- 845 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
279 - EL MÜTEKEBBİR
Onur BİLGE
Yeşil Çay Bahçesi’nde üç masayı birleştirdik. Oturup dinlendik, sohbet etmeye başladık. Her sohbetimizde, hangi yoldan gidersek gidelim, yolumuz yaratılışa veya ölüme, dolayısıyla Allah’a varıyor. Yine söz döndü dolaştı, ölüme dayandı. O sırada İsmail, her şeye inandığını, yalnız tekrar diriltilmeye inanamadığını, bu olaya aklının bir türlü yatmadığını söyledi. Mahir:
“Allah, her şeye kadirdir. Seni yoktan var eden, varlığın gibi bir varlık halinde tekrar yaratmaya güç yetiremez mi?” dedi. O, hemen itiraz etmeye kalktı.
“Bu zamana kadar yaratılan, bir kişi iki kişi değil ki! Milyarlarca insan yaratılmış, bunlar toz toprak olmuş. Yağmur yağmış, sel gelmiş, hepsi birbirine karışmış.”
“Kim, nerede ölürse, yok olursa olsun, herkesin bütün parçalarını “Ol!..” emriyle bir araya getirmeye kadirdir.”
“Bizi o emirle mi yarattı?” Define:
“Kuran-ı Kerim’in, bir ayetine inanmazsan, tamamını inkâr etmiş olursun. Onun için, Yasin Suresi’nin son ayetlerinde yaklaşık olarak, senin dediğin gibi: “Bu çürümüş kemiklere kim can verecek?” diye soranlar için: “De ki: Onu ilk yaratan diriltir. Onu ilk yaratanın, aynısını yaratmaya gücü yetmez mi? O’nun emri dileğince ol demektir, o da hemen oluverir!” buyrulmaktadır.” dedi.
“Nasıl olacak, dede? O konuda bir açıklama var mı?”
“İsa Aleyhisselam bile, ölüleri dirilterek mucizeler göstermiştir. İbrahim Aleyhisselam da Allah-ü Teâlâ’ya yakarmış, bu olayı nasıl gerçekleştirmekte olduğunu merak ettiğini söylemiş, görmek istemiştir.
Allah, "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." demiştir. Bakara Suresi’nin, 260. Ayet’i oku! İbrahim Aleyhisselam, söyleneni yapmış, dört kuş tutarak, onları iyice tanımış, kendisine alıştırmış. Sonra parçalayıp, parçaları karıştırıp, dağın üzerine koymuş, dönmüş, daha sonra çağırmış. Dördü de gelmiş. Allah, bu şekilde ona büyüklüğünü göstermiş.” Mahir dayanamadı:
“Sadece o kadar mı? Allah, azan kavimleri helak etmiş. Kimini tufanla, kimini rüzgârla, kimini sadece bir sesle yok etmiştir. Allah’ın kudretinden şüphe eden, kibirlidir. Allah, kibirlenenleri sevmez. Onlar için ‘cebbar’ diyor.” dedi.
“Hazreti Lut’u, Hazreti Nuh’u ve yakınlarını kurtarmış, kavimlerini helak etmiştir.” dedi Orçun. Hazreti İbrahim’e, ateşi esenlik kılmıştır.” Arkadaşlar, hep birlikte konuşmaya, mucizeleri saymaya başladılar.
“Hazreti İsa, Allah’ın izniyle ölüleri diriltmiş, körleri tedavi etmiştir.”
“Kızıldeniz’i yarmış, Hazreti Musa’nın geçmesine müsaade etmiş, suyu tekrar yükselterek Firavun’la beraber ordularını boğmuştur.”
“Kibirlenenlerin en büyüklerinden biri Firavun’dur. Halkına: “Ben sizin yüce rabbinizim diyecek kadar büyüklenmiştir.”
“Dinimiz, gayba imanı gerektirir. Son anda, mucizeyi gördükten iman ederek secde etmiş ama artık vakit çok geç olduğu için, kendisinden iman kabul edilmemiştir. Secde vaziyetinde kalmıştır.”
“Herkese ibret olması için, secde vaziyetindeki cesedi asırlarca çürümemiş, İngiltere’de, British Museum’da EA 32751 kod numarasıyla kayıtlıdır. Müzenin ikinci katında, bir camekan içinde muhafaza altına alınmış, teşhir edilmektedir.”
“O ceset, Geç Hanedan Öncesi Dönem’e aitmiş. Yani, M.Ö. 3500-3250 yılları arası... Yukarı Mısır’daki Cebeleyn Kasabası’nda yapılan resmî bir kazıda bulunmuş. Allah, lanetlenen Firavun’un cesedini, Kur’an’da, ibret için kıyamete kadar çürütmeyeceğini bildirmiştir. Nitekim öyle olmaktadır.”
“Bir ceset, asırlarca su içinde, kumlar arasında kalacak da çürümeyecek! Mümkün mü bu? Bu, bir mucizedir. Çünkü suda ceset, en fazla iki ayda çözülmeye başlar, akıntı sürükler, parçalanır, dağılır. Boğulur boğulmaz balıklar yemeye başlar. Toprakta bile, insan vücudunun en dayanıklı parçalarından olan saçlar, beş yılda yok olur. Onun bedeni, mucize eseri olarak korunmuş. Akıllara durgunluk!.. İç organları dahi kurumuş bir vaziyette ama yerli yerindeymiş.”
“Büyüklenenlerin sonunu görmemizi istemiş. Büyüklük O’na mahsustur!”
“Allah, sınırsız güç sahibidir.”
“Allah, sadece büyük olaylarla ve mucizelerle değil, her olayda büyüklüğünü ve kudretini açıkça gösterir. İnsan vücudunun yaratılış ve işleyişini düşünün!”
“Bırakın, insan vücudunu! Zayıf, cılız, yeni çimlenmiş bir filiz bile, arkasında Allah’ın kudreti olduğu için kendisini güçlü hissetmekte, dünyanın bin misli büyüklüğündeki kocaman ateş topuna meydan okumaktadır. Tonlarca yağmur suyunu birkaç dakikada buharlaştıran güneşin harareti, minicik çimi kurutamamaktadır. Bu olay dahi akıllara zarardır! Düşünsenize!..”
“Doğal afetler de var. Yağmur çiselemeye başladığı zamanlarda bile Peygamberimiz gökyüzüne bakar ve endişeyle dua etmeye başlarmış. Etrafındakiler, neden o kadar endişelendiğini sorduklarında: “Kavimlerin helaki, gökyüzünden gelen afetlerle olmuştur.” şeklinde cevaplamış.”
“Yağmurla bile belde harabeye dönebilir. Seli var, depremi var… Sürekli inen nimetler gibi doğal felaketler de Allah’ın kudretindendir. Allah’ın parmağı var da gözümüze mi sokacak?”
“Onun için Allah, merhametinden, rahmeti taneler halinde indirir. Kütleler halinde indirmiş olsa, hayat felce uğrar! Felaket olur! Sağlam dam kalmaz! Evlerimiz başlarımıza göçer!”
“Her yağmur tanesi için bir melek halk eder. Her damla, bir melek kontrolünde iner. Kilometrelerce yolu, birbirine değmeden kat eder.”
“O melekler, yeryüzünde kalır. Hem biliyor musunuz? Yağmur miktarı, milimine kadar hesaplı iner. Bazı zamanlarda kuraklık olsa da haddinden fazla yağarak yeryüzünü su basmasına sebep olmaz. Denizleri yükseltecek kadar yağmaz.”
“Yan yana iki tarla olsa; Allah, aynı yağmuru, birisine rahmet, birisine felaket haline getirebilir. Birisi bereketli ürün alır, diğeri hava alır. O, ne murat ederse, o olur. Hak edene, hak ettiklerini vermekte gecikmez. Kendisine tevekkül edenin koruyucusudur.”
“Çiftçi, sadece eker. Onun ektiği tohumu çatlatan, cansız topraktan hayat fışkırtan O’dur. Gereken havayı, ışığı, ısıyı, suyu sunan O’dur. Allah’ın kudreti karşısında boyun eğmeyenler, akıllarını kullanamayanlarla, nefislerine aldanıp, kendilerini bir şey zannedenlerdir. Nefisleri onları oyuncak ettiği gibi helak da eder.”
“Cenneti de cehennemi de ağzına kadar dolduracak! Herkes haddini bilsin! Aklını kullansın! Bir tarafta akıl almayacak kadar güzel nimetlerle donanmış cennet hayatı, bir tarafta ateş, azap!.. İstediğini tercih etsin! Buradaki ateşe bile dayanamayan, kibirleniyorsa; cezasına da katlanacak!”
“Şeytan da kibirlendi. Büyüklük tasladı. İnsana secde etmedi. Emre itaat etmedi. Onu da helak eden, kibriydi.”
“İnsan, secde ettiğinde miraç eder. İnsanlar bey olur, paşa olur, vezir olur, padişah olur, peygamber olur, kul olamamışsa, mahvolur! Kulluk makamı, en yüksek makamdır. Kibir, ibadetleri yer, bitirir. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir olanın vay haline!..”
“Kibirlenmek, insanı helak eder. Allah Mütekebbir’dir.”
“Mütekebbir ne demek? Hiç duymadım.”
“Allah’ın sıfatlarındandır. Güç ve kudreti karşısında, herkes boyun eğmek zorundadır. Sadece O’nun huzurunda secde edilir. Tek secde makamdır.”
“Biz, sadece sevap almak için secde etmeyiz. Secdemiz, kibirli olmadığımızı, O’nun Uluhiyeti karşısında kendimizi yok saydığımı göstermek içindir.”
“Tabi… Sadece nimetlere ulaşmak için de secde etmeyiz. Nimetler, inanan inanmayan herkese muntazaman inmektedir.”
"İbadetlerimiz, sadece Allah’ın rızasını kazanmak, razı olduğu kullarından olabilmek içindir.”
"Hayırlı evlat sahibi olmak isteyenler, on kere “Yâ Mütekebbir" derse, Allah ona salih bir evlat verirmiş. Bu isim o kadar güzel bir isimdir!”
“Bir kutsi hadiste Allah-ü Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Büyüklük ridam (dış elbise), yücelik ise izarımdır (iç elbise). Bu ikisinden biri üzerinde benimle çekişeni ateşe atarım." Buradan da anlaşılacağı gibi büyüklük ve yücelik, Allah’ın kemal sıfatlarındandır. Hiçbir varlık, bu sıfatlara sahip olamaz!”
“Firavun’a, o nedenle eksikliği gösterildi. O, haddi aşanlardandı.”
“Hazreti Musa, Allah’ı görmek istediğinde: "Ya Rabbi! Bana cemalini göster!” diye dua ettiğinde, Allah ona, "Beni asla göremezsin, karşındaki dağa bak! O yerinde karar kılabilirse, sen de Beni göreceksin!" diye cevap vermiş. Dağa tecelli edince, dağ dayanamamış, erimiş, paramparça olmuş. Bunun üzerine Musa Aleyhisselam bayılmış, düşmüş. Ayıldığında hemen: "Sen ne Yücesin, Rabbim!.." demiş.
“Evet. Bu olay, Araf Suresi’nin 143. Ayet’i ile sabittir. Kısacası, Allah, Mütekebbir’dir.”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 279
YORUMLAR
Allah, azan kavimleri helak etmiş. Kimini tufanla, kimini rüzgârla, kimini sadece bir sesle yok etmiştir. Allah’ın kudretinden şüphe eden, kibirlidir. Allah, kibirlenenleri sevmez.
İnsanlar bey olur, paşa olur, vezir olur, padişah olur, peygamber olur,
kul olamamışsa, mahvolur!
Kulluk makamı, en yüksek makamdır.
Kibir, ibadetleri yer, bitirir. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir olanın vay haline!..”
cok güzeldi yine.bu yazilarini cok sevdim
her kelimen bin sevabin olsun.
yüregine saglik sevgili Onur Bilge.
sonsuz sevgimle