- 428 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
D'li Geçmiş Zaman
D.
03 Temmuz, 18:49
M. biz akraba mıyız?
M.
03 Temmuz, 19:18
Valla bende onu düşünüyorum, ama bulamadım. Yoksa hiç görmediğim kuzenim sen misin: P
Ne çabuk geçmiş değil mi zaman. 03 Temmuz 2008 saat 18:48:59 başımıza geleceklerden habersiziz. Saat 19:19:01 de hiç tanımadığım bir kuzenim var artık. Kakara kikirik geçen muhabbetler, sonrasında her gece sanki mecburmuşuz gibi saatlerce telefon görüşmeleri. Samimiyet o kadar ilerlemiş ki karşımdaki insan, yani sen başlıyorsun bana hayalim deki eş profilini çizmeye. Her geçen gün daha çok bağlıyor beni sana, her geçen saat daha çok acıtıyor yüreğimi ve her geçen dakika daha çok köreltiyor gözlerimi, hapsediyor kin kaplı dünyana. Nerden bilebilirdim ki oyunlarının bir parçası olduğunu.
Kendime yersiz zamansız sorular sormaya başladım bile, üstünden 3 ay geçti tanışmanın. Son görücüde geldi, sen ısrarla kabul etmemeye devam ettikçe içimdeki ümit günbegün yaktı bedenimi.
Sonunda sular duruldu, içimde ki ateş dayanılmaz hal almaya başladı ve açıldım sana ümitsizce, acabalarımın hükmettiği beynim, kalbim ve ellerimin esaretinde. Sonunda baktık ki ne dostluk, ne arkadaşlık kaldı çehremiz de, çektik gittik ikimizde dönüp arkaya bakmadan. Ben yalnız, sorumluluklarla dolu hayatıma, sen de yine ailenin baskısı altında kendine bir eş aramaya. Hatta bir tane buldun, tüm şartları kabul ettiğini bile söyledin döndüğün de.
Ama döndün yine bir yılbaşı akşamı o kadar geçen zamandan sonra.
“Sevdiğini serbest bırak, dönerse sonsuza kadar senindir. Fakat dönmezse zaten hiç senin olmamıştır.”
Neden inandıysam bu söze, elimde bir duble rakı, kafalar güzel hafif çakır keyfi, kemanın sesi geliyor segah makamı en derinden, sarıldım telefona açtın dinledik beraber. Tabi ben öyle olduğunu sanıyordum.
Nihayetinde döndün, birde yüzsüzce “eski konular açılacaksa hiç görüşmeyelim diyip”, sonrasında zorla bağrımı söküp çıkarttın kanlı ellerinle. Kaybettin benliğimi kirli oyunlarınla, baktın sonunda yemek hiç olmadığı kadar hazır 18 Mart 2009 “artık sonsuza kadar seninim” demene ne gerek vardı be vicdansız! Ne istedin zaten yıllarca sömürülmüş, nisan yağmurları misali her mevsim ağlayan buğulu gözlerimden, ne istedin zamanın esaretiyle kavrulmuş sonsuza kadar kararmış bedenimden, söyle. Ne günahı vardı kalbimin, ellerimin, yalan sözlerini dinleyen kulaklarımın, aşkınla körelmiş benliğime yoldaş olup sözleriyle seni yücelten dudaklarımın ne günahı vardı.
Bumuydu mor sevdan; mavinin duruluğundan, kırmızının tutkusundan uzak namussuz sevdan. Kimler canını yaktı, yarım bırakıp gitti de kini, nefretini hıncı üzerime kustun hiç sonumu düşünmeden.
Kısılıp kalma çehreni boyayan çantanın içindeki sahte aynalara. Geç saf temiz seninle kirlenmeyen boy aynalarının karşısına ve hepsine sor tek tek “ben kimim?”. Umutlar solmadan, gönüller kaybolmadan, gözler açılmadan sor onlara. Bu yürekte kalmadı derman.
“Ey mor sevdalı vicdansız kadın,
Selam olsun yarınlarına,
Kim bilir,
Hangi şiir, kitap, şarkı anlatacak
İçindeki hırçın, asi duyguları!
Sen yaşanmışlıkların kirli yüzü,
Sen siyahın matemi,
Sen ki hüznün güzün açan kanlı gülü.
Söyle daha kaç bahar solacak bedenin de.
Kaç yürek yanacak gözlerin de,
Kaç zihin yıkanacak dillerinde.
Ey mor sevdalı vicdansız kadın, söyle. “
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.