- 624 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ANARŞİST (10)
Ertesi akşam aynı yerde tezgahını kurmaya çalışırken, mısır satımıyla ilgili değişik gelişmeler kendisini gösteriyordu. Dursun’un tam karşısında çocuk yaşta iki satıcı, dinelmişler önlerindeki uzun sepete bakıyorlardı. Sepetin iki parça halindeki kapaklarından soldakini kaldırmışlar, bir şeyler sattıklarını göstermeye çalışıyorlardı.Gelip geçenler sepetin içerisine acaba ne varmış diye meraktan bakıp geçiyorlardı.Dursun,durumu anlamakta geç kalmadı.Çocukların yüzlerindeki çekingenlik ve gizemli gerginlik,ona farklı duygular çağrıştırdı.Yoksulluğa direnme çağrışımıydı sanki. Çocukların bu işe yeni başladıkları her hallerinden belli oluyordu. Dursun’un ilk gündeki hissettiği sıkıntılar aklına geldi. Manzara aynıydı.Çocukların psikolojik dünyalarına girmeyi,onlara elinden geldiği kadar yardımcı olmayı düşündü. Tezgahından ayrılıp onların yanına yanaştı:
-Kolay gelsin çocuklar. Sizler de benim gibi mısır satmaya mı çalışıyorsunuz? Çok iyi bir iş.Parası tatlı.Ne o,bağırmaya mı cesaret edemiyorsunuz yoksa?
- He ağbey, utanıyoruz, sıkılıyoruz. Ne yapalım.Okul masraflarını çıkarmaya çalışıyoruz.
- Çok iyi. Aferin sizlere. İkinizde kardeşsiniz herhalde.
- Evet,kardeşiz ağbey..
- Bakın aklıma şöyle bir fikir geldi. İsterseniz birlik olalım.Sizin mısırlarla benimkileri birlikte satalım.Sonra da paraları paylaşırız,olmaz mı?
- Olur ağbey, niye olmasın…
Bu teklif, çocukların hoşuna gitmiş, Dursun’un tezgahında birlikte satışa başlamışlardı. Dursun :
- Taze mııssıırrrr! Diye bağırdı. Çocuklar da cesaretlenip bağırmaya başladılar.Böylece kısa süre içerisinde kaynaştılar…İşin sonunda paraları da Dursun’un dediği gibi eşit şekilde paylaştılar.Birbirlerinden ayrılacakları zaman çocuklar, oldukça sevinçliydiler:
- Ağbey,seni çok sevdik.Yarın akşam da yine birlikte olsak nasıl olur?..
- Bakalım, kısmetse niye olmasın. Ben de sizleri çok sevdim.Bu yaşta yaşam savaşımına kendinizi alıştırırsanız ,ilerde önünüze çıkabilecek başka zorlukları da çok rahatlıkla yenebilirsiniz…
- Ağbey, senin yardımını ve iyiliğini unutmayacağız.
Bu geceki kazançtan dolayı çok mutluydular.”Çok paramız oldu,bu işe devam edelim” diye paranın tılsımlı gücüne kendilerini kaptırdılar…
Dursun, karmakarışık duygular içerisinde evin yoluna koyuldu.Çocukların durumu onu etkilemişti.Yoksulluk içerisinde bir anda gecenin derinliklerine kayıp giden yıldız örneği ,kendi çocukluk yıllarını anımsadı.Kötü ve zor yıllardı o yıllar.Çocukluk anılarının detayına inip yorgun dimağını daha fazla yaralamak ve yormak istemedi.Artık sinema önünde mısır tezgahı kurmasına son vermesi gerektiğine kendisini inandırmaya çalıştı.Meydan o iki küçük kardeşe kalmalıydı.Çocukluk yıllarını her anımsayışında ürkünç izlenimlerle karşı karşıya kalıyordu.Evet bu çocukların belleklerinde oluşacak izlenimler de kendisininkinden pek farklı olamayacaktı.Çocukluk izlenimleri,çok farklıydı.İşkencenin izlenimlerine de benzemiyordu ne yazık ki…İşkencenin şiddetine belirli bir süre dayanılırdı.Ya da işkence yapılırken;hiçbir şeyi umursamıyormuşçasına
fiziksel olarak kendini bırakacak, şiddetin soğuk etkisine karşı deliler gibi gülerek tepki gösterilmeye çalışıldığında oluşacak reaksiyonla silahlar geri tepip, işkenceciyi omzundan yaralayarak, ruhsal çıkmaza sokmak içten bile değildi…Böylece sen de ızdırabını hafifletmiş olur kendi kendine avunmuş olursun.Sen dayanırsın,işkenceci dayanır.Sen dayanırsın,işkenceci inat eder;her şeye deliler gibi gülmeye devam edersin.Bu sefer de işkenceci değiştirilir.Yine aynı senaryolar devam eder.O zaman da beyninde oluşturduğun değişik dayanma teorilerini uygularsın ve sürüp giden kovuşturma dramatik bir tiyatro oyununa dönüşür sonunda.Seyirciler tarafından yapılan çılgınca alkış yağmurları altında mutluluktan yeniden doğmuş gibi hissedersin kendini…
Sinema önündeki karşılaştığı çocukların manzarası çok farklı diye düşündü.Bu çocuklar ve benzerleri ezilmemeli ve yaşamalıydılar.Son kararını verdi.Sinemanın önündeki mısır pazarı,çocukların olmalıydı.Mısırdan vaz geçtim diye Ali’ye haber iletmeliyim diye aklından geçirdi. Ertesi günü Kızıl dere minibüslerinden biriyle arkadaşına mektup göndermeli, mektupda da çocuklarla ilgili düşüncelerini açıkça yazmalıydı. Bu düşünceler yumağı içerisinde dudaklarının arasına iliştirdiği sigarasını tam yakacağı sırada tali yoldan yalpalayarak çıkan sarhoşla çarpıştı.Sarhoş hırıltıyla yeri kucakladı.Dursun da kırk beş derecelik açıyla yön değiştirmek zorunda kaldı.Beyninin hakimiyetinden uzak elindeki tüp içinde bulunduğu çuval ile birlikte gayri ihtiyari yere düştü ve üç metre kadar yuvarlandı. Biraz sonra her iki insan da eski konumuna geldiklerinde; sarhoşun defalarca papağan gibi tekrarladığı pardon kelimesi, Dursun’un yüzüne şiddetini yitirmiş kamçı edasıyla çarpıyordu. Sarhoş,bir taraftan da bu kelimenin arkasındaki gizemli dünyasının çarpıklığını yansıtmaya hazırlanıyordu.Elinde değildi.Yorgun dimağı, normal işlevini yitirmiş,beynin kontrolünden dışarı fırlamıştı sanki. Bunun önüne geçemezdi. Ne yapsa nafileydi. Bir saat öncesi kafası zula olmaya başladığında; masada oturanlara sonuna kadar anlatacaklarını dinletmemiş miydi… Masadakilere de sonunda gına gelmiş,onlar da içlerindeki sıkıntıları deşarj etmeye gelmedik mi dercesine hepsinin de çeneleri açılmış,kontrolden çıkmış vaziyette söyleyen de aynı dinleyen de aynı varsayımıyla curcunayı koparmışlardı.Lokantanın hopörlerinden yayılan arabesk müziği de bütün sarhoşların imdadına yetişiyordu.Sanatçı,acı acı ah anam vah anam diye sızlanıp durdukça kadehler peşi peşine boşalıyordu.Sarhoş,son kurbanına rastlamışçasına Dursun’u bırakmaya hiç niyeti yok gibi görünüyordu.Konuşmalıydı,konuşmak zorundaydı.Dursun’un sigarasının ateşinin yansımasını hissedince:
-Pardon kardeş,bana bir cigara borç verir misin?Sigaram bitmiş de.
- Ne demek, bir sigaranın lafı mı olur arkadaş. Buyur yak. Hem söyle bakalım, bu kadar kör kütük sarhoş olmanın bir anlamı olmalı.Ne derdin var,ha?
- Özür dilerim kardeş… Bu dünyada dertsiz insan var mı, Allah aşkına. Derdim yok diyen yalan söyler…Bu durum,eşyanın tabiatına ters düşer çünkü.Kimisi oğluyla geçinemez ayrılır.Karısı ile geçinemez ayrılır.Benim derdim de daha büyük.İş yerimde müdürümü dövdüm beş ay açığa alındım.Aslında görevden atacaklardı da suçum siyasi olmadığı için adi suçla yırttım senin anladığın kadarıyla…Yıllarca sürdürdüğüm işimde geçirdiğim bunalım yüzünden cinnet getirip müdürüme saldırdım.Yüzünü,boynunu neresi gelirse kudurmuş bir köpek gibi ısırdım.Sonra müdürlük koltuğuna geçip zile basıp odacıyı çağırdım,dairedeki bütün memurları karşımda istiyorum diye emir verdim.Bu arada elimdeki bıçakla de müdürü tehdit ediyordum…Ya işte dostum durum bundan ibaret.Beni dinlediğin için sana binlerce teşekkür.Oh be rahatladım…Beni bu zamana dek dinleyen bir tek sen çıktın.Gel seni bir anlından öpeyim benim cici gardaşım…
(DEVAM EDECEK)
YORUMLAR
- Özür dilerim kardeş… Bu dünyada dertsiz insan var mı, Allah aşkına. Derdim yok diyen yalan söyler…Bu durum,eşyanın tabiatına ters düşer çünkü.Kimisi oğluyla geçinemez ayrılır.Karısı ile geçinemez ayrılır.Benim derdim de daha büyük.İş yerimde müdürümü dövdüm beş ay açığa alındım.Aslında görevden atacaklardı da suçum siyasi olmadığı için adi suçla yırttım senin anladığın kadarıyla…Yıllarca sürdürdüğüm işimde geçirdiğim bunalım yüzünden cinnet getirip müdürüme saldırdım.Yüzünü,boynunu neresi gelirse kudurmuş bir köpek gibi ısırdım.Sonra müdürlük koltuğuna geçip zile basıp odacıyı çağırdım,dairedeki bütün memurları karşımda istiyorum diye emir verdim.Bu arada elimdeki bıçakla de müdürü tehdit ediyordum…Ya işte dostum durum bundan ibaret.Beni dinlediğin için sana binlerce teşekkür.Oh be rahatladım…Beni bu zamana dek dinleyen bir tek sen çıktın.Gel seni bir anlından öpeyim benim cici gardaşım…
Bu kısmı tuttum vallahi...Yakında ben de beş ay ceza alırım demek ki...
Güldürdün beni Ayhan abi. Yazın gerçekten güzel, konuşma diliyle yazılmış, içinde hiç bir kaygı barındırmıyor.Sadece yazma hevesiyle yazılmış duru bir yazı. Galiba bunları çok söyleyeceğim sana.
Kutluyorum. Sevgilerimle...
aynur engindeniz tarafından 1/12/2010 9:47:41 AM zamanında düzenlenmiştir.