- 753 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HEDEFLERİMİZ
“Rotası belli olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım edemez.”
Hayat yolunda toplum içerisinde başarılı ve etkin bir fert olmanın birici şartı amaç ve doğru hedef tespitidir. Hayatı anlamlı ve yaşanır kılan temel dinamiklerin başında da bunlar vardır. Zira hayatta savaşacak, mücadele edecek bir şeyi olmayanın kazanacak bir şeyi de yok demektir.
Her insanın hayatında varmak istediği hedefleri, ulaşmak istediği amaçları olmalı, yoksa hazanda kuruyan otlardan farkımız kalmaz. Herkesin bir yıllık, beş yıllık, on yıllık hayat planı olmalı ve bu hayat planına kavuşacak gayretlerle hayatına yön vermeli, planlarına kavuşturacak metotlar geliştirmeli, kişisel gelişimini ve donanımını bu istikamette tahkim etmelidir.
Hedeflerimiz gün gelir gözümüzde büyür, aşılmayacak dağ gibi gelir. Bazen kimileri bizi bu yoldan döndürmek isteyebilir, ulaşılamaz, gerçekleşemez iddiasıyla hedeften vazgeçirmeye çalışabilir. Hedefler zor olsa da hiçbir zaman imkânsız değildir, yeter ki azim olsun, yeter ki gayret olsun. Sabırla ve sebatla aşılmayacak hiçbir engel yoktur.
Adamın biri pazara gitmiş. Orada ne iş yaptığını bir türlü çözemediği bir adam görmüş ve ona ne iş yaptığını sormuş. Adam, ben pire yürütürüm, işim bu demiş. Bildiğimiz gibi pireler yürümez, sıçrar. Hatta pirenin, kendi boyunun 3000 katı kadar mesafeye sıçradığını yazar ansiklopediler. Aynı zamanda bu mesafe canlılar dünyasında da rekordur.
Adama tekrar sormuş; Peki bu nasıl oluyor, pire hiç yürür mü? Adam açıklamaya başlamış: Pireyi biz cam kutuya koyarız, üzerine de cam bir kapak kapatırız. Pire zıpladıkça kafası cam kapağa vurur. Kafası yukarı kapağa vura vura acıyan pire zıplama yüksekliğini kendince düşürür ve cama değmeyecek şekilde zıplar. Daha sonra cam kapağın seviyesini biraz daha aşağıya çekeriz. Bu sefer de bu mesafeye göre ayarlar zıplama seviyesini. İlerleyen zamanda, cam kapak seviyesi düştükçe pirenin zıplama yüksekliği de kısalır ve öyle bir an gelir ki zeminle cam kapak arası mesafe bir cm. bile olsa pire zıplarken kafası yukarı değmeyecek seviyede zıplar. Artık pire cam kutudan çıkarılsa bile aynı seviyede zıplar, böylece yürümüş olur.
Bizimki, adama tekrar sormuş; Peki yürümeye alışan pire tekrar zıplamayı öğrenebilir mi? Adam ona da şöyle cevap vermiş: Bu sefer de pireyi bir sacın üstüne bırakırız, altına ateş yakarız. Ayağı yanan pire can acısıyla hafiften zıplar, ateşin hararetini arttırdıkça pire havada kalma süresini uzatmak için daha fazla zıplama metodu geliştirir ve pirenin zıplama yüksekliği de artar. Sacın altındaki ateşe odun attıkça, hararet yükselir ve gün gelir pire ateşte yanmamak için en uzun mesafelere zıplayarak havada kalma süresini uzatır.
Kıymetli Dostlar, haklı olarak bitle pireyle ne işimiz var, bütün bunlar neyin nesi diyenler çıkabilir. Diyeceğimiz şudur. Hayatını planlayan, hedefini doğru tespit eden ve bu yolda azimle, sebatla, sabırla gayret edenler için sacın altına konacak materyaller yani neyi yakacağımız çok önemlidir. Bizi gayrete getirecek, azmimizi arttıracak ve hayata tutunma gücümüzü tetikleyecek amiller uzaklarda değil.
Kutlu bir amaç uğrunda önümüze çıkabilecek engelleri, hedeften saptıracak ve maksadın hâsılına mani olacak çeldiricileri de pirenin başının vurduğu cam kapak olarak düşünürsek, kendimizi bu yolda nelerden sakınmamız, nefsimize hoş gelsin gelmesin nelerden uzak durmamız gerekir, hangi duygu, düşünce ve eylemler bizim başımızı dünya ve ahirette acıtır diye düşündüğümüzde meşru ve makul cevaplar da uzaklarda değil. Sıradan bir ölüyle şehidi ayıran en büyük fark da, son nefese ve ededî vuslata doğru götüren hedef ve gayedeki ulviyettir.
Geleceğin mutlu, müreffeh Türkiye’sinin inşası, doğru hedefler ve ulvî gayeler tespit etmiş ve bu uğurda tüm varlığıyla gayret eden, azimli idealist fertlerimizle mümkün olacaktır. İstikbalimiz, yüreğinde iman, vatan, bayrak, millet sevgisi ve bu değerlere hizmet aşkı, kafasında da her türlü müspet ilim ve teknolojik gelişmelerin dolu olduğu kısacası bir elinde Kur’an, bir elinde bilgisayar olan, Merhum Akif’in ASIM olarak isimlendirdiği öncü ve örnek nesillerin omuzlarında şekillenecektir.
Arif Nihad ASYA Üstadım ne güzel söylemiş; IŞIĞI ÖNÜNE AL YÜRÜ. GÖLGEN ARKANDAN İSTER GELSİN, İSTER GELMESİN…
Selam ve saygılarımla…
Gazi Hüseyin KILBAŞ