- 1162 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
283 - EL GAFFAR
Onur BİLGE
Çay bahçesi iyice dolmuş, bizim de sohbetimiz koyulmuştu. O sırada yoldan bir simitçi sesi duyuldu. O ses, hepimizde açlık hissi uyandırmış olacak ki o tarafa bakıp, sesin geldiği yeri kestirmeye çalışan bakışlarla sokağa baktık. Alışverişlerimizden sorumlu bakanımız Orçun olduğu için:
“Ne o çocuklar, acıktınız mı? Benim de midem kazınmaya başladı. Birer simit yemeye ne dersiniz?” diye sorar sormaz, eller havaya kalktı ve ceplere sokulmaya başlandı.
Kızlar çantalarını açıp, para çıkarmaya koyuldular. Elden ele geçirilip, Orçun’u buldu. O da gözleriyle kafaları saymaktaydı. Hemen gidip, simitçiyi yakadı. İhsan da arkasından yetişti. Biraz sonra, ellerinde bir sürü, nar gibi kızarmış, dumanı üstünde simitle geri geldiler. Gelirken garsona işaret etmişler. Çaylarımızı, ayranlarımızı söyledik. Beraberce yenen, ne olursa olsun, bize adeta şifa oluyor.
Akif, içkiyi bırakmıştı. O günden beri ağzına koymamıştı. Büyük bir irade savaşını kazanmış, yeniden doğmuştu. Bir taraftan atıştırıyor, bir taraftan da:
“Şu simidin tadı, hiçbir şeyde yok. Gerçi talebe adamın temel yiyecek maddesi, her gün simide talim etmekten usanmış olmamız lazım ama şu kokusu yok mu, her defasında yenilenip yenilenip gelişi, beni mest ediyor! Hele çayla...” diyordu. İhsan:
“Ya şarapla?” diyecek oldu.
“Tövbe ettik ya oğlum! Şarap marap mı kaldı? Allah Allah! İnsanın adı çıkacağına, canı çıksın! Marka gibi yapıştırdınız alnıma yahu! Emir Sultan’ın başucunda Allah’a hamd ettim. O nedenle girdiğim günahlardan, o mübarek zat hürmetine af diledim, Allah’tan. O affetti, eminim, siz affetmiyorsunuz.”
“Nerden eminsin?”
“Besmeleden... Bağışlayacağına işaret ediyor ya...” Define:
“Allah, Gaffar’dır. Affı sever. Tevvap’tır. Tövbeleri kabul eder. Yeter ki o günahlara tekrar dönülmesin!” dedi. Taha Suresi’nin, 82. Ayeti’nde: “Şüphe yok ki ben, tövbe eden, iman edip salih amel işleyen, sonra da hak yolda sebat gösteren ve buna devam eden kimseyi Gaffârım.” buyuruyor.” Mahir:
“Allah, Settar’dır. Günahları ve kötülükleri örter. Her yaptığımızı görür, bilir, birimizin sırrını birimize bildirmez, saklar.” Akif:
“Bazen içimden kötü düşünceler geçiyor. Şeytan dürtüyor. Sonra da Allah’tan utanıyorum. Af diliyorum.” Define:
“Onun için af dilemeye gerek bile yok. Akıldan geçen kötülükleri yapmamak da çok güzel bir şey!”
“Gafr kökünden geliyor. Örtmek ve sıyânet etmek, yani korumak anlmına geliyor. Gafur da gufran sözcüğünden geliyor. O da ‘acıması, bağışlaması çok olan’ demek. Allah’ın sıfatlarından. Affı, en güzel nimetlerindendir. Ya affetmeseydi? O zaman ne yapardık?” dedim. Sad Suresi’nin 66. Ayeti’nde de affedeceğini söylüyor. “Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, üstün ve güçlü olan, bağışlayandır.” buyuruyor.”Mahir:
“Benim aklımda da Zümer Suresi’nin 5. Ayeti’nden şöyle bir cümle kalmış: ”Haberin olsun; üstün ve güçlü olan, bağışlayan O’dur.” Yanlış hatırlamıyorsam, Mü’min ve Nuh Surelerinde de affedeceğini müjdeliyor.” dedi. Akif:
“İnsanı, günaha meyilli yaratmış. Günah işlemeyen yok. Sadece peygamberler İsmet sıfatıyla sıfatlanmış. Onlar, günahtan korunuyor. Biz peygamber değiliz ki!” Mahir:
“Musa Aleyhisselam, birine bir tokat atmış, adam ölüvermiş. Öldürmek için atmamış ama adamın eceli gelmiş.”dedi. Define:
“Evliyanın biri diyor ki: “Vücudumda bir dirhem haram var. Ağırlığı, dağlar gibi geliyor, bana. O günahın altında eziliyorum!” Yıllarca o günahın affı için dua etmiş. İçi rahat etmemiş.” Mahir:
“Günah işleme olasılığımız olmasaydı, doğrudan cennete giderdik. Melekler gibi... Melekler günah işlemez. Biz insanız.”
“Mümin, havf ve reca arasında olacak. Yani korku ve ümit arasında... Allahtan, sadece kâfirler ümit keser.Nedamet, pişmanlıktır. Pişmanlık, tövbedir. İsmet sıfatıyla sıfatlandırıldığı halde, Efendimiz, günde yetmiş kere tövbe edermiş. Aşereyi Mübeşşere’den olduğu, Peygamberimizce kendilerine bildirilen on zat dahi tövbeye devam etmeyi bırakmamış. Her fırsatta: “Estağfurullah El Azim!” demeli, af dilemeliyiz. Aniden son nefese gelsek, söyleyemeyebiliriz. Nefes alıp dururken, fırsat henüz elimizdeyken, akıllıca değerlendirmeliyiz.” Neşe:
“O on kişi kim, dede? Ah, keşke bize de müjdelense!”
“On sahabe... Hazreti Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Zübeyr bin Avvam, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Abdurrahman bin Avf, Talha bin Ubeydullah, Sad bin Ebi Vakkas, Said bin Zeyd. Allah hepsinden razı olsun! Himmetleri hazır olsun! Allah; bizleri, Efendimizin ve onların şefaatlerinden mahrum bırakmasın!”
“Onlar da şefaat edebilirler mi?”
“Allah izin vermezse, Efendimiz bile şefaat edemez! İzin verirse, herkes herkese şefaatçi olabilir. Mesela, hadisin birine göre, Günde iki ayet okuyan, anlayan ve uygulamaya gayret eden mümine, Kuran-ı Kerim hürmetine, on kişiye şefaat hakkı verilirmiş. Anneni babanı, çocuğunu torunu, sevdiğin kim varsa, elini uzatıp, ateşin içinden alıp çıkaracağını düşün! Ne kadar güzel bir fırsat! Allah, İnşallah, tüm Salih kullarına o hakkı bahşetsin de Muhammet Ümmeti’nin tamamı kurtulanlardan olsun!”
Öyle güzel bir duaydı ki hepimiz, canı gönülden: ”Âmin!..” dedik. Işıl’ın gözleri doldu. Ne olduğunu sorunca, ağlamaya başladı. Kendisine tecavüz edenleri kastederek, üstü kapalı:
“Ya bize zulmedenler, dede? Ya biz, onları affedecek miyiz?” dedi.
Dedeyle ben anladık. Diğerleri anlayamadıkları için, soran bakışlarla birbirlerinin yüzüne baktılar. Define:
“Sen onları affetmedikçe, kul hakkıyla gidecekler, Allah’ın huzuruna. Allah, zalimleri sevmez! Üzülme! Affedebilsen iyi ama zor tabi... Yine de sen bilirsin!”
“Affetmek mi, dedeciğim? Affetmek mi? Ölsem, iliğimden kemiğimden çıkmayacak!.. Sen ne diyorsun!..”
“Kötülükleri unutalım, iyi ve güzel şeyleri hatırlamaya çalışalım. Mutlu olabilmemiz, ancak böyle mümkün. Hatırlayıp hatırlayıp üzülmek, bize bir şey kazandırmaz. Yıprandığımızla kalırız. Mesela ben mührü unuttum. Sen de salyangozu unuttun mu? Hakkını helal et, Işıl!”
“Unutturamaz, onu hiçbir şey, unutulsam da ben! Helal olsun, dede! Sen de helal et!”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 283
YORUMLAR
Biraz sonra, ellerinde bir sürü, nar gibi kızarmış, dumanı üstünde simitle geri geldiler.
insan Türkiyenin simitlerini bile özlüyor.
Vücudumda bir dirhem haram var. Ağırlığı, dağlar gibi geliyor,,,
evet cok güzel bir söz haram olan hersey ruha yük.
yüregine saglik cok seviyorum bu yazilarini özellikle bu bilgi dolu yazilarni.
gerci her yazin öyle ama bu son bölümler baska güzellikte.
sonsuz sevgimle.