- 2009 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
PUŞKİN EDEBİYAT ÖDÜLÜ VE MADALYASI SAHİBİ HAYRETTİN İVGİN İLE İBRAHİM İMER'İN SÖYLEŞİSİ
PUŞKİN EDEBİYAT ÖDÜLÜ VE MADALYASI SAHİBİ HAYRETTİN İVGİN
İbrahim İMER
Değerli Okuyucular! Ben bu röportajımda “Puşkin Edebiyat Ödülü ve Madalyası” sahibi değerli yazar-şair-araştırmacı Sayın Hayrettin İvgin’i sizlere tanıtmak istiyorum. bu röportajı 10 Ağustos 2009 tarihinde Ankara’da Kültür Ajansta gerçekleştirdik.
İ.İMER- Değerli Hocam! Kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz?
H.İVGİN- Sevgili Kardeşim İbrahim Bey! Öncelikle hoş geldiniz diyorum. Bu röportaj için size çok teşekkür ediyorum.
Ben Samsun’un Vezirköprü kazasında doğdum. İlk ve ortaokulu burada okudum. Kuleli Askerî Lisesini 1961 yılında bitirdim. Kara Harp Okulunun son sınıfından 20-21 Mayıs Olayları sebebiyle ayrıldım (1963). Gazi Eğitim Enstitüsünün Edebiyat Bölümünden 1967 yılında mezun oldum. Daha sonra Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde lisans tamamladım.
Sungurlu Lisesi, Hereke Lisesinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği ile müdürlük görevlerinde bulundum (1967-1974). Millî Eğitim Bakanlığında Mektupla Öğretim Merkezi ile Yaygın Yüksek Öğretim Kurumunda Eğitim Teknoloğu, Şube Müdürü, Daire Başkan Yardımcısı, Daire Başkanı ve Genel Müdür Yardımcısı gibi görevlerde bulundum (1974-1979). Bir süre Mektupla Yükseköğretim Okulu Müdürlüğü ile Açık Yüksek Okulu Müdür Yardımcılığında bulundum. 1979-1993 yılları arasında Kültür Bakanlığında Millî Folklor Araştırma Dairesi Başkan Yardımcılığı, APK Kurulu Daire Başkanlığı görevlerini yürüttüm ve kendi isteğimle 1993 yılında emekli oldum.
İ.İMER- Peki değerli Hocam! Şimdi ne yapıyorsunuz?
H.İVGİN- Emekli olduktan sonra oğlum Erhan ile birlikte 1994 yılında Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon Limited Şirketini kurduk. Bu kuruluşun müdürlüğünü yapıyorum. Bu kuruluş yayın ve basım işleri yapmakta, dergi ve kitap yayımlamaktadır. Pek çok eğitim kurumunda, konservatuvar ve yüksek okullarda musiki tarihi, halk bilimi, Türkçe, edebiyat gibi dersler veriyorum. Ayrıca KKTC lefke Avrupa Üniversitesinin de temsilciliğini yürütüyorum.
İ.İMER- Sayın Hocam! Sizin yayımlanmış 45 adet kitabınız 2000’i aşkın sayıda çeşitli konularda yazılmış makale ve yazılarınız bulunuyor. Bunların bildiğimiz kadarıyla 300 adeti ilmî yazılardır. Siz daha çok hangi konularda yazıyorsunuz. Bu yazılarınız nerelerde yayımlandı?
H.İVGİN- Benim yazılarımın ve kitaplarımın konusu genellikle ve önem sırasına göre; folklor (halkbilimi), halk edebiyatı, genel edebiyat, şiir, eğitim, deneme, eleştiri, tanıtma, genel kültür, siyaset bilimi üzerinedir. Kitaplarımı; Millî Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yurt Yayınları, Kültür Ajans Yayınları, Kitabevi Yayınevi, Folklor Araştırmaları Kurumu Yayınları, bazı vakıflar, dernekler yayımladı. Bazılarını da ben özel olarak kendim yayımladım. Yazılarım, çok çeşitli dergi, yıllık ve süreli yayınlarda çıktı. Sivas Folkloru, Size, Adese, Millî Kültür, Türk Folkloru Araştırmaları, Folklor-Edebiyat, Halk Kültürü, Tay, Erciyes, Ziya Gökalp, Kültür-Sanat gibi daha adını sayamayacağım onlarca yayınlarda yazılarım ve şiirlerim yayımlandı.
İ.İMER- Sayın İvgin Hocam! Siz sadece bir yazar, şair, edebiyatçı, öğretmen değil, aynı zamanda radyo ve televizyon programcısı gibi bu alanda hizmetleri bulunan bir kişisiniz. Biraz da bu yanınızı anlatır mısınız?
H.İVGİN- Sevgili Kardeşim İbrahim Bey! Benim radyo ve televizyon programcılığı sertifikam da var. Bu sertifika Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 1974’te bana verildi. Film-Radyo ve Televizyonla Eğitim Merkezi (FRTEM) tarafından eğitim gördüm. O yıllarda (1974-1978) radyolarda eğitim programları yaptım. O zamanlar sadece TRT, radyo yayınları yapıyordu. Daha sonra televizyonlar için belgesel ve dizilerde yapımcı ve uzman olarak görev aldım. TRT-Radyo 2’de (52 haftalık) “Folklorumuza Emek Verenler” programının konuşmacısı oldum ve danışmanlığını yaptım. TRT-TV 1’de yayımlanan 8 dizilik “Âşıklık ve Âşıklık Geleneğimiz” adlı belgeselin hem metin yazarlığını hem de danışmanlığını yürüttüm. Yine TRT için yapılan 10 dizilik “Türk El Sanatları Belgeseli”nin uzmanlığını yaptım. Kanal A’da “Raflardaki Kitaplar” adlı programın (13 bölüm) hem yapımcısı ve hem de sunucusu oldum. TRT-TV’de yayımlanan “Halk Hikâyeleri” adlı yapımın (13 program) metin yazarlığını yaptım. TRT-Türkiye’nin Sesi Radyosunda “Perde Kurdum Şem’a Yaktım” adlı Karagöz programının yapımcı ve sunuculuğunu yaptım, yine TSR’de “Türkler’de Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Gelenekleri” adlı programın da yapımcılığı ve sunuculuğunu üstlendim. TRT Dış Yayınlarda TSR’de her hafta yayımlanan “İnci Mercan” adlı eğitim-eğlence programında uzman olarak görev aldım, konuşmalarda bulundum. TRT televizyonlarında yayımlanan “Derin Kökler” programının danışmanlığını yürüttüm. Bu programlar sürekli olarak TRT televizyonlarında yayımlanmaktadır.
Bazı resmi ve özel TV’lerde ve radyolarda yayımlanan yüzlerce programın ve belgeselin metin yazarı, konuşmacısı, uzmanı ve danışmanı oldum.
İ.İMER- Sizin bir de basın ve yayın hayatınız var. Bunlar nelerdir sayın Hocam?
H.İVGİN- Değerli Kardeşim İbrahim Bey! Kültür Ajans adlı kuruluşumuz zaten yayıncılık yapmaktadır. Oğlum Erhan ile Kültür Ajans olarak 60 kitap çıkardık. Yüzlerce kişinin kitaplarını ve dergilerinin düzenlenmesini yaptık ve yayımladık. Bürokrat iken resmi yayın olan Türk Folkloru Araştırmaları, Türk Folklor Derlemeleri gibi süreli yayınlarda Yayın Kurulu Başkanlığı yaptım. “Sungurlu’ya Hasret” gazetesinin, TÜRKSOY Dergisinin, TİMKO Dergisinin, “Karagöz” Dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğünü yaptım. Pek çok derginin yayın kurullarında görev aldım. “Üçüncü Yeni”, “Halay” gibi dergileri bir süre yönettim. “Karadeniz” ve “Kültür Evreni” adlı uluslararası dergilerin hem sahibi hem de yöneticisiyim. Yayın hayatım devam ediyor.
İ.İMER- Diğer dillerde yayımlanmış yazılarınız ile hangi ansiklopedilerde biyografiniz yayımlandı, onlardan söz eder misiniz?
H.İVGİN- Sayın İmer, benim yazılarımın bazıları; Çince, Kırgız Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Azeri Türkçesi, Romence, Rusça, İtalyanca, Fransızca, Almanca, İngilizce gibi dillerde ve lehçelerde yüzlerce makale ve tebliğlerim yayımlandı. Kırgızların “Manas Ansiklopedisi”nde biyografim ve yazılarım yer aldı. “Türkiye’de Kim Kimdir?”, “Tanzimattan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi (YKY)”, “Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (Dergah Y.)”, “Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (Elvan Y.)”, “Dünden Bugüne Şairler ve Yazarlar Ansiklopedisi (A. Kayıkçı)”, “Samsun’un Manevi Mirasları (A. Kayıkçı)”, “Başlangıçtan Bugüne Türk Edebiyatçıları Ansiklopedisi (Atatürk Kültür Merkezi Y.)” gibi yayımlar bunlardan bir kaçıdır.
İ.İMER- Peki Hayrettin Hocam! Katıldığınız bilimsel toplantılar nelerdir?
H.İVGİN- Hangi birini size söyleyeyim Sayın İmer! Sanıyorum, yurt içi ve yurt dışı bilimsel kongre, seminer, panel, bilgi şöleni gibi katıldığım ve bildiri sunduğum millî, milletlerarası toplantı sayısı 200’e ulaşmıştır. Bizzat düzenlenmesinde yer aldığım bu etkinliklerin sayısını hatırlayamıyorum.
İ.İMER- Size verilen akademik ünvanlar nelerdir?
H.İVGİN- Bana bazı ülkelerin ilimler akademileri, üniversiteleri ve bilim kuruluşları fahri doktor, profesör ve bilim üyeliği ünvanları verdiler. Mesela, Azerbaycan’da bulunan Vektör Beynelhalk İlim Merkezi Fahri Doktor, Bakü Asya Üniversitesi Fahri Doktor diplomaları verdi. Bundan üç yıl önce Vektör Beynelhak İlim Merkezine bağlı bulunan Türk Dünyası Araştırmaları İlimler Akademisi bana Fahri Profesörlük verdi. Ayrıca bu akademinin şu an İlmi Şûra üyesiyim. Kıbrıs’ta bulunan Lefke Avrupa Üniversitesinin temsilcisiyim.
İ.İMER- Sayın Hocam! Sizin dünyada pek çok yerleri gezdiğinizi, dolaştığınızı biliyoruz. Nereleridir buralar?
H.İVGİN- Sayın İmer! Allah nasip etti, dünyanın bazı ülkelerini gezdik, dolaştık. Başta Türk Cumhuriyetleri geliyor. Mısır, Tunus, Romanya, Bulgaristan, Makedonya, Bosna-Hersek, Kırım, Nahçıvan, Irak, Suriye, Arabistan, Pakistan, Çin ve bazı Avrupa ülkeleri… Tabiki bunlardan bazılarına bir-kaç kere gittim. Ama Azerbaycan’a gidiş-geliş 20’yi geçmiştir.
İ.İMER- Sayın Hocam! Gelelim sizin aldığınız ödüllere! Siz, çok önemli ödüllere sahipsiniz. Size 2009 yılı içerisinde Puşkin Edebiyat Ödülü ve Madalyası veriliyor. Bunu daha sonra soracağım. Ama öncelikle aldığınız ödülleri bize sıralayınız.
H.İVGİN- Sayın İmer! 200’ü aşkın teşekkür, takdirnâme, onur vb. belgelerim, başarı plaketleri ve ordenler var. Ama aldığım bazı önemli ödülleri şöyle sıralayabilirim:
- Türk Şairleri Yüksek Sanat Ödülü (1987, Tosya Kaymakamlığı)
- İhsan Hınçer Türk Folkloruna Hizmet Ödülü (1989, Folklor Araştırmaları Kurumu-Ankara)
- Halk Ozanlığı Geleneğine Hizmet Ödülü (1994, Aş-Der / Ankara)
- Mersin Kültür ve Sanatına Hizmet Ödülü (1995, Mersin Valiliği)
- Geleneksel Türk Tiyatrosuna Hizmet Ödülü (1998, UNIMA Türkiye Millî Merkezi-Ankara)
- Samsun Kültür ve Sanatına Hizmet Ödülü (2001, HOTEY –Der / Samsun)
- Türk Kültürü ve Halk Bilimine Hizmet Ödülü (2006, Hüseyin Gazi Vakfı-Ankara)
- Türk Dünyasına Hizmet Uluslararası Ödülü (2007, Vektör Beynelhalk İlim Merkezi-Bakü)
- Türk Dünyasına Hizmet Uluslararası Altın Madalya Ödülü (Vektör Beynelhalk İlim Merkezi-Bakü)
İ.İMER- Sayın Hocam! Sizin yayımlanmış 45 kitabınız bulunuyor. Bunlardan birkaç tanesinin adını verebilir misiniz?
H.İVGİN- Değişik konularda 45 adet kitabımın birkaç tanesini şöyle sıralayabilirim:
Âşık Sıtkı Pervane (1976), Uzaktan Öğretimde Ders Mektubu Yazma Teknikleri (1976), Türkçe ve Öğretimi (1977), Halk Edebiyatı III (1977), Geredeli Âşık Figânî (1994), Eski ve Yeni Karagöz Oyun Metinleri (1996), Türk Halk Bilimi ve Edebiyatında Görüşler (1996), Vezirköprü Halk Kültürü Derlemeleri (1998), Karagöz ve Kukla Sanatımız (2000), Anadolu Halk Hikâyeleri (2003), Hüsne Mağrur Olma (2005), Altay Dağlarının Kaplanı Manas (2005), Deli Görünüşlü Akıllı Behlül Dânende (2005), Melankolik Şiirler (2006), Geçmişten Günümüze Sungurlu Halk Şairleri (2009).
Bazı kitaplarımı ortak hazırladık ve yayımladık. Ortak imza ile kitap hazırladığımız arkadaşlarımdan bazılarını şöyle sıralayabilirim: Ömer Ünal, Salih Turhan, Nail Tan, Mehmet Yardımcı, Nedim Aslan, Aziz Şeren, Metin Özlen vb.
İ.İMER- Sayın Hocam! Siz bu yıl BM Puşkin Edebiyat Ödülü ve Altın Madalyasına layık görüldünüz. Bize bu ödülden söz ederseniz seviniriz.
H.İVGİN- Benim için de bu ödül bir sürpriz oldu. Ödülü kısaca şöyle anlatabilirim.
Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı bir sıra komite ve kuruluşlar çeşitli ülkelerde dünya barışına ve insanlığa hizmette bulunmaktadır. Bu komitelerden biri de Uluslararası Ödül Komitesidir. (UÖK)
Komitenin esas faaliyeti, BM’e üye ülkelerin mevcut olan ödüllerini (orden, madalya, nişan, üstün nişan vb.) dünya barışına, kültürüne, bilimine, ekonomisine, eğitimine vd. alanlarda büyük hizmet vermiş insanlara takdim etmektedir.
Türkiye ve Azerbaycan BM-UÖK’ya 22 Ocak 2009 tarihinde üyeliğe kabul edilmiştir. Azerbaycan’dan Prof. Dr. Elçin İskenderzade, hem Türkiye’yi hem de Azerbaycan’ı temsil etmek üzere fevkalâde ve selâhiyetli resmi temsilcisi ve elçi olarak bu komiteye seçilmiştir. Beş ülkenin teklifi ve elçi Prof. Dr. Elçin İskenderzade’nin de destekleriyle BM Sosyal Ödüller Şûrası’nın 14.04.2009 tarihli kararıyla Rus Edebiyat Akademisinin bünyesinde oluşturulan Aydınlanma Fedakârı Aleksandr Sergeyeviç Puşkin Altın Madalya ve Edebiyat Ödülü’nün bir Türk yazarı olarak bana verilmesi kararlaştırılmıştır.
Epeyce yazım; Çince, Kırgız Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Azeri Türkçesi, Romence, İtalyanca, Fransızca, Almanca, İngilizce ve Rusçaya çevrilerek yayımlanmıştır. Türkiye’de üç dilde (Türkçe, İngilizce, Rusça) yayımlanan “Kültür Evreni” ve “Karadeniz” adlı uluslararası hakemli bilimsel dergilerin sahibiyim. Benim Manas Destanı adlı romanım bu ödül için önemli gerekçe olmuştur.
Dünya edebiyatına büyük katkılar yaptığım gerekçesiyle verilmesi kararlaştırılan ödül Ekim 2009 ayı içerisinde Moskova’da bir törenle bana verilecek ve altın madalya takılacaktır.
İ.İMER- Sayın Hocam! Burada şunu belirtmekte fayda görüyorum. Sevgili büyüğümüz Prof. Dr. Hayrettin İVGİN’in bu ödüle ve madalyaya layık görülmesi bizim için gurur kaynağıdır.
Siz, gurur kaynağımız ile mutluluğunuzu paylaşmak ve hasbihal etmek, duygularınızın yanı sıra fırsatı vesile bilerek bilgi ve tecrübelerinizden de yararlanmak için sizi bugün (10/08/2009) Konur Sokak’taki büronuzda (ki bu büro halen Kıbrıs Lefke Üniversitesinin Ankara Temsil Bürosu) ziyaret ettik. Size yine şunları söylemeden geçemeyeceğim değerli Hocam!
Biliyorsunuz bazı şeyleri kabul etsek de etmesek de daha önce bir sanatçımız Eurovizyon 1.’lik ödülünü, daha sonra da bir yazarımız Nobel ödülünü aldı. Eurovizon yarışmasına, kazanma umuduyla kültürümüze ve bize ait olmayan bir dille katıldık. Ve bu yolda da ısrarla devam ediliyor. Nobel’i alan yazarımız da bir ulusa yönelik kişisel görüşlerinin gölgesinde bıraktı aldığı ödülü. Biz sizi edebiyat dünyamızda tanıyoruz, yeriniz çok büyük, biz öğrencileriniz olarak taktir ile takip ediyoruz. Burada şunu sormak isterim. Medya dünyamızın daha önceki uluslar arası ödüllere gösterdiği ilginin yarıdan daha azını size göstermediğini gördüm ve öyle düşünüyorum. Siz bunu neye bağlıyorsunuz. Mütevaziliğiniz bunda etken midir?
H.İVGİN- Değerli Kardeşim! Belki mütevaziliğimiz bunda etkendir. Ama ne yapalım? Kapı kapı medya kuruluşlarını dolaşıp bu ödülün ve kendimizin reklamını mı yapayım? Türkiye’de değer yargıları bu. Bu bizim suçumuz değil ki, toplum yapımız bu. Kırım Özerk Cumhuriyeti Kültür Bakan Yardımcısı İsmet Zaatov, geçenlerde beni aradı. Beni telefonla hem kutladı hem de şu soruyu sordu: “Hocam, bu ödülden sonra hayatınızda ne gibi bir değişiklik oldu? Herhalde Türkiye çok sevinmiştir. Bizler Kırım’da sizinle gurur duyduk.” Güldüm. Çünkü ne benim hayatımda bir değişiklik oldu, ne de Türkiye çok sevindi. Kimsenin umurunda bile olmadı. Bunları söylediğim zaman şaşırdı ve; “Bu ödülün değerini Türkiye anlayacak ama 10 sene sonra anlayacak.” dedi.
Değerli Kardeşim İbrahim Bey! Biz, acılarımızı da sevinçlerimizi de paylaşmayı bilmiyoruz. Ya da birbirimizi kıskanıyoruz. Bakınız, ben İLESAM’ın (Türkiye İlim ve Edebiyat Eserleri Merkez Birliği) 40 nolu üyesiyim. Kuruluşunda ben de varım. Böyle bir müessesemiz var. Ama; onlar hâlâ beni arayıp kutlamadılar. Çünkü, kıskançlık dediğimiz bir hastalığın pençesindeyiz. Sağ olsun Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay bana güzel bir mesaj yolladı. Bakanımıza teşekkür ediyorum. İnanın, bu kutlama mesajı beni, Puşkin Edebiyat Ödülü ve Madalyasından daha çok mutlu etti. Biz, millet olarak, aynı topraklarda yaşayan insanlar olarak birbirimize değer vermezsek, bizden olmayanlar zaten bize değer vermezler.
İ.İMER- Belki doğru bir soru sayılmayacak ama bu kadar ödül ve plaket arasında sizce en anlamlı olanı hangisi? Bu ödüllerden özel bir anısı olan var mı?
H.İVGİN- Şuna inanın İbrahim Bey Kardeşim. Bu ödüllerin hepsi benim için aynı derecede önemlidir ve anlamlıdır. Bu ödüller benim evlatlarımdır, varlığımdır. Hiç birini diğerine değişmem. Hepsinin özel bir anısı var bende.
İ.İMER- Biraz da kırk yıldan fazla süren halk bilimi ve kültürü araştırmalarınızdan söz etmeye ne dersiniz? Bu zamana kadar neler yaptınız? Nerelere gittiniz neler gördünüz? Mesela, nerenin yemeği daha güzeldi? Malum yemek de kültürün bir parçasıdır.
H.İVGİN- (Güldü) İbrahim Bey Kardeşim! Ben halk bilimi araştırmalarına sanıyorum 1968 yıllarında başladım. Yazı ve şiir yazmaklığım daha öncelere varıyor. Sungurlu Lisesinde Edebiyat Öğretmeni iken halk bilimi ve kültürüyle ilgili derlemeler yaptım. Sungurlu’nun aşağı-yukarı bütün köylerine gittim, derlemeler yaptım. Özellikle halk ozanları ile ilgili olarak yüzlerce malzeme, halk bilimi ile sayısız bilgilere ulaştım.
Dünyanın üç mutfağından biri olarak Türk mutfağı gösterilir. Bu üç mutfaktan en önemlisi bizim mutfağımızdır, inanın buna. Ben herhalde, İskilip tarhana çorbasını hiçbir yemeğe değişmem.
İ.İMER- Kültürümüz için yaptığınız bu kadar çalışmanızdan bahsettiniz? Şu an hangi konularda çalışıyorsunuz? Hedefleriniz ve yarın planlarınız neler? Sizce bir araştırmacı daha doğrusu bilgi küpü ne zaman emekli olur?
H.İVGİN- Araştırmacılığın emekliliği olmaz. Ne zaman ölüm gelir, işte o zaman her şey susar, kalem yazmaz. Hedef ve yarınlar için planlarım çok idi. Önümüzdeki vakit daralıyor. Onlarca klasörüm ve dosyam var. Ömrüm yettiği sürece kitaplar ve yazılar yazmaya çalışacağım.
İ.İMER- Bu araştırmalarınız esnasında halktan ve devletten destek görüyor musunuz?
H.İVGİN- Buradaki “destek” sözcüğünden neyi sormak istiyorsunuz bilemiyorum ama herhalde mali destek değil sormak istediğiniz. Halktan, derlemelerimde ve çalışmalarımda çok büyük destek gördüm ve görüyorum. Bizim halkımız çok yüce gönüllüdür, bütün bildiklerini sizinle paylaşır ama eğer size güvenirse. Güvenmediği biri olursa ondan katiyen tek bir destek bulamazsınız. Bu gani gönüllülüğü devletten ben hiç görmedim. Bizim devletimiz böyle şeylere destek sağlamaz. Sağlasaydı zaten kültürümüz böyle mi olurdu? Devlet yeter ki köstek olmasın. En önemli destek, olmayacağı köstektir.
İ.İMER- Kültürümüzün korunması ve geleceğe taşınması bakımından gençlere ne gibi önerileriniz var?
H.İVGİN- Değerli Kardeşim! Bu topraklarda ve Türk’ün olduğu her yerdeki kültür bizimdir. Sahip çıkalım, yaşatalım. Bakın size bir önemli ve beni üzen bir anımı anlatayım. Kırım’da Akmescit’te bulunan Etnoğrafya Müzesine bir-kaç arkadaş gittik. Müze seksiyonlarını gezdik. Bu müzede Kırım’a komşu ülkelerin hepsinin birer seksiyonu var: Ermenistan, Romanya, Yunanistan vb. Türkiye seksiyonu yok. Ermeniler için ayrılan salonu gezdik. Teşhirde; kazan, tar, zurna, davul, tencere, kilim vb. etnografik malzemeler var. Ama adları da Türkçe, fakat hepsinin altında Ermenilere ait olduğu yazılı. Yunanistan salonunda, bizim Karadeniz kıyafeti var, kemençe var, yemeni var. Bu malzemelerin altında ise Pontus-Yunan kıyafeti, Pontus-Yunan kemençesi vb. şeyler yazılı. Tabiki biz bağırdık, çağırdık, tepki gösterdik. Müze yetkililerine dedik ki: “Hemen bu müzenin müdürü gelsin! Ne bu rezalet?” diyerek oralarda sesimizi yükselttik. Neyse, müdür geldi, bir bayan ve Ukrain. Gayet sakin bizi dinledi. Biz de sert ifadelerle anlattık. “Bu etnografik malzemeler Ermeni’ye ait değil, şunlar Yunanlılara ait değil. Bunlar hepsi Türk etnografik malzemeleridir. Bunları değiştirin!”daha neler söylemedik ki… Bayan müdür bizi şöyle alaycı bir eda ile yukarıdan aşağıya süzdü ve dedi ki: “Beyler, haksızsınız. Biz bu müzeyi oluşturalı 15 sene oldu. Biz, 15 sene önce Türkiye’ye Büyük Elçiliğiniz aracılığıyla böyle bir müze oluşturduğumuzu, Türkiye için bir salon ayırdığımızı, bu salona en önemli etnografik malzemelerinizin getirildiğinde salonda sergilenebileceğini yazdık. Hem de bunu defalarca hatırlattık. Ama Ermenistan geldi, salonunu düzenledi gitti, Yunanlılar geldi salonunu düzenledi gitti; diğer ülkeler geldi, malzemelerini koydu, gitti. Tek gelmeyen ve bu müzeye etnografik malzeme vermeyen ülke Türkiye oldu. Bakınız, bu müzede Türkiye Seksiyonu yok. 15 senedir bekliyoruz, hâlâ geleceksiniz. Onun için sizin bize bağırmanız yersiz. Çünkü haksızsınız. Ermenilere, Yunanlılara kızmayın; onlar görevlerini yapmışlar. Ben, getirdikleri malzemelerin kime ait olduğunu bilemem. Siz, bu müze oluşturulduğunda gelseydiniz, çağrımıza cevap verip işi ciddiye alsaydınız; bugün bağırıp çağırmazdınız. Zaten bundan sonra malzemelerinizle gelseniz bile artık size verecek bir salonumuz yok..” dedi ve şunu ekledi: “Beyler, dünyadaki kültür ürünlerine kim sahip çıkarsa; o kültür ürünü onlarındır. Sahip çıksaydınız. Kusura bakmayın ve bizden özür dileyin.” Yüzümüze bir şamar gibi atılan bu sözlerden sonra ne diyebilirdik ki.
İşte İbrahim Kardeş, biz buyuz. Kendi değerlerimize sahip çıkmayan bir milletiz. Puşkin Ödülü’nü Hayrettin İvgin almış, almamış kimin umurunda? Kırım’daki Etnografya Müzesinde Türk etnografik malzemelerine Yunanlı ve Ermeni sahip çıkmış, kimin umurunda? Azerbaycan’ın Bakü şehrinde oluşturulan “Dünya Halk Çalgıları Müzesi”nde bütün dünya ülkelerinin halk çalgısının olduğu, Çin’in dahi seksiyonunun bulunduğu bir müzede hâlâ Türk seksiyonu boş duruyorsa; bu kimin umurunda? İbrahim Kardeş söyle bana; Türk ve Türklük kimin umurunda, söyle?
İ.İMER- Eklemek istediğiniz başka bir şeyler var mı?
H.İVGİN- Ne diyeyim, ne ekleyeyim İbrahim Kardeş! Allah, bu millete akıl-fikir versin!
İ.İMER- Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz Sayın Hocam! Daha nice başarılara imza atacağınızı biliyoruz.
H.İVGİN- Ben teşekkür ederim. Derginizin okuyucularına da selam ve saygılarımı sunarım.
Söyleşiler, muhabbetler, sohbetler hepsi bir yere kadar. Paylaşmak elbette çok güzel ama her güzel şeyin bir sonu var. Tıpkı Hayretin İVGİN ile sohbetimizin sonu geldiği gibi.
Kültüre, topluma hizmet ettiği uzun yıllar içinden bize de kıymetli zamanını ayırdığı için ben Hocama teşekkür ediyorum.
Sevgi ile kalın.