Uzaktaki Sevgili.
Birinci Bölüm
I
Kasım 2005
Sahil kasabasının ıssız sokaklarına egemen olan sessizliğe, hafiften esen rüzgâr son verirken, gündüz yağmaya başlayan yağmur, gece hızını azaltarak devam ediyordu. Yağmur damlaları, gün içerisinde yorgun düşmüş kasabanın üzerine düştükçe, masaj yapan masörün becerikli parmaklarının sergilediği huzuru yaşatıyordu. Denizden gelen dalga sesleri de rüzgâra karışarak kayboluyordu. Doğa, kendi düzeni içerisinde hırçın gösterisini sunmaya devam ederken, kırk yıllık dostlar gibi birbirine sırtını dayamış evlerden birinde yanan solgun ışık, dostlarla dolu olduğunu sandığımız hayatlarımızın, aslında yalnızlıklarla çevrili olduğunu anlatıyordu.
Sırt sırta yaslanmış bu evlerden birindeki yaşamını sürdüren yaşlı adam, yemek masanın üzerinde duran ve daha önceden zarfından çıkarmış olduğu mektubu eline alarak, yorgun düşen bedenini yavaşça koltuğa bıraktı. Mektubu kaçıncı kez okumaya başlayacağını bilmiyordu. Postacı Ekrem, mektubu akşamüzeri getirmişti. Mektubu okumaya başladığında yazılmış her tümcenin, özlemle beklediği o anın gelişini kolaylaştırmaya yarayacağının bilincindeydi. Mektuptaki tümcelerin son kısımlarına gelmeden mektubu okumayı bıraktı. Gözlerinden süzülerek akmaya başlayacak olan gözyaşlarına engel olmalıydı. Gözyaşının, masumiyet gölüne düşen ve geniş halkalar oluşturup kaybolan damlalar olduğunu, yıllar önce vefat etmiş olan annesinin, kendisini hıçkırarak ağlarken gördüğü bir gün ona sarılırken söylediği sözleri unutmamıştı. Hafifçe gülümseyerek koltuğundan kalkıp yatak odasına doğru giderken salonun ışığını da kapattı.
Huzur, firar eylemi gerçekleştiren kaçak misali, yaşanmakta olan hayatın içinde aranırken, yorgun bedenlerin dinlendiği sahil kasabasında, saklanıp duruyordu. Yeni başlayan günün ilk saatleri de yatağında uyanan adamın yatak keyfine benziyordu.
Diye başladı...
Geçen sene,bu zamanlardı.Biter mi bitmez mi sorularına cevaplar arandı.Geceler gündüz,gündüzler gece oldu.Sıkıntılardan bir anlığına da kurtulmanın,keyfi yaşandı.Her kurulan cümle,bir sonraki cümleye yol gösterdi.Yazıldığı an içerisin de uzakta duran sevgili konumundaydı.Dokunamadan geçen zamanların,bitmesi için saatler,günler,haftalar,
aylar beklendi.Dokunulmaz oluşunun,sıkıntısı çekildi.Dokunmadan sevmek güzeldi fakat dokunmanın ayrı bir heyecanı vardı...
İlkbahar mevsimi geldiğin de dokunmanın heyecanı daha da artmaya başladı...
Yazıcıdan çıkan sayfaların,klasöre yerleştirilmesinin ardından,uzaktaki sevgiliye dokunulur oldu...
Yaşanılan duygu,heyecan halen tarif edilememektedir...
Uzakta dokunulacak olan sevgililer biter mi ?
Biteceğine ya da bittiğine dair kendi içimde,aklımda küçük şüpheler olsa da sanırım bitmeyecek...
Uzaktaki ilk sevgiliyse hiç unutulmayacak...
-Hayatımı yazsam,roman olurdu....derlerdi..
Hayatımı yazmamış olsam da ilk romanım oldu.Umarım son romanım olmaz.
Kim bilir ?
Belkide olur...
Not:Reklam yaptığım şeklinde algılama olursa üzülürüm.Başka bir şeyde yapamam...
Unutmadan.Yazının başlığı romanımın ismi değildir...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.