- 978 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
YİNE VAR SAYARAK…
Zaman ayrılığı göstermedeydi daha tanıştığımız andan itibaren…
Saatler özlemelere koştu, şarkılar hüzzamı söyledi o gün bu gündür…
Biz kaçtıkça kovaladı kader, biz koştukça türlü bahanelerle kopardı, uzaklaştırdı, ayırdı tüm yolları ulaşmalara.
Belki de böylesi güzel olan, yani seni uzaktan sevmek, görmemek, görememek hiç. Ve özlemek doyasıya, kıyasıya özlemek seni! Kırk yıl öncesindeki gibi, kırk yıldır olduğu gibi özlemek.
Hem görmedikçe, görüşemedikçe, ulaşılamadıkça, hâlâ o yaştayız her ikimiz de; bir yanımız çocuk, bir yanımız gençliğin ilk adımlarının duru duygularında ve tertemiz. Yaşlanmıyoruz da ayrıca görüşmedikçe, hâlâ genciz, hâlâ o günlerdeyiz ve hiç ölmeyeceğiz biz.
Ölüm de çok uzak bize kavuşmak gibi!
Beklentisiz severek, şayetsiz, çünküsüz ve şartsız severek, rağmen, her şeye rağmen severek yaşamaktayız her saniyeyi bir gün kavuşmayı özleyip bekleyerek.
Evet, rağmen sevdik biz birbirimizi ta başından beri, hem de her şeye rağmen…
Sen yine de yok var say istersen beni. Rastlamadık, karşılaşmadık bir yerlerde, hatta hiç tanışmadık var say bir şekilde!
Kırk yıl öncesini yaşamak istedim bir an sadece!
Mektuplar bahane, aramalar bahane seni. Grup sarmalı gizemine yine her akşam güncesinde tüm özlemeleri, kavuşma ümidini yerle bir ederek. Şafak sökmeli tüm sevişmelerimize, düş kırığı uyanmalarla.
Beyaz at üzerinde düşlemedim seni hiç. Renkler bahane. Atlar değildi ki gönlümde prens yapan seni.
Gel…
Gel de neyle, nasıl gelirsen gel diye seslendim, sayhaladım, avaz avaz çağırdım, aradım seni yıllardır hatta…
.Zamanda yolculuktu sana ulaşmalar. Seni, o günkü bizi yaşamaktı kırk yıl sonra yine. Yine sanal, yine var sayarak düş kırıklıkları eşliğinde özlem beşiklerinde beleyerek. Tazelenmek, yenilenmek, bahar kokmak sonbaharın isinden arınarak, renklerini yırtıp atmak bir anlık da olsa hazanın ve pembelere sıvamak düşleri mutlanarak…
Sen yine duyamadın duru çırpınışlarını yüreğimin, özlemlerime katık ettiğim seni, ete kemiğe büründürerek düşleyip yaşama dönmekti emelim anlamadın…
Yine sanal, yine var sayarak, yine özleyerek seni…
Anlamadın…
Oysa biliyordum kırkından sonra teneşirin pakladığını!..
YORUMLAR
Çok güzel bir yazı okudum. İyiki dikkatimi çekmiş. Zamanım olsa her çokan yazıyı okuyacağım ama olmuyor işte. O zaman piyango çeker gibi.
Neyse;
Yazı harika.
İyi bir içe bakış.
Duyguların yaşlanmadığını ve yaşlananın beden olduğunu vurguluyor.
Tesbitler doğru.
İfade güçlü.
Facemde paylaştım. Kutlarım.
Tam puan.