- 2736 Okunma
- 17 Yorum
- 0 Beğeni
Omzunda Ağlayabilir miyim?
Arabasından hışımla inen adam, koruma duvarını hızla aşıp şirketin kapısına yönelince, koruma görevlisi koşar adım adamın arkasından gittiyse de, yetişememişti. Adam patronun kapısını bile çalmaya gerek görmeden öfkeyle içeri daldığında, koruma kapıda, içeri giren adamı tutamamanın şaşkınlığını yaşarken, gelen adam bağırmaya başlamıştı bile.
-Ne biçim bir şirket burası böyle ya! Benden almadığım malın parası isteniyor! Almadım dedikçe de sahtekârlıkla suçlanıyorum. Bir daha sizinle iş yapmayacağım!
Patron bir adama, bir korumaya bakıp.
-Sakin olun Beyefendi, buyurun şöyle oturun. Sorununuz neyse şimdi çözeriz.
Adam o kadar sinirliydi ki; oturmaya hiç niyeti yoktu. Hâlâ bağırıyordu.
-Ben böyle bir hatayı kabul edemem! Bana gelmeyen malın parasını ödeyemem! Hem efendice istemedi adamınız. Ben almadım, mal gelmedi. Bir hata var bu işte dedikçe, beni müşterilerimin yanında sahtekârlıkla suçladı. Beni aşağılayıcı bir şekilde istedi parayı!
-Tamam Beyefendi. Şimdi durumu anlarız.
Masadaki siyah telefonun tuşlarına dokunup:
-Arzu Hanım, buraya kadar gelir misiniz?
Arzu girişe yakın camdan, adamın öfkeyle girişini görmüş, bir aksilik olduğunu anlamıştı. Çekinerek patronun odasına geldiğinde, öfkeli adam patronu beklemeden kızı haşlamaya başlamıştı.
-Siz ne biçim muhasebecisiniz! Alınandan haberiniz yok, satılandan haberiniz yok! Bostan korkuluğu musunuz burada?
Adam lafını bitirmeden patron başlamıştı.
-Arzu Hanım, bu Bey’in satın almadığı mallar için tahsilata gidilmiş. Derhal bu sorunu çözün! Ve bir daha böyle hatalar istemiyorum. Şimdi git, Bey’in faturasını arşivden bul ve iptal et!
Arzu kendini ifade edemeden, odadan çıkmış, kirpiklerinde biriktirdiği gözyaşlarını tutarak, arşivin anahtarını almak için odasına girdiğinde arkadaşı Necati:
-Ne oldu Arzu? Sorun ne?
-Ne olacak? Yine bildik bir sorun ve kabak her zaman olduğu gibi yine benim başıma patladı! Faturayı iptal etmeyi unutmuş bizim sevdalılar; bir de üstüne üstlük tahsilata gitmişler! Bıktım vallahi ya! Milletin yaptığı hatalar yüzünden kendini bir şey sanan aptallardan fırça yiyorum!
Deyip kapıya yönelmişti. Son kelimeyi arkası dönük söylemişti. Göz pınarlarından akan yaşları arkadaşına göstermeden arşivin yolunu tutmuştu. Hızla merdivenlerden inerek, mahzendeki arşiv odasına girerken, ağladığını gören var mı diye iki tarafına bakınmıştı. İçeriye girince, yüksek demir raflardaki kocaman kocaman fatura kolilerine bakıp, aradığı faturanın en üste olduğunu görmüştü.
Bir süre etrafına bakınıp nasıl alacağını, gücünün yetip yetmeyeceğini düşündükten sonra, hemen kenarda duran taburenin üzerine ağlamaya çökmüştü. Artık rahatça ağlayıp içini boşaltabilirdi. Başı ellerinin arasında, ne kadar ağladığını bilmeden, omzuna dokunan bir elle irkilip baktığında arkadaşı Necati’yi görmüştü.
-Ağla biraz... Rahatlarsın. Ben faturayı bulurum.
Necati ince demir merdiveni rafa dayayarak, yukarıdaki koliyi yere indirmiş, içindeki ağustos ayına ait faturayı alıp koliyi geri yerine koymuştu. Genç kız biraz sakinleştikten sonra arkadaşına minnetle bakıp.
-Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum Necati. Her zaman imdadıma yetişiyorsun. Sen çok iyi birisin.
Necati faturayı elinde rulo yaparken, bir elini de arkadaşına uzatıp.
-Hadi rahatladıysan ver elini bana. Kalk Arzu. Daha fazla bekletip kızdırmayalım içerdekileri.
Arzu kendisine uzanan ele sevgiyle tutunup kalkmış ve Necati’ye sevgiyle sarılırken.
-İyi ki varsın!
-İyi ki sende varsın canım. Sen çok iyi bir insansın. Kimseyle bir sorununu paylaşmıyor, her şeyi içine atıyorsun. Bak ben buradayım. Ne zaman istersen, benimle konuşabilirsin. Sen yalnız değilsin. Tamam mı canım?
Kız erkeğin boynuna doladığı kollarını geriye çekip, gözlerine bakarak.
-Çok teşekkür ederim.Yanımda birinin olması çok güzel. Bana güven veriyorsun.
Konuşa konuşa arşiv odasından çıkarlarken, elleri birbirine çarptığında müthiş bir elektriklenme hissetmişler, ama bir şey olmamış gibi, ikisi birden merdivenlere yönelmişlerdi.
Necati evli iki çocuk babası, kırk yaşlarındaydı. Arzu ise, otuz beş yaşında, birkaç kez evliliğin eşiğinden dönmüş, bekar bir bayandı. Bu ikili, hem iş arkadaşı, hem de çok iyi bir dosttu. Her dertleşmek için oturduklarında birbirlerine daha bir sıkı bağlandıklarını hissetmeye başlamışlardı. Bir konuşmaları esnasında Necati, utana sıkıla:
-Sana bir şey diyeceğim Arzu, ama bana darılıp konuşmamandan korkuyorum. Çünkü sen benim için çok değerlisin. Üzülüp incinmeni hiç istemem canım.
-Neden kırılayım? Ne söyleyeceksen söyleyebilirsin.
-Benim evli olduğumu biliyorsun. Evliliğimde bir sorun yok. İyi gidiyor. Neden olduğunu bilmeden, sana gün geçtikçe daha çok bağlanıyorum.
Arzu kızaran yüzünü saklamak için yere indirip.
-O duygu sadece sana has değil. Bende aynı duyguları hissediyorum. Bir mıknatıs gibi beni çekiyorsun. Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilemiyorum.
Necati elindeki kalemle, masadaki not kağıdına belirsiz şekiller çizerken.
-Arzu seni seviyorum, ama asla senin duygularınla oynamak istemiyorum. Eşimi boşayamam, ama tutmak istediğin bir el, ağlamak istediğin bir omuz, her zaman olurum. Başını omzuma yaslayabilir, bana içini dökebilir, omzumda ağlayabilirsin.
Arzu bir süre düşünüp, "Adam benden bir şey istemiyor,duygularımı istismar etmiyor, ağlamak içinde omzunu cömertçe sunuyor." deyip sonra birden şu soruyu soruvermişti.
-Omzunda ağlayabilir miyim?
Emine /23/01/2010
YORUMLAR
[arşiv odasından çıkarlarken, elleri birbirine çarptığında müthiş bir elektriklenme hissetmişler, ama bir şey olmamış gibi, ikisi birden merdivenlere yönelmişlerdi...
-Benim evli olduğumu biliyorsun. Evliliğimde bir sorun yok. İyi gidiyor. Neden olduğunu bilmeden, sana gün geçtikçe daha çok bağlanıyorum.......(bence de sorun yok)
-Arzu seni seviyorum, ama asla senin duygularınla oynamak istemiyorum. Eşimi boşayamam, ama tutmak istediğin bir el, ağlamak istediğin bir omuz, her zaman olurum. Başını omzuma yaslayabilir, bana içini dökebilir, omzumda ağlayabilirsin.................]
Bilhassa günümüzde spor, siyaset, magazin vs gibi alanlarda hükmü şahsiyet kişilerin demeçlerinin veya yazılarının kasıtlı olarak belirli yerleri cımbızla seçilip, aleyhlerinde sorun teşkil edecek şekilde kurgulanıp kamuoyuna servis edilme gibi bir olay vardır, belirli kişiler tarafından. Amaç bazen paradır, bazen itibar kaybı, bazen mevki kaybı çoğu zaman da garez. Şantaj değil de yanaşığı. Tam olarak nasıl söylenir eee, manipülasyon desek yerini tutar mı, tutar. Biz argoda kullanıldığı manasıyla söyleyelim "montaj, montaj"
Şimdi bende hafiften "cin"lik yapıp sevgili yazarımızın müsadesini almadan yukarıda cımbızladığım üç cümleyi kurgulayıp servis yapıyorum.?
Sigmund Freud aşkına! O da ne.
Acaba yazarımız bayan karaktere "Arzu" ismini koyarken gayri ihtiyarimi davranmıştır, yoksa bir şeyleri çağrıştırsın diye bilinçli olarak mı yapmıştır. "Arzu" karekteri esmer mi, kumral mı yoksa sarışınmıdır. "Evli iki çocuk babası, kırklı yaşlarında, yıllardır evdeki aynı pilice(neredeyse tavuk olmuş) talim eden, tanımadığı veya ne kadar tanıdığı meçhul bir adama" çekinmeden "omzunda ağlayabilir miyim?" diyebiliyorsa sarışın olma ihtimali fazla gözükmektedir..(çakma değil harbi sarışın, İskandinav sarışını)
Araştırıldığında ilmi, bilmi, cinsi bütün veriler, "ateşle barut yan yana durmaz" atasözünün perçinlediği, gerçeküstü gerçeklerin kaşelediği "garanti belgesine" rağmen, bu gün omuzunda ağlayanın yarın kucağında ağlamayacağının garantisini verememektedir.
Dedimya siz bana bakmayın, benim ki biraz manipülasyon.
Saygılar, selamlar
sevgiler karşılıksızdır
anlamlı bir denemeydi
daha da yapılandırılabilirdi psikolojik argümanlarla
başarılar diliyorum
hergün daha iyi yolda kalem
sevgimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgiler...
Yazıyı ve tüm yorumları okudum. Öncelikle yazı ve anlatım, sonra konu ve en sonra da biraz empati üzerinde durmak isterim.
Anlatım sade, şık, okuyana haz veren nitelikte... İmla kurallarına uyumu çok güzel. Tebrik ediyorum.
Konuya gelirsek; günlük hayattaki gerçeklerimizden birisi, okuduğumuz yazının içeriği. Kendimize bile itiraf edemediğimiz kadar olabiliyor aynı yerde çalışanların birbirlerine yürek bağları. Bazen sadece yüreğin bir köşesinde tutuklu kalıyor, bazen de yürekten taşıyor. Belki de kendimize bile itiraf edemeyişimiz, saklı tutuşumuz bir çok aile düzenini kurtarıyordur; kim bilir? Olayı yorumla değil de, daha kapsamlı bir yazıyla ve düşünce jimnastiği ile irdelemek gerekiyor.
Bir de yazıya güncel terim olan, empati yönüyle bakmak gerekiyor. Dedim ya; yorumları okudum. Şimdi düşünüyorum; ben dahil, hangimiz eşimizin, sevgilimizin işyerindeki yürek yaklaşımına böyle hoşgörüyle bakabiliriz? Hangimiz bu yaklaşımdaki saflığı kabul edebiliriz? Bence hiç birimiz...
Hatta, eşimizin ya da sevgilimizin böyle bir yürek yaklaşımını öğrendiğimizde, bırakalım "Yüreğine sağlık. Bu yürektir saygı duyuyorum sana." demeyi, acaba "Bu olayı son kez görmezlikten geliyorum. Aklını başına topla!" diyebilecek kaç kişi var?
Bence hiç yok. Ben de dahil...
İşte bu nedenle yorumumu üç bölüme ayırma gereği duydum.
Güzel anlatım ve böyle bir konu seçimi için kutlarım. Düşünmeye sevk ettiniz.
Selamlar...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Güzel ve içten yorumunuz için teşekkürler... sevgiler...
İnsanın en sıkıntılı anında bile olsa omzunu dayayabilecek birisinin olması çok güzel .
YÜREĞİNE SAĞLIK ...... HARİKA BİR ANLATIMDI ...TEBRİK EDERİM ..SEVGİLER.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgilerimle...
Bazen kendimizi böyle hissetmiyor muyuz..
Dostluk başka evlilik başka....Çok ilginç ve güzel bir yazı...
Başımızı koyacağımız bir omuz her zaman bulamayız..bulduğumuz zamanda geç kalmış olabiliriz....Saygılar dost
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgiler...
-Omzunda ağlayabilir miyim?
ağlamak güzeldir derim hep
insanı temizler, biriktirdiği nefreti, kini yıkar paklar
eh bir de ağladığında yaslanacak bir omuz...sanırım oda güzeldir
kutlarım can yüreklim
bir solukta okudum
paylaşım için teşekkürler
sevgilerimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
Dostluğun her şeyin üzerinde. Seni seviyorum can yüreklim!
sevgiler...
Gerçek aşkın temizliği, masumiyeti çok güzel bir tema ile anlatılmış.
Yine de sormadan geçilemez herhalde ; kaldı mı böyle aşklar ?
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgiler...
Arzu seni seviyorum, ama asla senin duygularınla oynamak istemiyorum. Eşimi boşayamam, ama tutmak istediğin bir el, ağlamak istediğin bir omuz, her zaman olurum. Başını omzuma yaslayabilir, bana içini dökebilir, omzumda ağlayabilirsin.
giriş.......gelişme.....final....üç unsurun....emine kardeşimizin....yumuşak ve etkili kaleminden ustaca kullanıldığını sade bir dille aktarımı eşsiz bir estetiğe dönüştürdüğünü görüyoruz.....bu kalemin en büyük özelliği....
kutluyorum.... saygılarımla.......günün yazısı olacak kadar mükemmel
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgiler...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgiler...
Sevgili gönül dostu burda şunu söyleyebilirimki seven insan sevdiği kişiğe zarar gelmemesi için sevgisini kalbine gömüp dostluk bağlarını ortaya çıkarıp sevdiği kişiğe faydalı olmaya çalışıyor ve de şunu anladıkki gerçekten seven kişi sevdiği kişiyi uzaktanda olsa sevmeğe devam ediyor kaleminiz daim olsun tebrikler.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Anlatımın dilinin sadeliği ve öykünün bitim noktası
mükemmeldi, etkilenmemek mümkün değil..
Hayatta binlercesi var olan temiz ve masum bir sevginin
eşi değeri bulunmayan bir meyvesini, vede böylesi az bulunur
dedirten bir dostluğu buldum konunun derinliklerinde..
Kutlarım duygu dolu yüreği vede usta kalemi TEBRİKLER..
Selam vede muhabbetlerimle Allaha emanet ol..yunus karaçöp..yudumyunus
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgilerimle...
Çok güzel yazılmış bir öykü Emine hanım
Bu devirde böyle dostluklar artık pek az sahiplenmek korumak kollamak ağladığında ağlayan güldüğünde gülen dostluklar demode oldu
şimdi menfaate dayalı dostluklar var.Kimde çıkarın varsa dostun odur
birde kral öldü yaşasın yeni kral gibi
hele arkandan hançerleyen dostlar mesela .............
Beğenilesi bir öykü elinize sağlık
..................................saygımla efendim.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgilerimle...
Gerçek dostluk bence bu. Aradaki bağ aslında aşk değil sadece güven. Bunu istismar etmeden ve zedelemeden korumak çok önemli. Güzel bir paylaşımdı. Tebrik ediyorum sevgili arkadaşım. Sevgiler:)
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgiler...
Her insanın aradığı yürekten bir dost vardır...Böyle dostluklar her kese nasip olsun derim...
Güzel bir öyküydü...Tebrikler...Selamlar...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgilerimle...
Her birimize böylesi candan, karşılıksız ve sevgi dolu omuz gerek sevgili Emine hanım. Ben eşim ile aynı yerde çalıştım tam yirmi üç yıl. Ve o işyerinde güven veen bir omuzun oması nasıl bir duygu çok iyi bilirim.
Öylesine güzel ki paylaşımınız için teşekkür ederim. Sevgiler yüreğinize