok uzağında olan bu Afrikalı kadınlar farkında olmadıkları bir arayışın içindeler. Kâinatta bir musikinin var olduğunu hepimiz biliyoruz. Yüce Rabbimiz, rüzgârın sesinden kuşların nağmelerine, nehirlerin çağlayışından yağmurun yağışına kadar her şeyi frekanslar halinde tanzim ederek halk etmiştir.
Mevlana, “elest bezminin sesi” tabirini kullanır. “Gâlu belâ” yani evet sen bizim Rabbimizsin, dediğimiz o elest bezminde Yüce Rabbimizin hitabını duyduk. En güzel sesi, en güzel musikiyi, duydu ruhlarımız. Kâinatta duyduğumuz, frekansları Yüce Rabbimiz tarafından düzenlenmiş her güzel ses, o eşsiz musiki bize bezm-i elesti hatırlatıyor. Hani diyor ya şarkıda “Bana her şey seni hatırlatıyor...” Kainatta yüzümüzü nereye dönersek dönelim bu musikinin izlerine rastlarız.
Bizim geleneğimizde “musikî-yi Şerif” diye tabir edilmiştir müzik. Malumu âliniz olduğu üzere şerif kelimesi mübarek, mukaddes, onurlu, tertemiz soylu anlamlarına gelir. Bize bezm-i elseti hatırlatan her müzik musikî-yi şerif mesabesindedir, mübarektir. Ruhumuzun gıdasıdır ve ruhumuzu teskin eder.
Günümüz popüler kültürüyle yoğrulan müziklere bu zaviyeden baktığımızda karşımıza gürültüler yumağı çıkar. Gürültü ise sağlığa zararlıdır. Ruhu yorar, kaos girdaplarında bunalıma sürükler insanı. Hiçbir derinliği olmayan popüler müzik; içerisinde cinselliği, bayağılığı, şiddeti, kadere isyanı, sömürüyü, boş beleş sözleri barındırır. Onun hedefi paradır. Albümün ne kadar sattığına, şarkının patlayıp patlamadığına bakar. Bu da sanat dalları arasında diğerlerinden haklı olarak ayırdığımız sanatların sultanı musikiye haksızlık ve saygısızlıktan başka bir şey değildir. Oysa müziğin evrensel ve ilahi bir boyutu olmalı. Bu boyutu yakalayabilen insan gerçek manada sanatçıdır. Bu boyutu yakalayabilirse kalıcı, evrensel olabilir sanatçı.
Kısacası gönüller arasında köprüdür musiki. Bugünkü popüler anlayışın tam tersine musiki kâinattaki ilahi nizamın bir parçasıdır.
Şimdi söyleyin bakalım, sizin şarkınız hangisi?
(RECEP ŞEN-30.01.2010)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.