Bir Dosta Mektup(Cevaben-2-)
Sevgili Dost
Cevaben geç kalmışlığım için dünyevi bir mazeret göstersem, bilirim anlayış gösterirsiniz de, ben mahcup vicdanımı rahatlatmak için ne ile avuturum bilemiyorum. Malumu âliniz, bir hayat memat telaşıdır döner durur başımızda. Bu “dönenme” içinde kaçmak istedikçe daha da merkezine çeken, kilitleyen bu girdaba an geliyor direnemiyorsunuz, an geliyor direnmek istemiyorsunuz. Kilitlenip kalıyorsunuz merkezde nefessiz boğulmak lı, bir başınıza, Ne hikmetse ölmüyorsunuz, sadece “çile bülbülüm çile”. Hâlbuki fizik kanunlarına göre dönen bir nesnenin “merkez(den) kaç(ması)” , savrulması gerekir öyle değil mi?
“Şükrolsun nefes alıyoruz” diyerek hafif tertip şükürsüzlük ve yüzsüzlük arası bir serzenişte bulunduğumuzda da maneviyatın “ten” değil de “yürek” yakan tokadını yiyorsun ula, “Yunus da bir Âdemoğlu değil miydi”, diye. “Sufi” bir gözle baktığımızda, merkeze kaçmak bulunmaz bir nimet, “al gözüm seyreyle, aç kulağın iyi dinle” . Kimi, kendini, kendini. Heyhat; “Yunus” kim biz nere, Yunus’la benzerliğimiz sadece “şöyle garip bencileyin” misali, gerisi haddimize mi. Bu sebeptendir ki yeterince bağırıyoruz, çığırıyoruz, dövüşüyoruz, sövüşüyoruz, sevişiyoruz amma velâkin bunca geveze bolluğunda, konuşacak, konuşulacak, dinleyecek, dinlenecek adam çok az.
Hani diyordun ya “çağlar değişiyor fakat insanların ihtirasları değişmiyordu!” diye, çevremdeki insanları incelerim, gözlemlerim hep. Belli belirsiz yaftalarım zihnimde. Hepsini canlı veya cansız nesnelerle özdeşleştiririm. Kimisi “Aslan Yürek” tir dostuna güven verir, korku salar düşmanına, kimi ise “Kahpe Bizans” tır hasımlık yapar hısımına. Kimisi “masal perisi” gibi bir elinde “sihirli değnek”, kimi ise “üvey ana” gibidir, kini kirletir kanını. Kimisi “Anka kuşu” aramakla bulunmaz, kimi ise “maskeli papağan” adam yerine konulmaz. Kimisi klasik bir “kitabın önsöz” ü sade ve anlamlı, kimi ise bir gazetenin “magazin sayfası” basit ve sıradan, Kiminin bin bir “yürek” saklı beyninde, kimi doğuştan “meczup” yok aklı beyninde. Kimi, “mikser”, kimi "sabun köpüğü", kimisi para gibi "elinin kiri" , kimi “kaşıkçı elması” gibi "gözünün nuru".
Kabul, dediğiniz olsun ortamın sanalı kötü, ya gerçeği, ya İstanbul, Türkiye’nin gerçeği, ya dibi delik dünyanın gerçeği. Bu insanlar sizinde dediğiniz gibi çağlar gelip geçse de tüm ihtiraslarıyla maalesef aramızda ve olacak. Öyleyse bu kaçış nereye veya nereye kadar.
Ahh ah! Bir yol var da, mesele “Yunus” olabilmekte.
Baki selam
İsmet BABAOĞLU
YORUMLAR
BU HARİKA YAZIYI NASIL KAÇIRMIŞIM...KENDİME ÇOK KIZDIM...TEŞEKKÜRLER....USTA KALEM...
Ağyar
Saygılar, selamlar
Muhterem kardeşim; harika döktürmüşsün.
Yazı harbiden dört dörtlük.
Ama o bahsettiğin çamurun içinde bizlerde dahil herkes biraz kirleniyor.
O nedenle ıslahata kendimizden başlamalıyız.
Elimizden geldiğince.
Hiç bir yazını kaçırmam. Kaçırsamda sonradan bulur okurum.
Çünkü mert ve özgün yazıyorsun.
Sevgi, Saygı ve Selamlar.
Allah'a emanet ol.
10 Numara bir yazı.
Ağyar
Kalb, kalbe karşıymış derler. Bende vakit bulduğum zamanlarda senin sayfalarında geçici rahatsızlıklar vermeye devam edeceğim, haberin olsun.
İllaki vardır zaten;)
Saygı bizden, selamlar