''Yahşi Batı'' ve ''Starbucks''
Belki tuhaf ama, ben şimdiye kadar starbucks’a gitmedim. Nasip olmadı belkide. Bu ise daha da tuhaf, en son lise yıllarımda arkadaşlarla birlikte gitmiştim sinemaya. Anti sosyal biri miyim? Bugün ise bu tabuları yıktım. Ben, işe giden, uyku uyuyan, kitap okuyan, annesini kızdıran biriyim... Bugün gelen telefonla arkadaşlarım çağırdı ve starbucks’la tanışmış oldum. Coffe latte, machiato, espresso vb... çeşit çeşit kahve... İnanır mısınız ben bugüne kadar espresso içmedim. Bu fakir milletin ensesinde kurulan starbucks’da kahve içmek duygularımı bir tuhaf etti. Fiyatlar bana dokunmadı ama biliyorum ki titrek titrek dokunuşlarla rahatsız eden fiyatlar... Krema, şurup, süt, çok az miktar kahve ile yapılan karışımların fiyatı neredeyse 10tl. Starbucks’a gidip de insanları gözlemlemeden yapamadım.
Büyük adamlıklarımız nerede kaldı! Hafif hazin bir hava bürüdü düşüncelerimi. Bizim yeni tipolojilerimiz var. Entel, moda vari bir akımla sahneye çıkan kişiliklerimiz. Acayip giyimler ile, klişeleşmiş imajlar ile doldurulmuş roller. Moda dediğimizde, gelip geçici yenilik, bir şeye karşı aşırı düşkünlük olarak biliyorum. Kişiliklerinden yoksun insanların, moda kişiliklere bürünüp yaşadığı sosyal yaşantıların olduğu yer gibi geldi bana starbucks coffee... Şipariş vermek için tezgaha yanaştığımda bir sade nescafe istedim. O sırada yanımda sipariş vermek için bekleyen, son yıllarda üremelerindeki artış yüzünden toplumun sosyal düzeninin bozulmasında etkili olan sera malı bir genç kız vardı. ’’Burası starbucks coffee, nescafe olmaz, yanlış geldin,’’ diyerek kibirle gülümsedi. (o üretimden genç bir erkekde olabilir ve aynı tepkiyi verirdi) Modanın akımında cin gibi bildikleriyle kendini yüksek devasa binalarda büyüten bu kız şuan yaşamın en eğlenceli kategorisinde yaşayarak gününü gün ediyor! Starbucks’da oturduğum sürece onu ve yanındaki ruhları lekelenmiş tipleri izledim. Benlikleri olmayan, özenti, yan sanayi davranışlara sahip halleri vardı. Hani derler ya ’’Her şeyden önce kendini tanı’’ hiç kimseydi o gençler benim gözümde!...
En son lise yıllarımda gittiğimi hatırlıyorum sinemaya... Çok iyi hatırlıyorum ’’TITANIC’’ filmine gittiğimizi. Uzun yıllar aradan sonra bugün ’’YAHŞİ BATI’’ ile sinema sezonunu açtım. Anti sosyal bir insanım galiba! Cem Yılmaz’ın filmi akıllıca ve çok ince düşündürücü esprilerle dolu. Kapital düzenin köhneleştirdiği toplumun yaşamında en zor anlaşılacak bir insan Cem Yılmaz. Bunun kanaatine film esnasında vardım. Anlaşılan esprilere ve küfürlerin olduğu sahneler sırasında salonda kahkahalar yükseldi... Arka sıralarda bir insanın kahkahaları filmin ses desibelinin üstündeydi... Lakin, o ince düşündürücü insan zekasını zorlayan esprilerin olduğu sahnelerde salon sessizliğini koruyordu...
’’YAHŞİ BATI’’ senaryosu boyunca Türk kahvesi fincanlarımız, macunlarımız, limonatalarımız, şerbetlerimiz, Osmanlı geleneklerimiz ile dolu... Geçmişini unutan, bilmeyen geleceğine yön veremez derler... Film geçmişimizi, kültürümüzü geleneklerimiz hatırlamamamız açısından çok güzel ve düşündürücü... İzlemenizi tavsiye ederim...
Kahve ile Nescafe
’’Atasözlerinden deyimlere, manilerden ninnilere, türkülerden gazellere varasıya dek sözlü gelenekte zengin bir kahve kültürümüzün bulunduğu bilinir. Oysa şimdilerde kimsenin kahveye itibar ve iltifat ettiği yok. Büyük babalar kuşağından itibaren hemen her yaşta artık nescafe (nes-kahve) ünsiyet peyda etmiş durumda. Ne acı kahvenin kırk yıl hatırı, ne de o zarif fincan zarfları artık kalmadı. Beykoz-kâri fincanlar ile çini cezveler artık yabancı ülkelerdeki müzayedelerde görülebiliyor. Gençlere sorsanız ’Yaşasın nescafe!’ Yabancılar aynı tercihi Türk kahvesinden yana kullanıyorlar. Hatta anlatırlar.
Türist taşıyan bir tur otobüsü, tarihi bir mekanda asırdide çınarların gölgesinde mola verir. Muavin restoran görevlisine 35 turist ile kendisi ve şoförü kastederek seslenir:
- 35 Türk kahvesi, iki nescafe!’’
Koray Demirkılıç
YORUMLAR
Kültürümüzün erezyona uğradığının bir göstergesi daha. Oldukça yerinde ve bir o kadar manidar bir yazı idi. Ah diyorum ki, kendini sizin gibi garip hisseden insanların sayısı bir artıverse!..
Ve bu kahve dünyasının sayısı sadece İstanbul'da "66"... Balkanlar Türk Kahvesi'ni paylaşamazken, biz de Amerika merkezli bir dünyanın içinde ne güzel gaflete dalmışız. Ahh ülkem insanları ne kadar takdire şayansınız, cahilliğimizi hor görmesin o arkadaşlar...
Emeğinize sağlık
Mavera. tarafından 5/14/2010 10:35:57 AM zamanında düzenlenmiştir.
NE KADAR GÜZEL OLAN HASLETLERİMİZİ..... KAYBEDİYORUZ.... HER GÜN YENİLERİ... EKLENİYOR....NEYİMİZ KALDIKİ...AKICI..... KONU OLARAKTA İÇ....ACITAN YÖNÜMÜZÜ...HARİKA KALEMİNİZLE DİLLENDİRMİŞSİNİZ.....aynı konulara değinen...yerli malı ...bunlar adlı şiirime bir göz gezdirirseniz... memnun olurum... SAYGILAR
tek kelime ile yüzde yüz gerçek.bende hiç starbucksa gitmedim hatta yanından geçerken bile bir tuhaf hisse kapılıyorum.bu tip yerler ve o tip insanlar çoğaldıkça kendi benliğimizden çok çok uzaklaşıyoruz malesef.bizim bir türlü kabullenemediğimiz Osmanlı ya bile yakında o yabancılar sahip çıkarsa hiç şaşırmam.