- 1142 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Kuvvet Ordudur, Ordunun Ruhu Zabitandadır.
Kuvvet Ordudur, Ordunun Ruhu Zabitandadır.
Ülkemizde son yıllarda, özellikle de son zamanlarda Türk Silahlı Kuvvetlerimize, silahlı kuvvetlerimizin şerefli subaylarına yönelik sistemli bir şekilde sinsi yıpratıcı saldırı hareketleri yapılmaktadır. Hedef olarak neden kahraman silahlı kuvvetlerimiz seçilmiştir, silahlı kuvvetlerimizin subaylarına yönelik başlatılan ve sistematik olarak sürdürülen saldırı ve yıpratma hareketinin sebebi nedir, hangi amaca yöneliktir, arkasında ki kirli ve kötü emelleri olan asıl karanlık güçler kimlerdir…
Bazı basın organlarında her gün maksatlı olarak çeşitli iddialar ortaya atılmaktadır ve çoğunluğu asılsız olan bu iddialarla kasıtlı olarak Türk silahlı kuvvetlerimizin ve subaylarının yıpratılmasına çalışılmaktadır. Tabii ki bu iddiaları ortaya atan kişilerin, yayınlayan basının zihniyeti, amacı, kimlere hizmet ettiği ve arkasında ki karanlık kötü emelli güçler de açıkça bellidir.
Bir milleti istiklalden mahrum etmek için birinci taarruz hedefi ordusudur. Orduyu imha etmek için de mutlaka subaylarını mahvetmek öncelikli hedef seçilir ki sonrasında o milleti istiklalinden mahrum ederek koyun sürüsü gibi boğazlamanın önünde hiçbir engel kalmaz.
30 Ekim 1918 deki Mondros Mütarekesi’nin Türk Ordusuyla ve ülkemizle ilgili maddelerinin ağır koşullarını unutmayalım. Ülkemizi işgal edemeyeceğini, bölüp parçalayamayacağını anlayan düşman güçlerin ilk öncelikli hedefi Türk ordusu olmuş, Mondros Mütarekesi’nin 5.Maddesi ne göre Türk ordusunun silahları elinden alınarak Türk ordusunun dağıtılması amaçlanmıştır. Bu amaca ulaşıldığında da artık milleti koyun sürüsü gibi boğazlamak, istiklalinden mahrum etmek, ülkeyi bölmek ve parçalamak istedikleri gibi yönetmek çok daha kolay olacaktı. Ama o dönemde bu hedeflerine ulaşamadılar, çünkü karşılarında Mustafa Kemal Atatürk vardı.
(Mondros Mütarekesi Madde 5.: Sınırların denetlenmesi ve iç güvenliğin sağlanması için gerekli olan askerî birlikler dışında, Türk ordusunun gecikmeksizin terhis edilmesi (birliklerin insan gücü ve konuşu, daha sonra, müttefiklerce, Türk hükümetine danışılarak, saptanacaktır) .
İşte günümüzde her gün basında yer alan bu iddialarla ulaşılmak istenen amaç o dönemde ki gibidir. Hedef olarak Türk Silahlı kuvvetlerimiz ve Silahlı kuvvetlerimizin şerefli subayları seçilmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 31 Temmuz 1920 günü Afyonkarahisar Kolordu Dairesinde subaylara hitaben yapmış olduğu konuşmasında;
‘’ İNGİLİZLER, MİLLETİMİZİ İSTİKLÂLDEN MAHRUM ETMEK İÇİN PEK TABİÎ OLARAK EVVELÂ ONU ORDUDAN MAHRUM ETMEK ÇARELERİNE TEVESSÜL ETTİLER. MÜTAREKE ŞERAİTİNİN TATBİKATI İLE SİLÂHLARIMIZI, CEPHANELERİMİZİ, BİLCÜMLE VESAİT-İ MÜDAFAAMIZI ELİMİZDEN ALMAĞA ÇALIŞTILAR. SONRA KUMANDANLARIMIZA VE ZABİTLERİMİZE TECAVÜZ VE TAARRUZA BAŞLADILAR. ASKERLİK İZZETİNEFSİNİ İFNAYA GAYRET ETTİLER. ORDUMUZU KÂMİLEN LAĞVEDEREK MİLLETİ MUHAFAZA-İ İSTİKLÂLİ İÇİN MUHTAÇ OLDUĞU NOKTA-İ İSTİNATTAN MAHRUM ETMEĞE TEŞEBBÜS ETTİLER. BİR TARAFTAN DA MÜDAFAASIZ, ORDUSUZ BIRAKTIKLARINI ZANNETTİKLERİ MİLLETİN DE İZZETİNEFSİNE, HER TÜRLÜ HUKUK VE MUKADDESATINA TAARRUZLA MİLLETİ ZİLLETE, İNKIYADA ALIŞTIRMAK PLÂNINI TAKİP ETTİLER VE EDİYORLAR.’’
‘’HERHALDE ORDU, DÜŞMANLARIMIZIN BİRİNCİ HEDEF-İ TAARRUZU OLDU. ORDUYU İMHA ETMEK İÇİN MUTLAKA ZABİTİNİ MAHVETMEK, ZELİL ETMEK LÂZIMDIR. BUNA DA TEŞEBBÜS ETTİLER. BUNDAN SONRA MİLLETİ KOYUN SÜRÜSÜ GİBİ BOĞAZLAMAKTA MEVANİ VE MÜŞKÜLÂT KALMAZ.’’
’BİNAENALEYH KUVVETİN, ORDUNUN VÜCUDU İÇİN LÂZIM OLDUĞUNU SÖYLEDİĞİM MENBA -Kİ MİLLETİN İMAN-I VİCDANÎSİDİR- MEVCUTTUR. ORDU İSE ARKADAŞLAR ANCAK ZABİTAN HEYETİ SAYESİNDE VÜCUTPEZİR OLUR. MALÛM BİR HAKİKAT-İ ASKERİYE HAKİKAT-İ FELSEFİYEDİR “ORDUNUN RUHU ZABİTANDADIR”. O HALDE ZABİTANIMIZ DÜŞMANLARIMIZ TARAFINDAN YIKILMAK İSTENİLEN ORDUMUZU TAMİR VE İHYA EDECEK VE ORDU VE MİLLETİMİZİN İSTİKLÂLİNİ MUHAFAZA EDECEKTİR.’’
‘’Allah göstermesin milletin istiklâli ihlâl edilirse bunun vebali zabitana ait olacaktır. Zabitan izah ettiğim âli, mukaddes ve umum nokta-i nazardan uhdelerine terettüp eden vazife itibariyle, bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve ferasetleriyle giriştiğimiz istiklâl mücahedesinde birinci derecede faal ve fedakâr olmak mecburiyetindedirler. Hayat-ı şahsiye ve hususiyeleri itibariyle de zabitler fedakâran sınıflarının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürürler. Onları tezlil ve tahkir ederler. Hayatında bir an olsa bile zabitlik etmiş, zabitlik izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü istihkar etmiş bir insan hayatta iken düşmanın tasmim ve reva gördüğü bu muamelelere katlanamaz. Onun yaşamak için bir çaresi vardır: şerefini masun bulundurmak! Hâlbuki düşmanlarımızın da kastettiği o şerefi payimal etmektir.’’
Mustafa Kemal Atatürk’ün 31 Temmuz 1920 de Afyonkarahisar’da yapmış olduğu konuşmasını okuduktan sonra günümüzde neden Türk silahlı kuvvetlerinin hedef olarak seçildiğini, neden sistemli olarak ortaya atılan iddialarla subaylarımızın yıpratılmaya çalışıldığı çok daha iyi anlaşılmaktadır.
Peki, bu iddiaları ortaya atanlar istedikleri hedefe ulaşabilecekler midir? Tabii ki ulaşamayacaklardır. Çünkü biz Türk Milleti olarak birlik bütünlük içinde hareketle kendi bağrımızdan çıkmış vatanımızın, Cumhuriyetimizin, bağımsızlığımızın yegâne koruyucusu kahraman Türk Silahlı kuvvetlerimize ve silahlı kuvvetlerimizin subaylarına her zaman sahip çıkacağız.
Atatürk’ünde dediği gibi; ‘’ Dünyada hayat için, insanca yaşamak için istiklâl lâzımdır. İstiklâl sahibi olmak için haiz-i kuvvet olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icabeder’’
‘’ Kuvvet ordudur. Ordunun menba-ı hayatı ve saadeti, istiklâli takdir eden milletin, kuvvetin lüzumuna olan iman-ı vicdanîsidir.’’
Türk silahlı kuvvetlerine ve silahlı kuvvetlerimizin subaylarına yapılan bu sistemli ve sinsi yıpratıcı saldırı hareketi aynı zamanda Türk milletine, Türk Milletinin istiklaline yönelik saldırılardır.
Dinçer Demirel
YORUMLAR
Sayın Necdet Bey,
Kimse Milletin en büyük güven kaynağı olan kendi evladından müteşekkil olan ordusuna düşman olmaz ve düşmanlıkta yapmaz diyorsunuz ama ne yazık ki bugün ülkemizde TSK’ya düşman, sistematik yıpratma hareketi içinde olan ve hatta lağvedilsin diyenler mevcuttur.
Her kurum içinde o kuruma yakışmayan davranışlar içinde bulunanlar ve o kurumun imkânlarını şahsi menfaat hırs ve istekleri doğrultusunda kullananlar tabii ki her zaman mevcuttur ve böyle kişilerin o kurumlardan temizlenmesi de şarttır. Eğer ki TSK içinde bu değerli kuruma yakışmayan davranışlar içinde bulunanlar varsa ki mutlaka vardır, her dönemde de bu gibiler olmuştur, bunlar adalet önünde yargılanmalıdır.
Basında olmadık zamanlarda gündeme yansıyan ve özellikle de belirli basın tarafından bu iddiaların gündeme getirilmesi hangi amaca ve kimlere hizmet etmektedir.
Ortada bir iddia vardır ve bu iddianın ilk önce yargıya intikal ettirilmesi gerekirken neden bu iddialar gelişigüzel taraflı yandaş basında gündeme yansıtılmaktadır, doğruluk derecesi nedir, sonra işin en düşündürücü yanı bu iddialar gündeme getirildikten sonra birileri biz bunları biliyorduk diyor. Peki, siz en yetkili makamda bulunan biri olarak bunları biliyordunuzsa bugüne kadar neden gereğini yapmadınız,bugüne kadar bekleyişinizin altında yatan amaç neydi,.
Bu ülkede aklıselim her insan darbelere karşıdır,
Yine aklıselim her insan bu iddiaların yargıya intikal ettirilmeden önce gündeme getirilmesinde ki asıl amacın da TSK yı sistematik yıpratma hareketi olduğunu çok çok iyi bilmektedir.
Şunu da açıkça belirteyim ki biz burada darbeleri ve cuntacıları savunmuyoruz. Biz TSK nın bütünlüğünü hedef alan, TSK nın bütünlüğüne yönelik olarak sistematik şekilde belirli basın ve kişiler tarafından yürütülen yıpratma hareketinden bahsediyoruz.
Sonra; kimsenin gücü bu milleti dünya demokrasi standartlarından mahrum etmeye yetmeyecektir,diyorsunuz ama ne yazık ki ekmeği, geleceği, işi, çocuğu için hakkını arayanlara demokrasi dışı yollarla nasıl müdahale edildiğini görmekteyiz. Yine ilk önce yargıya intikal ettirilmeden taraf lı yandaş basında yer alan iddialarla kişilerin ve kurumların yıpratıldığını ve zan altında bırakıldığını görmekteyiz.
Artık bunlar günümüzde ki nasıl demokrasi anlayışıysa,
Eğer Mustafa Kemal Atatürk’ün, milletvekillerinden oluşan bir heyetle, Ankara’dan Batı Cephesine seyahati esnasında 31 Temmuz 1920 günü, Afyonkarahisar Kolordu Dairesinde subaylara hitaben yaptığı konuşmasının tamamını okursanız yazımızda neyi savunduğumuzu ve kasteddiğimizi daha iyi anlamış olursunuz.
Saygılarıımla
kafkaslar tarafından 1/29/2010 3:41:46 PM zamanında düzenlenmiştir.
kafkaslar tarafından 1/29/2010 3:48:32 PM zamanında düzenlenmiştir.
kafkaslar tarafından 1/29/2010 3:50:04 PM zamanında düzenlenmiştir.
Banu Uludağ'ın dikkatine.
Elbette her millet en az Türk Milleti kadar geleceğinin güven kaynağı olan Ordusunu sever ve sevmelidir.
Orduyu sevmek ordu içinde ordunun meşruiyet, izzet, şeref ve güvenirliğini tartışmalı hale getiren çeteler Milletin emanet vermiş olduğu silahı millete karşı kullanmaya başlayınca buna da dur demeli ve ordu kendisini bu illetlerden ve zararlı yapılanmalardan soyutlamalıdır.
Vücudu kurtarmak için kanser olmuş olan uzvun cerrahi bir operasyon ile kesilip atıldığı gibi, her kurum içinde deforme olmuş ve kurum adına tehdit oluşturan unsurlardan arındırılmalıdır.
Yoksa kimsenin Ordusuna düşmanlık edecek hali yoktur.
Orduya düşmanlık insanın kendisine düşmanlığı manasına gelir.
ORDUYA ASIL DÜŞMANLIK!
Ordunun güvenirliğini tartışmalı hale getiren,
Demokrasi dışı yollar ile şahsi hâkimiyetlerini sürdürme çabası içinde;
Cami kundaklamayı düşünebilen,
İlköğretim çocuklarının müze ziyaretinde bomba patlatarak onlarca çocuğu katletmeyi planlayabilen,
Millet iradesi ile seçilmiş bir iktidarı zora düşürmek ve siyasi hayatı kesintiye uğratmak adına komşu devletle savaş çıkarma planı çerçevesinde kendi uçağını bile düşürerek Pilotunu şehit etmeyi menfur planlarının bir parçası gören,
Daha nice aklı almaz hile ve entrikayı meşru gören zihniyete göz yummaktır.
Eğer sizlerde bütün bunlara ÖZEL HARP DAİRESİNİN BİR HARP OYUNU DİYORSANIZ!
UNUTMAYIN Kİ BU OYUNUN ALANI TÜM VATAN,
MUHATABI BÜTÜN MİLLET,
FATURASI İSE YÜZBİNLERCE FAİLİ MEÇHUL VATANDAŞ VE EN AZ ELLİ SENE ASRIN GERİSİNDE BİR MAHKÛMİYETTİR.
İŞTE TSK ya düşmanlık TSK’nın bu zararlıları içinde barındırmasıdır.
Ve buna göz yummaktır.
Bu vazifeyi yapacak TSK’ın izzet ve onurunu koruyan, kollayan ve yücelten değerli göz nuru, baş tacı paşalarımızın varlığı bu konudaki tek güvencemizdir.
Necdet EREM tarafından 1/29/2010 2:54:21 PM zamanında düzenlenmiştir.
TSK leri yalnız değil..Ona çamur atan 3-5 çapulcudan daha çok destekleyicisi var.
Türk milletini diğer milletlerden ayıran en büyük özellik NANKÖR olmamasıdır.
Biz ordumuza sahip çıkmayı biliriz.
Teşekkürler bu güzel yazı için.
Necdet EREM
Orduyu sevmek ordu içinde ordunun meşruiyet, izzet, şeref ve güvenirliğini tartışmalı hale getiren çeteler Milletin emanet vermiş olduğu silahı millete karşı kullanmaya başlayınca buna da dur demeli ve ordu kendisini bu illetlerden ve zararlı yapılanmalardan soyutlamalıdır.
Vücudu kurtarmak için kanser olmuş olan uzvun cerrahi bir operasyon ile kesilip atıldığı gibi, her kurum içinde deforme olmuş ve kurum adına tehdit oluşturan unsurlardan arındırılmalıdır.
Yoksa kimsenin Ordusuna düşmanlık edecek hali yoktur.
Orduya düşmanlık!
Ordunun güvenirliğini tartışmalı hale getiren demokrasi dışı yollar ile şahsi hakimiyetlerini sürdürme çabası içinde Cami kundaklamaktan, ilköğretim çocuklarının müze ziyaretinde bomba patlatarak onlarca çocuğu katletmeyi planlarının bir parçası gören, daha nice aklı almaz hile ve entrikayı meşru gören zihniyete göz yummaktır.
Necdet EREM
Elbette her millet en az Türk Milleti kadar geleceğinin güven kaynağı olan Ordusunu sever ve sevmelidir.
Orduyu sevmek ordu içinde ordunun meşruiyet, izzet, şeref ve güvenirliğini tartışmalı hale getiren çeteler Milletin emanet vermiş olduğu silahı millete karşı kullanmaya başlayınca buna da dur demeli ve ordu kendisini bu illetlerden ve zararlı yapılanmalardan soyutlamalıdır.
Vücudu kurtarmak için kanser olmuş olan uzvun cerrahi bir operasyon ile kesilip atıldığı gibi, her kurum içinde deforme olmuş ve kurum adına tehdit oluşturan unsurlardan arındırılmalıdır.
Yoksa kimsenin Ordusuna düşmanlık edecek hali yoktur.
Orduya düşmanlık insanın kendisine düşmanlığı manasına gelir.
Orduya asıl düşmanlık!
Ordunun güvenirliğini tartışmalı hale getiren,
Demokrasi dışı yollar ile şahsi hâkimiyetlerini sürdürme çabası içinde;
Cami kundaklamaktan,
İlköğretim çocuklarının müze ziyaretinde bomba patlatarak onlarca çocuğu katletmeyi planlayan,
Millet iradesi ile seçilmiş bir iktidarı zora düşürmek ve siyasi hayatı kesintiye uğratmak adına komşu devletle savaş çıkarma planı çerçevesinde kendi uçağını bile düşürerek Pilotunu şehit etmeyi menfur planlarının bir parçası gören, daha nice aklı almaz hile ve entrikayı meşru gören zihniyete göz yummaktır. İŞTE TSK ya düşmanlık TSK’nın bu zararlıları içinde barındırmasıdır. Ve buna göz yummaktır. Bunu vazifeyi yapacak TSK’ın izzet ve onurunu koruyan, kollayan ve yücelten değerli göz nuru, baş tacı paşalarımızın varlığı bu konudaki tek güvencemizdir.
Değerli Dostum.
Kimse Milletin en büyük güven kaynağı olan kendi evladından müteşekkil olan ordusuna düşman olmaz ve düşmanlıkta yapmaz.
Ama gel gör ki Ordu da insanlardan müteşekkil bir yapı olması hasebi ile içindeki her görevli ordunun kurulmuş olduğu kutsal davaya hizmet etmeyebilir.
Her kurum içinde o kuruma yakışmayan davranışlar içinde bulunanlar ve o kurumun imkânlarını şahsi menfaat hırs ve istekleri doğrultusunda kullanabilir.
Yani ordu mensuplarımızın hiç birisinin melek olduğunu iddia etmek mümkün değildir
Kaldı ki Osmanlıdan beri ordu içinde her zaman var olmuş ve varlığını his ettirmiş illegal bir yapının varlığı inkâr edilemez.
Osmanlı döneminde kazan kaldırmalar sonucu tahttan indirilen sultan, istemezük yaygarası ile kellesi alınan sadrazamların sayısı hiçte az değil.
Cumhuriyet dönemi ise her on yılda bir muhtıra, her yirmi yılda bir müdahale ve darbe neredeyse gelenek haline geldi.
Ha şimdi diyeceksin ki ordu durduk yerde mi darbe yapıyor.
Hayır durduk yerde darbe yapmıyor. Ordu içindeki illegal cuntacıların emirleri doğrultusunda hareket etmeyen Milletten almış olduğu vekâleti vesayete teslim etmeyen iktidarları iç ve dış anarşi ve terör sarmalı içine alıp yapacakları darbenin zeminini hazırlayarak darbe yapmayı meşrulaştırmayı düşünmek herhalde çok zeki olmayı gerektirecek bir şey değildir.
12 Eylül’ü dikkatinize sunarım.
Her gün en az onbeş yirmi vatan evladı bir birini katlederken, patlayan bombaların vermiş olduğu dehşet ile sokaklarda korku kol gezerken, ne hikmet ise ON İKİ EYLÜL SABAHI her şey sütliman oldu akan kan durdu, bir birinin canına kast eden insanlar birden bire kardeş olduklarını hatırladı.
Şimdi Kafes, Balyoz, Eldiven, Sarı Kız ve benzerleri ihtilal senaryoları, ihtilal vakti ve sonrası görevlendirmeler, görevlendirilecek personellerin isimleri, yer ve saatleri, tutuklanacak insanların listeleri ve tutuklanacak yerler ( utanç kaynağı Guantamola esir kampı ) ile YERDEN FIŞKIRAN KULLANIMA HAZIR SİLAHLAR ve o sizin toz kondurmadığınız cami kundakçısı, müze bombalama tasarlayıcısı, Mafya babası Habur, Mahmur, Kandil ve sair PKK kamplarında bebek düşmanı terör taşeronu ile kuzu sarması canciğer dost olan İP başkanı Perinçek’ten emir ve talimat alan değerli paşaların SES KAYITLARI ne kadar masum olduklarını gösteriyor.
Türk Silahlı Kuvvetlerine inanan, güvenen ve saygı duyan, Ülke ve Milletin geleceğini düşünen her Türk vatandaşını Şanlı ordumuzun onun şanına şerefine ve de meşruiyetine gölge düşürüp tartışmalı hale getiren bu çetelere ve çeteci zihniyete karşı hukuk sınırları içinde mücadele vermelidir.
Her kes artık şunu bilmelidir ki ARTIK NE DÜNYA ESKİ DÜNYADIR, NEDE TÜRK MİLLETİ DÜNYANIN DIŞINDADIR.
VE NEDE KİMSENİ GÜCÜ BU MİLLETİ DÜNYA DEMOKRASİ STANDARTLARINDAN MAHRUM ETMEYE YETMEYECEKTİR.
TÜM AYRINTILARI İLE DEŞİFRE OLMUŞ SES KAYITLARI, BELGE VE BİLGİLER SUÇ DELİLLERİ İLE SUÇÜSTÜ YAKALANMIŞ OLAN BU CUNTACILARI MASUM GÖRÜYOR VE GÖSTERMEYE ÇALIŞIYOR İSENİZ SİZİN İÇİN DE SÖYLENECEK FAZLA BİR ŞEY OLDUĞUNU SANMIYORUM
Necdet EREM tarafından 1/29/2010 3:29:17 PM zamanında düzenlenmiştir.