- 1606 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tuvalimdeki ebruli renk
Hayaller ağlıyor başımda
Ağıtları sarmış semayı
Yaşlar sulamış, özlem goncalarını
Yine, efkârlardayım.
Ümitsiz… Çıkış yok.
Başımda ki baykuş
Ötüyor durmadan
Her çığlığında
Koparıyor bedenimden
Beni… Masumluğumu… Sevinçlerimi
İçimi dökemem ki kilitli sözcükler. Hani isyan etmek de değil derdim. İçime çekiyorum o namusuz sigarayı, bir çocuğun ana kucağına sığınması gibi. Sarıyor her bir hücrelerimi sonu ölüm bile olsa. Umurumda da değil artık. Özlediğim huzura MERHABA demeyi, bekliyorum sabırla o günü gelecek diye.
Günler sonra bu sabah kahkahalarla güldüm. Hem de arsızca gözlerimden yaşlar akarcasına. Gülmekten mi? ağladım yoksa gerçek yaşlar mıydı? Bilmiyorum. Tek bildiğim içimi saran o umursamazlık, soluksuz kalındığında alınan derin bir nefesti.
Bir şeyin daha farkına vardım. Ben yaşamaya anne olduğumda başlamışım. Hani doğum tarihimi değiştirebilsem, doğduğum tarih; anne olduğum tarih olmalı. Bencilce bir mutluluk… Kime ne ki?
Benden alınan onca şeyden sonra saklayabildiğim ve kimsenin dokunamayacağı hazinem. Her bir saati her bir saniyesi mutluluk olan öznem...
Başımda çakan şimşeklerden, kopan fırtınadan saklanabileceğim kucağım.
Tuvalimdeki ebruli renk
Yıllar sonra resim yapmak istiyorum bugün. Ellerimde boya kokusu olmalı.
Bembeyaz tuvalde ilk desenlerimi çiziyorum. Beliren bir nazlı gülümseme.
Kime ait?
Fırçamda buz mavisi, vuruyorum en üsten en alta kadar, yer yer beyaz.
Bu umutlarım mı?
Gülümsemenin yüzü beliriyor, dik dik bana bakıyor.
Bir beklentisi mi var?
Küçük bir beden beliriyor istem dışı…
Çevresini taş duvarlar çeviriyor.
Küçük bir merdiven yanında… Sanki bana bir şey anlatıyor.
Elim kırmızı boyaya gidiyor. Biraz kırmızı, biraz da sarı alıyorum fırçama, beyaz yine takılıyor fırçamın ucuna bensiz olmaz diye…
Taş duvarların üstünde bir kapı beliriyor. Boyuyorum turuncuya…
Gülümseme yayılıyor küçük bedende.
Koşuşturuyor tuvalimde, bir kapıya bir merdivene.
Şimdi sıra ne de?
Merdivenin altında bir masa çiziyorum. Üstünde bir biblo… Kedi şeklinde. Gülümseme donuyor!
Yok, olmadı sevemedi bibloyu;Ama silemem ki!
Bu korkularım mı?
Ayakları üşüyor küçük bedenin. Bir halı çizmeliyim, bol tüylü küçük ayakların gömüleceği... Sıcacık…
Sarı bir halı beliriyor ayaklarında.
Pencere eklemeliyim ama nereye?
Kapının soluna koyuyorum penceremi. Önüne de bir divan; Üstünde ot yastıkları olan… Çiçekli bir örtüsü de var yere kadar uzanan.
Küçük beden kuruluyor divanın üstüne. Pencereden bakıyor dışarıda ki yağan kara!
Bekliyor… Bekliyor… Bekliyor…
Yalnız kalmasın diye fırçam ısrarla bir bebek çiziyor küçük kolların arasına.
Saçları iki örgü bir bebek…
…..
….
……
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.