- 786 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MÜSLÜMAN HER ALANDA ÇOK ÇALIŞMALI
Dünyanın doğu batı ekseninde ayrışması konulu bir yazı okumuştum. Sanki savaşın sebebi Müslümanlar demek isteniyor gibi bir intibaa kapıldım. Yok yok hakikaten açıkça öyle diyordu. Müslümanlar savaşıyor ve birbirini yiyor. Dünyanın öbür tarafı yani Hırıstiyan ve Yahudi alemi refah içinde yaşıyor deniyordu.
Yunan medeniyetini kullanarak Avrupa ve Amerika aleminin sürekli yükseldiğinden dem vururken, Müslümanların ise Müslümanlık sayesinde, yada sanki Müslümanlığın öngörüleriyle savaşıyor, öyle ki o yazı da bunu Müslüman oldukları için yapıyorlar gibi aksettirilmiş olduğuna şahit oldum. Belki de bana öyle gelmiştir. Ancak bence bilinmesi gereken İslam’ın tüm insanlığa karşı kini, nefreti, şiddeti ve savaşı öngörmemiştir. Daima huzuru, barışı ve imanlı olsun olmasın herkese hoşgörü ve adaleti emretmiştir.
Oysa bence o yazı da bahsedilenin tam tersine Müslümanların karşısına yunan mitolojisi doktrinleri ile gelişip güçlendiği beyan edilen güçlerin oynadıkları oyunlarla ve Müslümanların kendilerini koruma içgüdüsüyle ve istihbari olarak yönlendirmesiyle çoğu zamanda zorlamasıyla savaştırılıyor gibi geliyor bana. Tabi sütten çıkmış ak kaşık değil tabi. Allah Kuran Kerimde Ayetlerde Yahudi ve hırıstıyanların bin bir çeşit oyunları vardır. Onlara karşı, onların oyunlarına karşı uyanık olun derken Müslümanlar uykuya dalıp Kuran’a uygun olarak yaşamaktan uzaklaştı. Müslüman çalışkandır, ‘hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için’ (Hz Muhammed) çalışmayı emrederken Müslümanlar kendi topraklarında çıkan petrol ve doğal gaz gibi kaynakları hazırdan yemenin kolaylığına kaçtılar.
Kur’an ve onun tebliğ edip örnek uygulayıcısı Hz Muhammed’in öğretileri yaşamı doğrultusunda Müslümanların çalışıp üretmesini isterken. Yahudi ve Hırıstıyanların İslamiyet’i engellemek ve geri bırakmak için yapacakları oyunlara karşı uyanık olunmasını öğütlerken, Müslümanlar Saadeti Asriye dönemi ve Osmanlı İmparatorlu dönemi dışında bunu başaracak çalışma azmi, cesaret ve özgüveni kendilerinde bulamamışlardır.
Önce istihbarat işleri ve her türlü maddi ve illegal silahlı gücü kullanarak halkları yönlendirip Müslüman ve hatta Müslüman olmayan ülkelerdeki yönetimlere müdahale etmek suretiyle onların izni ve bilgisi dışında görev yapamaz hale getiriyorlar. Halklar kahrolsun şer güçler, Müslüman’lara uzanan eller kırılsın demeleri, ülke liderleri koltuklarını kaybetmek korkusuyla ses çıkaramadıkları için bir işe yaramıyor.
Müslümanların koruyucusu olarak ortaya çıktıklarını söyleyen örgütleri de Müslümanlardan önce onlar kendileri kurup yanlarına yerleştirdikleri istihbarat elemanı ve Usame bin ladin gibi yöneticilerle kendi menfaatleri doğrultusunda kullanıyorlar. Sonrada işleri bitince Saddam Hüseyin gibi işleri bitince onu ve daha önce İran ile savaşırken kullanması için verdikleri kimyasal silahları bahane ederek ülkesinin başına çöreklenip petrol ve diğer kaynaklara sahip olmak için hunharca saldırdıkları gibi yapıyorlar.
Uyanık Müslüman masum sivil halka saldırmaz, kendisine açıkça saldırmayan kimseye silah ve bomba atmaz. Cihat etmek bahanesiyle masumların, bir şeyden habersiz kendi işinde ve gücünde olan insanlara saldırıda bulunmaz. Canlı bomba olup onların üzerine yürümez. Kendisine böyle bir şey söyleniyorsa, yada buna zorlanıyorsa bilmelidir ki bu sadece o emri veren kötü emellilerin işine yarar. Bu bir iman mucadelesi değil, tam da bahsetmeye çalıştığımız güçlerin oyununa gelme meselesidir. Hem kötü emellerine ve şeytanlıklarını yapma, hem de İslam’ı terör üreten bir dinmiş gibi gösterme meselesidir.
Bu oyunları bozmak için öncelikle Allah’ın verdiği canı o dilemedikten ve izin vermedikten sonra hiç kimse ve hiçbir güç alamaz bilincine hakim olmak lazımdır. Eşini, çoluğunu, çocuğunu ve seni tehdit ettiklerinde dahi ölümden ve sevdiklerinin öldürülmesinden dem vurulsa bile ülke için, halkların menfaati için doğruluktan ve doğruları yapmaktan geri durmamak lazımdır. Ülkem kaybedeceğine ben kaybedeyim, ülkem kaybedeceğine biz kaybedelim diyebilmek gerekmektedir.
Müslümanlığın da en önemli emirlerinden olan doğruluk, dürüstlük, hak ve adalet, barış ve hoşgörü gibi erdemleri en güzel şekilde uygulamak lazımdır. Halklara baskı, zulüm, hak ve adalete uygun olmayan davranış ve yönetim biçimlerinden uzaklaşmak lazımdır. Özellikle önemli görevlerde bulunan ve ülkenin geleceği için karar verecek ve iş yapacak kişilerin özel hayatlarına dikkat etmeleri gerekir. Yediğine, içtiğine, kazandığına, harcadığına ve uçkuruna dikkat etmelidir. Özel hayatındaki bu dile getirmeye çalıştığımız konuları ülkemizde ve Müslüman toprağında kendi halklarımıza karşı tehdit unsuru olarak kullanılabilir. Tahminimiz odur ki bu şekilde açık yakalayıp halkına açıklarım ve iktidarını kaybedesin gibi tehditler etkili olmuştur.
Bu dile getirdiğimiz konular sökmez ise, işe yaramaz ise terör olayları ile kol bükme ve bizim istediğimiz kararı vermesen, yapma dediğimizi yaparsan daha böyle çok terör baskını ve patlayan bomba görürsün gibi tehditler bu güne kadar hep işe yaramıştır.
Sonuç olarak Müslümanların savaşan ve birbirlerini kıran, ya da her düşman gördüklerine saldıranlar olarak ifade edilmesini kabül etmek olası değildir. Ancak bahsetmeye çalıştığımız sebeplerle güçsüz bırakılıp, öncelikle İslam’dan koparılıp, parçalar halinde ırk ve toplumlara bölüm birbirlerine düşman olarak çatıştırıldıkları doğrudur.
Allah c.c. Kuranı Kerimde ‘Size bir iyilik dokunsa fenalarına gider, başınıza bir kötülük gelse onunla sevinirler. Eğer sabreder ve Allah’dan gereğince korkarsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez; çünkü Allah onları kendi amelleriyle kuşatmıştır’.(Ali İmran 120) Yine ‘Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar’.(Nisa Suresi 42) Yani Münafıklar Allahın dinini engellemek için sürekli oyun kurarlar. Allah ise onların oyunlarını başlarına geçirir. Allah oyun kuranların en büyüğü ve güçlüsüdür. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar.
Hiçbir şey yapmadan, yapılması gerekeni yapmadan biz Müslüman’ız Allah bize yardım eder inanışı ve beklentisi de doğru ve haklı bir beklenti ve bekleyiş değildir. Asıl olan Müslümanların çalışması, üretmesi, Kur’an-a ve rasülüllah’ın sünnetine sımsıkı sarılması ve her türlü oyuna karşı uyanık olması, buna mükabil bu oyunlara tedbir alması gerekmektedir. Allah o zaman, yani biz Müslümanlar her konu da gerekeni yapıp tedbir aldıktan sonra, yani devemizi sağlam kazığa bağladıktan sonra her türlü yardımı sağlayacaktır. Onların oyunlarını başlarına çevirecektir.
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey