DESTİNATİON (Hedef Gidilecek Yer)
Yoksulluk insana olmadık şeyler yaptırırken, şeytanın bile aklına gelmeyenleri de hem öğrenir hem de öğretir.
Hayalleri zindana dönüşmüş olanlar zamana yenilmemek için kıvrım kıvrım sancılara direnir.
Elzem olan bu acılar zaman olur özgürlük kapılarını açarken tutsaklıkla esaret zincirinde körleşerek yok olur gider. Öyle an gelir ki kararan gözler en sevdiği şeyleri bile görmez olur.
Kızgın ateşte pişen demir çekiç vuruldukça tav’a gelir ve girdiği şekille değer kazanır. Eğer ki çekiç darbeleri ıskalar hedef şaşarsa demirin aldığı şeklin önemi kalmaz. Kaybolan zamana, emeğe ve dökülen terlere yazık olur.
Doğma şansı,
Dünyaya gözünü açan insanın şansı yoktur ki ben şurada doğayım diye. Kim istemez ki Babil’ in asma bahçelerinde Çin seddi’ nın kuzeyinde veya Fildişi sahilinde doğmayı ama ne yazık ki olmuyor işte. Bende isterdim doğmayı ama nerde, ne Babili ne sahili göremedik görmemizde mümkün görünmemektedir. Bizim doğumuzla yaşantımız tıpkı Afrika’nın yoksulluklarında doğup hayata zar zor tutunmaya çalışanlar gibi tarlada boğma kömürü için hazırlanan öbeğin yanında dünyaya geldim. Bu nedenle bu tarlayı çok severim.
Gerçeklerden kaçmak mümkün mü?
Yaşantımın bir bölümü Erzurum Palandöken dağlarının eteklerinde geçti. 1982 Erzurum depreminde korkusuyla kimi camdan atlar kimi var gücüyle kaçmaya çalışmışlardı fanilik gerçeğinden. Kaçmak atlamakla mümkün mü bu gerçeklerden korunmak veya engel olmak
Bu gerçekler fariziyesinde doğmak yaşamak ne anlam taşımaktadır. Denilebilir/düşünülebilir.
Yediveren çiçekleri gibi açmaya çalışan Nilüfer çiçeklerinin yaprağına tünemiş kurbağa misali kendilerini kral sanıp körelmiş olan gözlerin bazı gerçekleri görmemesidir doğmanın yaşamanın anlamı. Ruhları daralmış kurbağa gibi kral olmuş olanlar bilmez mi? ki sarmaşıkların dipleri kesilince boyunlarının düştüğünü, Nilüfer yaprağındaki kralın vırak vırak diye vırakladığını.
Alın teri insanın en gerçek emeğidir. Alın teriyle kazanmak kimsenin değneğine muhtaç olmadan sarf edilen gücün/emeğin semeresini almak ne güzel bir duygudur.
Erzurum’un Palandökeni, tavlanan demiri, şanslı şanssız doğumları ve Afrika’nın yoksullarına kadar uzanmak bize neyi anlatmaktadır.
Dadaşlar diyarı ERZURUM,
Erzurum Dadaşlar diyarı, sert kışları ve soğukları, bu sert kış soğuklarına rağmen soğuk ve kar demeden kendilerine özgü olan cirit sporunu ihmal etmeyen mangal yürekleriyle tanınan insanlarıyla, Oltu taşlarıyla, cifte minareli medresesiyle tanıdığımız Erzurum. Bizim burada asıl konumuz CİRİT, o zeki mangal yürekliler geçmişten günümüze dek gelen cirit sporunda eskiden meydana gelen istenmeyen olaylar nedeniyle daha az zarar verecek Hurma, Meşe ve Kavak ağacından yapılmaya başlanmıştır. Cirit oyunu tabi ki sadece Erzurum’a özgü değildir. Yurdumuzun muhtelif şehirlerinde oynanır. Ama Erzurum’la konu etmemiz. Sert ve soğukta oynanması ve insanların mizaçlarıdır.
Afrika yoksulları insan olarak kör olsak bile görmemiz gereken dramatik sentezlerdir.
ARTI ( + ) EKSİ ( - ),
Yaşam çilesinde elde var olan bileşkelerle bir hedef merkezini elde edemeyip, mürdüm eriği yerine ekşi muşmulayı yedirilmeye ve yapılan haksızlıklara dur demek için çare bulunmaz ise o zaman insanların hayalindeki artı (+) hedef eksi ( - ) hedefe dönüşerek akla gelmeyen fikirlerle nötr halini alır. Ok yaydan çıkınca sadağa(kubur, tirkeş) geri yerleştirilmesi mümkün mü?
Felsefik haller çağdaş yaşantıda keserle yontma,
Aklın Fen’e dönüştüğü fikirlerin felsefik hallere girdiği günlerde gülün kokusu bülbülün türkülerinde kan revan olur.
Çağdaş yaşamımızda ilim irfanla yoğrulmuş yobazların uyguladıkları akla hayale sığmayan mantık dışı yöntemleriyle iyi bir gelecek tasarlayanların hayallerini yıkarlar. Hayalleri yıkılan insanların tasavvur ettikleri güller bülbüller zehir olmakta olumlu düşünceleri kin ve nefretle yoğrularak kan’a dönüşmektedir.
Kendilerine keser yontan sözüm ona çağdaş demokratik laik libaslara bürünmüşlerin görünüşleri kin ve nefrete dönüşmüş olanın gözünde yoğunlukla yavru vatan Kıbrıs Dipkarpaz bölgesinde turistik amaçlarla kullanılmakta olan hür eşekler olarak görünmektedir.
Ebediyet mizan = CENNET,
İnsanın dünya da hedefi medeniyet, ebediyette de cennetse iman etmek yeterlidir. Eğer ki insanlar beşer olarak inandıkları demokraside adaletli olur ve adaletin şaşmayan kefelerine güvenerek işlerini yaparlarsa o iş’in değeri mücevher olmakla birlikte bu mücevherin değerine erişenlerin yerleri ebediyette gerçek mizanda CENNET olmaması için bir engelin karşılarına çıkacağını sanmıyorum.
Evreni ve bizleri halk eden yüce Allah(cc)’ın bizleri gerçek mizanında cennetle müjdelenenler eylemesi dileklerimle
Zekeriya Çavuş
Şair - Araştırmacı yazar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.