- 604 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
EY AŞK NEREDESİN ?48
Çekinerek ve gülümsemeye çalışarak, Tarık’ ın tam karşısına geçti ve öylece beklemeye başladı. Hepsi de ne konuşacaklarını ve nasıl hareket edeceklerini bilemez bir durumdaydı. Uzunca bir suskunluktan sonra Emel Hanım, oğluna kısık bir sesle ,
“ Tarık, bugün nasıl hissediyorsun kendini ? “
“Daha iyiyim. İnşallah daha da iyi olacağım. Niye geldiniz. Ben iyiyim. Gelmenize gerek yoktu. Gidin bence evinize. Buralarda beklemenize gerek yok. Her zaman olduğu gibi babam yanımda. “
Buna benzer sözleri duyacağını bilerek gelmişti Emel Hanım. Odaya girdiğinde, kaçamak bakışlarla eski kocasına baktığında, yılların onu çökerttiğini fark etti. Saçları kırlaşmış, göbek bağlamıştı. Yıllar insanı nasıl da değiştiriyordu.
İçeriye girdiğindeki nazik davranışı değişmemişti bir tek. Saygılı bir yapısı vardı ve hala da koruyordu anlaşılan. Evden ayrıldıktan sonra bir daha hiç karşılaşmamışlardı. Yıllar sonra karşılaştıklarında da ikisi de çocuklarının iyiliğini ve sağlığını düşünüyordu.
Yapılması gereken de bu olmalıydı. İkisine ait bir parçaydı çocukları. Sorunu, ortak bir şekilde ve Tarık’ ı üzmeden halletmeliydiler.
Tarık konuşurken, Kamil Bey, karşıdan kaş göz işaretleri yapıyordu susması için. Emel Hanım, görmüştü onun bu hareketini. Bir anda daha fazla vicdan azabı çekti. Gençliğinde, duygularına kapılarak yaptığı hatanın büyüklüğünü bir kez daha anlamıştı. İnsan, elindekinin değerini çok sonra anlayabiliyordu. İş işten geçtikten sonra…..
Kamil Bey, ikisine bakarak,
“ Siz konuşun, ben dışarıdayım. Emel Hanım, gitmeden önce bir konuda sizinle konuşacaklarım var. Mahsuru var mı acaba ? Görüşebilir miyiz ? Ben, dışarıda olacağım. “
“ Tamam Kamil Bey, ben sizi bulurum. “
Tarık, onları seyrederken, içinden “ Ey büyük Allah’ ım , kim bilebilirdi yıllar sonra böyle karşılaşacağımızı. Neden, bu barışı yıllar önce sağlayamadılar. Neden, biz bu sıkıntıları çektik. Onlara kızıyorum ama ben de aynı hataları yaptım. Bir boynu bükük çocuk da ben bıraktım ardımda. Evlilik, çok düşünüldükten yapılması gereken bir olay. Kendi mutsuzluğunun yanında, kaç kişi de etkileniyor. En çok zararı da çocuklar görüyor. İki kişi hayatını birleştiriyor. Sonra da anlaşamayınca ayrılıyor. Cezayı da çocuklar çekiyor. Hayırlısı ile iyileşeyim, kızımla daha çok ilgileneceğim. Benim yokluğumu hissettirmeyeceğim. Allah’ ım , bana şifa ver. İyi bir baba olmam için şans ver ya rabbim. “
Kendisi ile içsel çatışmayı bırakarak yatağına oturdu. Sonra, ayakta bekleyen Emel hanıma dönerek,
“ Ayakta kalmayın. Buyurun şöyle oturun, madem gitmeyeceksiniz. “
“ Teşekkür ederim oğlum. Tarık, dün de af diledim senden. Bugün de tekrar af dileyeceğim. Her gün geleceğim. Ta ki beni affedene kadar. Oğlum, yaptığım hatanın özrü kabahatinden daha büyük. Sizlere çektirdiğim üzüntünün kat be kat fazlasını ben çektim. Her gün gözyaşı döktüm. Cezamı da sizleri görememek olarak çektim. Bana bir şans ver oğlum. Hayat çok kısa. Yaşamımın bundan sonrasında hiç olmazsa anne olmayı, anneniz olmayı öğreneyim. Yaşayayım. “
“ Çok acı çektim ben. Kaç gece, uykumdan, “ Anne ! Anneciğim! Korkuyorum, sarıl bana “ Diye kalktığımı biliyor muydun. Hıçkırıklarımı duydun mu ? Hissettin mi ? Annelerinin elinden tutup gezen çocukları kıskanırdım. Benim elimden tutup gezdirecek annem yoktu çünkü. Okuldan geldiğimde, kapıda beni karşılayan ve kapıda öpen bir annem de yoktu. Çok şey kaçırdım ben anne ! Neredeydin, kiminleydin. Kimin için terk ettin bizi. Hayatını kimin için mahvettin. Ne işe yaradı. Daha mı mutlu oldun. Başın göğe mi erdi. Ben, senin yüzünden kadınlardan nefret ettim. Bütün kadınlardan, intikam almak için onlarla oynadım. Onları kandırdım. Aslında, senden intikam almak için öyle davrandım. Çok şey kaçırdın anne. Sen de ben de !Affettim seni diyelim. Eskisi gibi olacak mı her şey? Cam kırıldı anne. Yapıştırsan da eskisi gibi olur mu ? Zamana ihtiyacımız var. Gel, gelme demiyorum ama beni bana bırak. Üzerime gelme. Afakanlar basıyor o zaman. “
Tarık konuştukça, Emel hanım onu dinlerken sessizce ağlıyordu. Haklıydı oğlu. Fakat bilmediği bir şey vardı Tarık’ ın. Onun sandığı gibi yatağında uyku uyuyamamıştı. Geceler, onun için azap haline gelmişti. Vicdanı ve çocuklarının özlemi, kasıp kavurmuştu yıllarca. Bunları şimdi anlatmaya kalkışsa, anlatamayacak ve Tarık da anlamayacaktı. Her şeyi zamana bırakmak gerekti belki de…. Yılmayacak, sonuna kadar mücadele edecekti. Bütün olanları,yaptıklarını, anne yüreğindeki sevgisiyle, içindeki öfkeyi silip atacaktı. Yeniden doğacaktı bir kez daha. Bu kez, sevgiyle bakan ve içten gelen bir sesleniş olacaktı. “Anneciğim ! Anneciğim “ Diye haykıracaktı.
" Tamam oğlum. Dediğin gibi olsun. Fakat, her gün geleceğim yanına. Görüşürüz. Hoşcakal."
Odanın kapısına doğru ilerlemeye başladı. Tarık’ ın içi burkulmuştu gidişine. Arkasından gitti ve sımsıkı sarıldı. Kucakladı, kucakladı ve yanaklarından, onca yılın hasretini aktarırcasına öptü. İkisi de ağlıyor ve gözyaşları birbirine karışıyordu.
DEVAM EDECEK.
YORUMLAR
Off Tarık da yüreinde ki anne sevgisine engel oalmadı. En güzeli de kendini sorgulamış olması ve bu sorgulama sonucunda annesinin de haklılık payının olabileceğine karar vermesidir.
Çok güzeldi. Bu bölümde ben bile ağladım. Belki de bu yaşların sebebi anne oluşumuzdur ne dersiniz.
Sevgiler