- 501 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ANARŞİST (18)
Dursun, sabahleyin şafak sökmeden yarım saat önce gözlerini araladı. Hemen yataktan fırladı. İşçi elbiselerini üzerine geçirdi. Biraz sonra doğacak güneşin ışınlarının içeriye girmesi için pencerenin perdelerini çekti. Dağların tepelerinden ilk ışıklar yavaş yavaş içeriye doğru süzülmeye hazırlanıyorlardı.
Anası ile mutfakta sabah kahvaltılarını yaptıktan sonra birbirlerine hayırlı işler dedikten sonra ayrıldılar. Anası, Niksar ovasında ırgatlık yapmak üzere mahallenin emekçi kadınlarının arasında yerini çoktan almıştı bile. Ana oğul birbirlerinden kopmayan tırnak ve et gibiydiler.Duyumsadıkları acılar ve sevinçler aşağı yukarı aynıydı.Oturup dertleştiklerinde benzer acılar ve sevinçleri paylaşıyorlardı.Konuşmadıkları,suskun oldukları zamanlarda bile duyumsadıkları farklı şeyler değillerdi.
Biraz sonra Keşfi camiinin önündeki işçi pazarına geldi. Küçük çay ocağının içerisine girip taburelere oturanlara selam verdi. Çay ocağının garsonuna :
- Bir çay!.. diye seslendi. Dünkü oyun arkadaşlarından ikisi tam karşıda oturuyordu. Gözleriyle iletişim kurdular. İçlerinden birisi, yerinden kalkıp, Dursun’un yanındaki tabureye oturdu. Sigara uzattı. Konuşmak istediği her halinden belliydi…
- Nasılsın arkadaş? Dün, sen oyundan kalktıktan sonra iki saat kadar daha oyuna devam ettim. Verdim aldım. Derken yirmi bin lira(x) daha zarara girmişim. Senden sonra oyunu sigara bahsinden paraya dönüştürdük. Ve sonuçta kaybettim…
- Konuşmasının devamını getirememişti. Büyük bir gürültüyle birlikte içerden dışarıya doğru koşuşturma başladı. Dursun’la konuşan işçi de dışarıya fırlayanların arasındaydı…Dursun,sigarasından derin bir nefes çekerken:
Korkunç yarış yine başladı diye us’ladı.Çayın parasını ödeyip dışarıya çay ocağının önüne geçti.Biraz sonra istemeyerek de olsa, karşılıklı dertleşen iki işçiye kulak misafiri oldu.Başını ters tarafa çevirse de olmadı.Konuşulanları duyuyordu.İşittikleri çok ilginç geldi kendisine.Tekrar normal yönüne dönüp,yüzünü işçilerden tarafa çevirerek,konuşmaları can kulağı ile dinlemeye başladı.
-…Bu devirde oğlun var mı, derdin var demektir …
- Niye Tahsin usta,hayırdır ?..
- Sorma Selim gardaş,derdim büyük.Eğer sana açılıp konuşmasam şu anda kendimi yer bitiririm valla…Çocuklarını binbir güçlükle bakıp büyütürsün;çocuklarından birisi de sanki film çeviriyormuşçasına kendisini öldürür.Ana baba da ölümün ardından her gün kahrolur,her gün acıların en büyüklerini yaşarlar…
- Tahsin usta,anlatmak istediğin yoksa senin çocuklardan birisi mi,ha?..
Tahsin ustanın sinirleri tahriş olmuş, ruhsal deprasyon içerisindeydi.Ne yapacağını kestiremiyor,şaşkındı.Anlatacağı öyküyü son on gün içerisinde işçi pazarındaki işçilerden duymayan kalmamıştı.Tahsin usta,her rastladığı işçiye buruk öyküsünü anlatır,böylece içinde bulunduğu psikolojik çıkmazdan kurtulmanın yollarını arardı.İşçi pazarındakiler ise anlatılanları hiç duymamışçasına ilgiyle dinlerler,onun yarasına mehlem olmaya çalışırlardı…
Tahsin usta.
- ….Benim çocukların en büyükleri,tabanca ile kendisini vurdu,yani intihar etti.
İntihar kelimesi Dursun’u yerinden hoplattı. Adamın konuşmasını yarıda böldü.
- Neden,niçin intihar ?..
Dursun’un hayretle irkilişi karşısında Tahsin usta derinden bir ah çekti. Bitmekte olan sigarasını söndürüp atmadan başka bir tanesini yakıp dudaklarının arasına iliştirdi.Sinirleri yine oldukça gergindi.Gözlerinde beliren iki damla yaş,sessizce kirpiklerinden aşağıya bir haftalık sakalının içerisine doğru süzülüp kayboldu.Titreyen dudakları hareketsizleşti,konuşmalarına bir yön vermeye çalıştı.Dikkatini tekrar toparladı.
- İntihar edenden bir küçüğü ise bizlere haber vermeden İstanbul’a kaçmış. Kaçışından bir ay sonra da hapishanede olduğunun haberini aldık.Büyük şehirler altın yumurtlamıyor ki…Her tarafından bela kokuyor.Bizim oğlan da belaya saplanmış besbelli ki kodesi boylamış…
Tahsin ustanın yaraları deşilmişti bir kez:
- Anaları ise bu acılara dayanamadı,sinir krizleri sonucu felç olup yataklara düştü.Kadıncağız ne yapsın ki..Çocukların acısına fazla dayanamadı haklı olarak…
- O sırada işçi pazarı devinim halindeydi. lazım; bilekleri sağlam hepsi de genç olacaklar…
Arının oğul vermesi gibi işçiler adamın etrafında kümelendiler. Bir süre sonara yirmi işçi adamla birlikte uzaklaştılar…Ekmek kavgasında nasibini alamayanlar ise homurtuyla çay ocağının taburelerine oturdular…
Dursun, işçi pazarının bu manzarası karşısında çok duygulandı. Tahsin ustanın derdi içini kor gibi yakmaya başlamıştı…İşçi pazarından ayrıldığında belleği allak bullaktı.Biraz önce anlatılanlardan öyle etkilenmişti ki;caddede nasıl yürüdüğünün farkında bile değildi.Bir kaç kez yoldan geçenlerle çarpıştı.Çarpıştığı kişilerin öfkelerine aldırmadı.O denli kendinden geçmiş ve beyni karmakarışık düşüncelerle meşguldü ki kaldırımdan aşağıya inmiş, arabaların gelip geçtiği yerde yürüdüğünün de farkında değildi.Sanki caddede intihar yürüyüşü yapıyordu.Çok geçmeden arabanın camından kafasını uzatan şoför:
- Hemşerim ölümüne mi susadın. Senin yüzünden neredeyse kaza yapacaktım.Kaldırımda boş yer mi yok da aşağıda yürüyorsun ha…
- Bu sözler karşısında kendine gelip kaldırıma çıktı…
(DEVAM EDECEK)
-
YORUMLAR
Bir annenin ve babanın evladını bu şekilde kaybetmesi gerçek anlamda çok büyük bir acı.ç Büyüt, yetiştir sonra da hiç uğruna hayatına son versin ya da kodeslkerde çürüsün.
Tahsin beyin başına gelen çok falza ailenin başına gelebiliyor. Yine düşündüren bir bölümdü. Saygılar yüreğinize
iNTİHAR, ÖNCE BU KELİMEYİ DUYUNCA İNTİHAR EDEN KİŞİLERE KIZAR VE KINARIZ. ACABA O HALE GELENE KADAR NELER ÇEKTİ KİMSE BİLEMEZ. BİR ANLIK HAYATTAN GİTME İSTEĞİDİR BELKİ O ANDA YANINDA OLAN BİRİNİN YARDIMIYLA HAYATA TEKRAR MERHABA DİYEBİLİR. YİNE GÜZELDİ VE İÇ BURKUCUYDU. TEBRİM EDERİM ABİCİĞİM. SEVGİLERİMLE :)