- 752 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DUYARKEN DUYARSIZLAŞMAK
Vefa’dan Süleymaniye’ye hızlı adımlarla yürürken insanlara sırtını dönmüş bir çocuğu gördüm. Ayakları yalındı. Ellerini vücudunun arkasına atmış, bir eli diğer elinin üzerindeydi. Bulunduğum yerden heyecanla seslendim:
-Şişşt…Küçük çocuk buraya bakar mısın?
Aynı cümleleri tekrar tekrar kurmuştum ama nafile cevap vermiyordu. Yanına gidecektim; ancak çok acele bir işim vardı yetişmek zorunda olduğum.
-Allah’ım! Sen bu gariplerin yardımcısı ol diyerek oradan geldiğim gibi hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladım.
O çocuğun yanından ayrılırken,can çekişen insanlığın damarlarından birini daha kesiyor, insanlığın yok olmasına bir nebze de olsa katkı sağladığımı hissediyordum.Ama ne yapabilirdim?Burası İstanbul’du.Devamlı bir koşuşturma içerisindesin,bazı anormal şeyleri kabullenmeyi,düşene de bir tekme de sen atmayı kendine görev edinmeyi bir borç bilmelisin. Yoksa ayakta durmayı nasıl başarabilirsin ki? Ehh! Ne de olsa bir Avrupa Kıtası parçası üzerindesin,batılılık yavaş yavaş senin de ruhuna işliyor.
-DUYU ORGANLARINI KAYBEDİYORSUN-
İlk önce duymamaya başlıyorsun. Çocuklar ağlaşıyor, birileri imdat diye avaz avaz bağrışıyor kulağını kapatıyorsun. Kulağına bir pamuk da sen kapat kampanyalarına sen de iştirak ediyorsun.
Sonra koku almamaya başlıyorsun. Ara sokaklarda kan gövdeyi götürüyor,yokuş aşağı akan kan selinin etrafa yaydığı kan kokusunu hissetmiyorsun.Lokantaların önünden geçerken etrafa dağılan o güzelim yemek kokuları hiç de umurunda değil;çünkü aç değilsin,aç adamın halinden anlamıyorsun.
Ardından görmüyorsun. Sultanahmet,Süleymaniye,Fatih,Beyazıt,Şehzade sana el sallıyor,bir şeyler anlatmak istiyor ve sen görmüyor,görmemezlikten geliyorsun.Dahası Ayasofya kan ağlıyor dönüp bakmıyorsun bile;çünkü korkuyorsun.Bunca sene aldırış etmediğin,yüzüne bakmadığın bu emanetlerin bir gün yüzüne tüküreceğinden endişe ediyorsun.
Dokunamıyorsun. Öksüzler, yetimler umurunda değil. Kedilerin, köpeklerin bile başını okşarken o garipleri bu fiilden mahrum bırakıyorsun.
Derken tatmıyorsun. Fakirlerle aynı sofraya oturup bir kaşık sallamıyorsun, daha doğrusu onları sallamıyorsun; çünkü kendin sallanıyorsun farkında değilsin yaşadıklarının, hissedemediklerinin.
Evet. O çocuk vardı ya geçen gün onu yine gördüm. Nerede mi? Meğer o sadece Süleymaniye’de değil, Fatih’te Eyüp’te, Beyoğlu’nda, Bakırköy’de, Şişli’de daha doğusu bütün İstanbul’daymış. Hatta Edirne,Kars,İzmir,Konya,Hatay,Sinop,Gaziantep,Trabzon,Diyarbakır, Erzurum,Şanlıurfa ve Sivas’ta yani Türkiye topraklarının her metre karesindeymiş.Daha sonraları öğrendiğim de ise Dünya’nın her köşesindeymiş.Ve o küçük çocuğun adı HANZALA imiş.Kimse ama hiç kimse onun yüzünü görememiş.Filistinliymiş ama 10 yaşından beri Filistin’i hiç görmemiş,o parsellenmiş topraklar ona o zamandan beri hiç gösterilmemiş.İsrail onun vatanını işgal etmiş onu vatanından etmiş.Filistin halkına katliam,soykırım yapılırken,O 8-9 yaşında tankların önüne geçip İsrail askerlerine sapanla taş yağdırmış.Dünya ülkeleri ne mi yapmış? Susmuş, sessizlik en büyük haykırıştır! Nidaları atmış; ama o nidanın bir İsrail atasözü olduğunu bilmeden.
Ve ismini ve davasını kalbime kazıdığım o çocuk,yani Hanzala bizimle konuşmuyor.Filistin özgürlüğe kavuşmadan,İsrail o toprakları terk etmeden de yüzünü bizlere karşı çevirmeyecek.Ey yürekleri dağlayan Hanzala..!Yüzünü göreceğimiz o güzel günü hasretle bekleyeceğiz ve ilk çiçeğini o gün sana ben uzatacağım.
YORUMLAR
yazı önce güncel yaramı; sonra, günsüz yaramı acıttı içimde....günsüz diyorum çünkü ,Filistin gün yüzü görmeden, benim mabedim günsüz ve merhemsiz bir yaredir....
Mustafa islamoğlu derki,Filistin İslam dünyasının mektebidir...
evet okuya okuya öğreneceğiz belki....yada göre göre...
ya tümüyle erişemez geç kalırsak...
saygı ve duamla....