- 770 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GENÇLERİN ŞİDDETTEN KORUNMASI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Yazılı ve görsel basında göze hitap eden ve estetiksel olarak doğrudan alışveriş yapma duygularını şımartarak ayaklandıran kültürel ürünler arasında özellikle belirli yaşa yönelik şiddet ürünlerinin kontrolsüz bir şekilde satışı toplum olarak bizi şiddete yöneltirken, bireysel silahlanmayı da özendirmektedir. Bu tür ürünlerin pazarlanmasında şüphesiz en önemli araç reklâmdır. Reklâmların şiddete yönelten gizli temalar içermesi ne yazık ki toplumu uyutmaktadır. Bu tür ürünlerin reklâmlarında şiddete özendiren gizli temaları fark edemeyen ebeveynler ve gençler bu ürünleri ucuz bir şekilde elde edebildikleri gibi, kimi ürünlere akıl almaz paralar ödemektedirler. Ülkemizde, son zamanlarda meydana gelen şiddet ve cinayetler yakından incelendiği zaman, kurbanların bilinçsiz bir şekilde, bu ürünleri üreten, pazarlayan, ithal eden firmaların rant oyununa kurban gittikleri görülür.
Ülkemizde, son yıllarda mafya, ağa içerikli filmlerin arttığı görülüyor. Hangi kanalı açsanız mutlaka bu türden bir filmle karşılaşmanız mümkündür. Bu tür filmlerin özellikle çocuk ve gençlerin yetişmesinde olumsuz etki yaptığı bilimsel bir gerçektir. Buna rağmen ebeveynler bu tehlikenin farkında değiller. Evlerinde bu tür filmleri zevkle izlerken, çocuk ve gençlerin bu filmlerin etkisinde kaldıkları ve sokağa çıktıklarında bu tür film kahramanları gibi davranmaya çalıştıkları göz ardı ediliyor. Daha çok çaresiz, haksızlığa uğrayan, düşük yaşam seviyeli ailelerin çocukları film kahramanları gibi kendi adalet anlayışlarını yaşama geçirme savaşı içine girmektedir. Netice olarak çaresizlik ve fakirliği kendileri için haksızlık olarak gören, başkalarının mal varlığına nefret ve kinle bakan bir gençliğin yetiştiğini göz ardı ediyoruz. Hızla silahlanan bir toplum olduğumuzu unutmamalıyız. Bu silahlanma şüphesiz sözünü ettiğimiz sebeplerden kaynaklanmaktadır. Psikiyatrist Prof. Dr. Ahmet Çelikkol’un 15 Eylül 2009 tarihli Vatan Gazetesi’ne verdiği demeç bu konunun adeta bir özeti gibidir. “ Gerçek hayatla sanal hayatı karıştırıp bunu uygulamaya koyuyorlar.” İşte gençlerimiz bu şekilde yetişiyor.
Ülkemizde, maçlarda ve özellikle düğünlerde eğlence aracı olarak kullanılan silahların tehlike boyutunu biliyoruz. Bu silahları kullanan insanların içlerine gömdükleri duygularla sanki nefret ettiği her cisimden intikam alırcasına silaha sarıldıkları unutuluyor veya bilinmiyor. Silahın ne gibi gösterişi olur bunu da anlamak zor! Bir düğünde ne kadar çok silah atılırsa, o düğünün o oranda itibarı artar, gibi bir düşüncenin hâkimiyetine şahit oluyoruz!
Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, son 2,5 yılda ülkemizde kaza kurşunuyla ölenlerin sayısı neredeyse Irak’ta ölen Amerikan ordusunun kayıplarından fazladır. Bu ciddi bir rakamdır. Bu rakamlar, ülkemizde silahlanmanın hızla arttığını, çocukların ve gençlerin şiddete yöneldiğini göstermektedir. Bu da ülkemizde suç oranının hızla artmaya başlayacağının bir işaretidir.
Ne Yapılmalı?
Devlet, mafya, ağa içerikli filmleri kontrol altına almalı… Şiddet içeren filmlerin gösterimi yasaklanmalıdır. Özellikle Avrupa filmleri, kurulacak bir komisyon marifetiyle kontrol edilmelidir. Ülkemizde, kendi kültürel değerlerimize yönelik filmlerin yapılması teşvik edilmelidir.
Ülkemizde, yasa gereği on sekiz yaşın altındaki çocuklara sigara satılmıyor. Bu uygulama şiddet içeren filmler için de getirilmelidir.
Silah satışının yapıldığı dükkânlarda on sekiz yaşın altındaki çocukların çalıştırılması yasaklanmalıdır.
Ülkemizde yurt kurulurken, kahvehane ve barlara yakın olmama ölçütü vardır. Aynı ölçüt yurt, okul, okul öncesi eğitim ve diğer eğitim kuruluşları kurulurken de göz önüne alınmalı ve şiddet içerikli film satışları ve silah satışları yapacak dükkânlar için bir sınırlama getirilmelidir.
Psikiyatrist Dr. Ayhan Akcan, silah satışı yapan dükkânlarda çalıştırılacak gençlerde öfke kontrolünün yapılması ve şiddete eğilimli olup olmadığının araştırılmasına dikkat çekmektedir.
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun taksitle silah satışı kampanyaları bireysel silahlanmayı özendirmektedir. Devlet kendi eliyle toplumu patlamaya hazır bomba haline getirmektedir. Bireysel silahlanmanın önüne geçilmesi için devlet, ülke genelinde kontrolünü etkin şekilde artırmalıdır.
Ülkemizde, bu konudaki cezalar maalesef yetersiz ve caydırıcı değil. Ancak son zamanlarda bireysel silahlanmaya karşı çıkan eylemler ses getirmeye başladı. Sayın Başbakan, bu konuda gerekli önlemlerin alınması için ilgili birimlere talimat verdi. Halen meclis gündeminde bulunan yasa tasarısına göre (tasarı kabul edilirse), ruhsatsız silah taşımanın cezası beş yıla çıkarılacak. Bireysel silahlanmaya karşı meclisin destek vermesi sevindiricidir.
Mecliste milleti temsel eden bazı vekillerin nişan, düğün, sünnet v.b. eğlencelerde havaya keleş sıkarak eğlenmelerine rağmen, bireysel silahlanma konusunda ne gibi gelişmeler olacağını önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.
“Her koyun kendi bacağından asılır!” sözünden hareketle, gelin, biz önce bireysel silahlanmaya karşı harekete geçelim. Evimize silah sokmayalım. Düğünlerimizde bırakın silah atmayı, kuru tabanca bile sıkılmasına izin vermeyelim. Önce birey, sonra toplum olarak silaha karşı çıkalım ve gençlerimizin bilinçlenmesi için görsel ve yazılı medya da sesimizi duyuralım. Broşürlerle halkı bilinçlendirelim. Okullarımızda bireysel silahlanmaya karşı seminerler düzenleyelim.
Gençlerimizi suça teşvik etmekten sakındıralım.
Tüm kurum ve kuruluş yöneticileri silkinin ve oturduğunuz koltuktan şöyle bir doğrulun. Kendi çocuklarınızı düşünün. Çocuklarınızın geleceğini düşünün. Bireysel silahlanmaya karşı el ele verin. Halkımızı kucaklayın.
TEMİZ BİR TOPLUM İÇİN BİREYSEL SİLAHLANMAYA HAYIR!