- 2226 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
284 - EL KAHHAR
Onur BİLGE
Işıl’ın yaşadığı korkunç tecavüz olayını ve uğradığı hayal kırıklığını anlayabilmek için yaşamış olmak gerekir. O nedenle, onu anlayabildiğimizi söyleyemem. Bir süre sessiz kaldıktan sonra, benzi sarardı, yüzü sinirle kasıldı, bütün vücudu titremeye başladı, elleri kıvrıldı ve geriye döndü. Donuk bakışları iyice anlamsızlaştı ve gözleri kaydı. Olduğu yerde sola doğru eğildi. Herkes ayağa kalktı. Neşe, onun çantasından kolonyasını çıkarmakta olsun, İhsan bardaktaki suyu avucuna aldı, yüzüne sürmeye başladı. Diğerleri, masanın üstünü boşaltıp, ona yer açtı, elbirliğiyle kaldırıp, hemen üstüne yatırdılar. Mahir, dişlerini açmaya çalışıyordu. Çay bahçesi ayağa kalktı! Herkes kızın başına toplandı. Define:
“Açılın, arkadaşlar! Bir şey yok. Sadece bir bayılma olayı... Lütfen sakin olun ve yerlerinize gidin!” dedi. Mahir:
“Sizin telaşınız ve hava akışını kesmeniz, fayda yerine zarar! Şimdi kendisine gelir. Sadece bir sinir krizi...” diye açıklama yaptı.
Sessiz kaldığı süre içinde neler düşündü, neler kurdu, bilmiyorum. Onu, derinden yaralayan o olay, hayatını altüst ettiği gibi, sağlığında yarattığı hasarın, ömür boyu süreceğinden emin olduğum pişmanlıkla birlikte kalıcı hale gelmesinden korkuyorum.
Bir süre sonra gözlerini açtı ve etrafa önce anlamsız, sonra da nerde bulunduğunu, neler olup bittiğini anlamaya çalışan bir ifadeyle etrafa ve yüzlerimize bakmaya başladı. Sükûnetimizi muhafaza etmeye çalışarak, sahte bir tebessümle hiçbir şey olmadığını, sadece hafif bir baygınlık geçirdiğini söyledik. Yavaşça doğruldu ve masadan inip, yerine oturdu. Define:
“Yüzünü yıka, istersen! Açılırsın!” diye sürahideki suyu aldı.
Işıl, avuçlarına aldığı suyla yüzünü yıkadı yıkadı... Sonra, ıslak elleriyle saçlarını düzeltti. Birkaç derin nefes aldı ve:
“Allah kahretsin!.. Cezalarını versin!” dedi.
“Üzme canını! Allah’a havale et, bırak!” dedi, Define.
Konuyu unutturmak için bir süre başka şeylerden bahsettik. Neşeli mevzular açtık. On on beş dakika kadar sonra Işıl:
“Allah nasıl kahreder, dede?” diye bir soru sorarak, bandı başa aldı.
“Allah’ın Kahhar sıfatı vardır. ’Ziyadesi ile kahreden, yok eden’ anlamına gelir. Dilediği zaman, sonsuz gücünü kullanmasını engelleyebilecek hiçbir kuvvet yoktur. Bize, canlıları yakmamız yasaklanmış. Yakmak, Allah’a mahsustur. Cehennem ateşiyle yakmak!.. O zamana kadar, hak edenlerden bazılarına, aşama aşama artan cezalar verir. Bazılarına, yani ahreti istemeyen, sadece dünyada gününü gün etmeyi tercih edenlere, arzularını gerçekleştirmeleri, zevk ve sefa içinde yaşamaları için her türlü imkânı sağlar. Onlar, dünyalıktırlar. Allah’ın, Sabur sıfatı da vardır. Sabırlıların en sabırlısıdır. Bazı isyankârların, bir zamana kadar günahlarını cezasız bırakır. Sevdiği kullarını, şefkat tokatlarıyla, Rab sıfatı gereği terbiye eder, yola sokar. Bazılarına, dünyada da azap eder. Fakat günahkârlar için cehennemi hazırlatmıştır. En şiddetli azap, cehennem azabıdır."
"Orada da melekler varmış. Onlar yanmıyor mu?"
"Cehennemde; Malik gibi yaratılışları gereği, sadece ateşte yaşayabilen melekleri görevlendirmiştir. Su balık için, hava bizim için neyse, ateş de onlar için odur. Ancak o ortamda rahat edebilirler. Acıma duyguları yoktur. Robot gibi görevlerini yaparlar. Orada da azap, kat kat artmakta, en alt tabakada, en şiddetli hale gelmektedir. Cennet sekiz kat, cehennem yedi kattır. En alt tabakası, Esfelüs Safilin’dir. Oraya, en aşağılık insanların; isyankârların, tanrılık iddia edenlerin, Allah’a şirk koşanların gireceği bildirilmiştir.”
“Allah’tan üstün bir kuvvet ve kudret yok ki! Her yerde onun hükmü geçer. Öyle değil mi? Orada bizi kurtaracak hiçbir varlık yok!..”
“Evet, yok! Allah’tan, yine Allah’a sığınırız! O’nun kudretinin karşısında her şey aciz ve zavallıdır. Allah, daima galip ve hâkimdir. Düşmanlarını kahreder, perişan ve zelil eder. Kahhâr ismiyle kullarını isyan ve günahtan men eder, cehennem azabından korunmalarına yardım eder. Mazlumların hakkını korur. Onlar sabreder, cezalarını Allah verir."
“Kur’an’da böyle mi yazıyor?”
“Evet. ‘El Kahhar’, ‘galip gelen, emri altına alan’ anlamındadır. Kur’an’ı Kerim’de altı kere geçer. Hatırladığıma göre Ra’d Suresinin 16. Ayeti’nde şöyle geçer: ”De ki: Allah her şeyin yaratıcısıdır. O tekdir, Kahhar’dır.” Yani, her şey emri altındadır.” Mahir söze girdi:
“Aynı sıfat, Kur’an’da iki kere de El Kâhir” halinde geçiyor. Firavun’la adamları kendilerini El Kahir olarak tanıtmışlar ve iman edenlere üstün geleceklerini iddia etmişler ama Allah onları kahretmiş. Yanlış hatırlamıyorsam, Araf Suresi’nin 127. Ayeti’nde, bundan bahsedilir.” Dede devam etti:
“Allah’ın Kahhar sıfatı, müminlerde tecelli eder ve zalimlere karşı galip gelirler. Hepsini dize getirirler. Aksi halde, yeryüzünde hüküm sürmeye devam eder, mazlumları inim inim inlettirirlerdi! Hele bir ayet vardır ki tüylerimi diken diken eder! İbrahim Suresi’nin 48. Ayeti: “Yerin başka bir yere, göklerin de (başka göklere) dönüştürüldüğü gün, onlar tek olan, Kahhar olan Allah’ın huzuruna çıkarılacaklardır!..”
“Allah, kimleri kahredecek? Açıkça anlatır mısın, dede? Biliyorsan, tabi ki...” diye sordu, Işıl.
“Kahredilmeyi hak edenleri...”
“Önce şeytanı... Değil mi? İnsanı dürten o, çünkü.”
“Suç, hep ona atılmış. İnsan, beraat ettirilmeye çalışılmış. Oysa insan, şeytana karşı, imanla güçlenmeli! O zaman şeytan kahrolur, insan kurtulur.”
“Nasıl kahredecek? Bir formülü var mı?”
“Var tabi ki! İman edecek, güzel ahlakla ahlaklanacak ve salih amelleriyle, Allah’ın lütfuna erenlerden olacak. Bu kadar basit!”
“Kalbimizden iyilikler de geçiyor, kötülükler de... Bazen şeytan üstün geliyor, bazen irademizi kullanarak, biz...”
“Nefsimizle, kabre kadar cenk edeceğiz! Ta ki onunla baş edene kadar!.. Burada da fırtınalar, seller, depremler; kısacası doğal afetlerle Kahhar sıfatının tecellileri görülmekte ama yine de Allah bizi ahrette; cehennemde, bu ismi bütün azametiyle ortaya çıktığında kahrolmaktan korusun!.. Yoksa perişan oluruz!.. Bir kurtaran da bulunmaz! Şimdi kurtaran var. İman, ahlak ve salih amel... Ya orada? Onun için kimseye haksızlık ve zulüm etmemek, kimsesizlerin kimsesi, mazlumların sahibi olan Allah’tan, gerektiği gibi korkmak lazım.” Mahir, araya girdi:
“Allah, Bas Günü, “Bugün, mülk kim içindir?" buyuracak. O huzurda kimse cevap veremeyecek. Yine kendisi: "Kahhâr, olan Allah içindir!" buyuracak. Mü’min Suresi’nin, 16. Ayeti’nde böyle yazıyor. Allah’a şimdi sığınmak lazım! O zaman, korkuyla sığınacak yer arayacağız! Pişmanlık ve şaşkınlıktan ne yapacağımızı şaşıracağız! Kahhar ismini sık sık hatırlamalı ve çok söylemeliyiz! O zaman, kalbimizden dünya sevgisi çıkarmış.” Orçun:
“Bir rivayete göre Fil Olayı’nda, gökyüzünden sürü sürü inen ebabillerin kanatlarında; bir rivayete göre de alınlarında ‘El Kahhar’ yazılı olduğu söylenmektedir. Ebrehe ve orduları, Allah’ın Kahhar sıfatının tecellisiyle perişan edildi!” dedi ve Mevlana’dan okumaya başladı:
“Affı sonsuzdur diyerek pek azdım,
..Kahhar ismini unuttum ah yazık!
..Daldım günaha, yapmadım hiç hayır,
..Niçin doğru yoldan saptım âh yazık!”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ -284
YORUMLAR
Nefsimizle, kabre kadar cenk edeceğiz! Ta ki onunla baş edene kadar!.. Burada da fırtınalar, seller, depremler; kısacası doğal afetlerle Kahhar sıfatının tecellileri görülmekte ama yine de Allah bizi ahrette; cehennemde, bu ismi bütün azametiyle ortaya çıktığında kahrolmaktan korusun!.. Yoksa perişan oluruz!.. Bir kurtaran da bulunmaz! Şimdi kurtaran var. İman, ahlak ve salih amel... Ya orada? Onun için kimseye haksızlık ve zulüm etmemek, kimsesizlerin kimsesi, mazlumların sahibi olan Allah’tan, gerektiği gibi korkmak lazım.”
evet.cok ders verici.
yüregine saglik.yine en faydali olan öykülerden birini okudum.
sonsuz sevgimle sevgili Onur Bilge.