KAYIP ARANIYOR
“sadece bir ileti”
Kimsesiz sokakların her köşesine sinmiş ağır bir konu. Yarım kalmış izmarit. Duman tütüyor burada hayat var. Ve hayata dair bir şeyler yazmak sanırım şu vakitte kar. Yazıyorum.
Hangi saatten başlamak lazım önce bunu düşünüyorum. Fark etmez. Düz olsun öğlen on iki.
Bu adam bizim apartmanda mı oturuyor. İlk defa gördüm. Gözlerimi güneş alıyor, sinsi bakışlarımı kimse görmesin. Giydiriveriyorum çerçeveyi burnumun üst kısmına. Sokaktayım. Ufacık bir delikanlı yanında hanım abla geliyor ilk yoluma. Koca-koca adamlar gibi muhabbet ediyorlar. Konu aşk.
- Ben yatak odamı pembe isterim.
- Bende kocaman bir televizyon!
Ufak bir tebessüm ve devam ediyorum yolları çiğnemeye. Aman abi neden yere attın sigaranın bavulunu. İki delikanlı köşede çömmüş muhabbettin belini kırıyorlar. Parmaklar sigaraya pek yakışmış çek ciğerine koçum ohhh. Yol devam ediyor bende. Aslında birkaç kilometrelik bir yol uzun değil pek. İlan verip geri döneceğim hemen.
Arka mahallede ki ince bıyıklı abinin kızı değil mi şu. Maşallah büyümüş serpilmiş. Yanında ki de flörtü olsa gerek. Yakışmışlar canım. Geçen sefer yanında ki çocuk biraz sıska idi bu iyiymiş, aferin kız.
Ooo bizim mahalle çağı aşmış. Ne kadar modern giyinmiş hanım abla. Bakayım bir, senin yeşil ayakkabı üzerine mavi kot fena olmamış. Eh sıfır kol, acayip renkli tişört de fena değil. Ama eşarbını daha canlı renklerden tercih et. O ne Yahudi malımı. Ne güzel…
Bizim kıraathane yine tıklım-tıklım. Gençler köşesi tam takım. Orta yaş eh. İhtiyarlar camiden çıkmıyor artık galiba. Berke, Can’a yeni kız arkadaşını anlatırken, Kıvanç Kaya’ya son derbiyi ateşliyor. Gazetenin fotoğraflarını inceliyor meraklı orta yaşlar. Kasım abi ekmek peşinde. Çaylar asortik olsun…
İnternet kafe(s) okulu kıran haylazlarla dolu. Arada olur geçlik.
Yolun bitmesine az kaldı.
İnsanlar cıvıl-cıvıl. Hayat ne kadar da güzel! Bugün hiç duymadığım bir hakaret öğrendim daha minnacık bir çocuktan. Zekâ fışkırıyor nerden akıl etmiş bu lafı. Bir esnaf diğerine üç liralık malı nasıl beş liraya yedirdiğini anlatıyor gerile-gerile. İçki dükkânlarının çoğalması da iyi oldu ta nerelere gidiyorduk bi ufak için…
Oğlan yolun ortasında durmuş annesine bağırıyor.
- Bana bak anne deli etme beni, gidemem hiçbir yere git kendin al…
E haklı çocuk genç yaşta gönderilir mi. Bırak eğlenmesine baksın.
Son sesin bu mu senin? Aç biraz daha inlesin mahalle. Bu çalan parça şuan revaçta herkes bunu dinliyor. Yolun sonu. Artık eve dönüyorum. İlanımı en göründük yere asıyorum.
Kaybolmakta olan bir nesli kutlu bir şehrin içinde arıyorum.
YORUMLAR
Düzgünlük insanın önce kendinde başalar....
Bunca kişiyi gözden geçirene kadar, boynuna giydiğin gaflet gömleğini çıkarıp önce kendine iyce bakıver dedirtti yazdıklarınız.
Sen iyi olursan ben iyi olursam gençlikte iyi olur kaybolmaz, kaybetmeyiz inanın ki...
Sen arka mahalledeki abinin kızını böylesine taktir ettiğin sürece suç kimdeki..?
Selamlar
Meryem Zemerot
vel-asr
["Yolun bitmesine az kaldı...."
"..........Kaybolmakta olan bir nesli kutlu bir şehrin içinde arıyorum."]
Şey pardon hükümlü mü, hükümsüz mü dostum. Bir de aşağı mahalleye baksaydın keşke, neyse yolumun üstü ben bakayım "görürsem söylerim".
Baktım, "taze bitti" desem ayıp olmaz değilmi. Maalesef; bitmiş. Olsun be yitip te bitenin yerine illaki yenisi biter, su akar mecrasını bulur sen gönlünü ferah tut.
Saygılar,selamlar
vel-asr
Değişik bir konuşma tarzı.
Gerçekçi yaklaşım.
Akıcı ve düşündürücü.
Yazı gayet hoş ve güzel.
Tebrikler.
8 Puan.
İçinde çarpıcı bir iki olay olsa ve konu genişleidi 10 da verirdim.
Tam olarak kendine bağlayamıyor. Ya da bağlayacağı sırada bitiveriyor.
Selam ve saygılar.