- 682 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
GARİPLER
Ömür tükendi yürürken, hedefse kayboluyor,
Ne dönme beklenir artık, ne başka yol sorulur.
Avunmamız bile mümkün değil hayaliyle,
Bizim o eski diyarlarda bağ bozulur.
Evet, arkadaşlıklar da karakterlerin benzerliğine, dünya görüşlerinin uyuşmasına göre doğaçlama safını buluyordu.
Birol ve Suzan’ın üst komşuları, henüz hoş geldine gelmemiştiler. Birol, komşuları ile yaklaşan Ramazan Bayramında tanışmayı planlıyordu.
Her duyduğun gülüşün yok sevinçten haberi.
İlk insanın cennetten çıktığı günden beri
Kaplamış yeryüzünü baştanbaşa garipler.
Karı-koca yapa yalınız yaşıyorlardı. Çok akrabaları vardı ama bu aralar kimsesizdiler. Karısına işlerin nasıl durduğunu ve lokantayı kapatmaları gerektiğini yaşlı gözlerle anlattı. 50 yaşında ve en mutlu olması gereken çağdaydı.
Aslında çevresinde itibarlı birsiydi üç beş yıl öncesine kadar. Büyük ekonomik kriz, ağır vergi ve kiralar ile maliyetlerin artması işini sarsmış, kayıtlı ve kayıtsız borç batağına sokmuştu. Kendisi zarar ederken karşısına acılan cafe ve lokantalara da çok bozuluyordu. Birlikte batmanın ya da birbirini batırmanın ne anlamı vardı? Anlayamadığı oka dar şey vardı ki.
Sekiz-on memur maaşına denk acil borcunu ertesi sabah ödemesi gerekiyordu. Bu, belgeli bir borçtu ve ucunda haciz işlemleri ile rezil, sefil olmak vardı. Bu meblağın üç katı kadar da belgesiz günü geçen borcu vardı. Kredisini yitirmiş, kimseden borç alamaz olmuştu. Yine de sevgili eşini üzmek istemediği için pek çok şeyi onunla paylaşmıyor, tek başına sırtlanıyordu. Ama bu yükü paylaşmıştı. Çünkü yük çok ağırdı. Yaşlı gözlerle eşine mırıldandı:
Bu gün sen bir bakışsın, ben ondan sızan yaşım,
Sana bütün ömrümce uyan bir arkadaşım.
Yalnız senin önünde herkese asi başım
Yere geçercesine yere eğildi, kadın!
Birlikte ağlaşıp çareler düşündüler. Aşağı koydular olmadı, yukarı koydular dolmadı. Seyfi, buz gibi terliyordu. O esnaflıktan başka da bir şey bilmezdi. Emeklisine de bir sene vardı. Aslında çok şey istemiyordu. Huzura ve saadete sevdalıydı.
Büyür çınar gibi zahmetle şanlı sevdalar;
Bahara geç kavuşur, sevgilim, büyük dağlar!
Dese de Faruk Nafiz Çamlıbel, Seyfi’nin dağlarına bahar hiç uğramıyordu. Uğrama ihtimali de yoktu. Çünkü onlar gariptiler.
Artık düşünmek istemiyordu. Beyni durmuştu. Banyo yaptı, abdest alıp namaz kıldı ve bu sıkıntıdan kurtarması için Allah’a dualar etti. Nihayet yattılar.
Gezdi örümcek gibi gözleri boş tavanda,
Bir köşede gerilmiş bir ağa düştü, kaldı.
Odaya bol rüzgârın dolduğu bir zamanda
Göğsü havasızlıktan daraldıkça daraldı.
****
****
Kulağının dibinde haykırıyor fırtına;
“ Isınmak istiyorsan toprağı çek başına!”
Uzakta can verirken el dövüne yırtına
Onu ölüm bir derin uyku halinde aldı.
Sabah Seyfi’nin cesedi ile karşılaştı eşi. Beyin kanamasından ölen Seyfi defnedilmişti. Lokanta icraya gitmiş, eşine maaş bağlanmıştı. Her şey biraz olsun yoluna girmişti tek eksikle. Evet, garibanlar ikiden bire düşmüştü.
YORUMLAR
Yürek burkucuydu ama gerçekler bu...
Hayal dünyasına sığınıp,kendimizi bir müddet avutmaya çalışsak da, gerçekler bu.
Tebriklerimle,selamlar...
acep şu yerde var mola
şöyle garip bencileyin
bağrı başlı gözü yaşlı
şöyle garip bencileyin
gezerim rum'ıla şam'ı
yukarı illeri kamu
çok istedim bulamadım
şöyle garip bencileyin
kimseler garip olmasın
hasret oduna yanmasın
hocam kimseler kalmasın
şöyle garip bencileyin
söyler dilim ağlar gözüm
gariplere göynür özüm
meğer ki gökte yıldızım
şöyle garip bencileyin
nice bu derd ile yanam
ecel ere bir gün ölem
meğer ki sinimde bulam
şöyle garip bencileyin
bir garip ölmüş diyeler
üç günden sonra duyalar
soğuk su ile yuyalar
şöyle garip bencileyin
hey emre'm yunus biçare
bulunmaz derdime çare
var imdi gez şardan şara
şöyle garip bencileyin
Yunus Emre
Yanlış hatırlamıyorsam, 2001 de, iki kriz yaşamıştık, üst üste. Benim cafe'yi kapatmam da o yıllara denk gelmişti. Şirketler, işçi çıkartmış, banka şubeleri kapanmıştı.
Bir sabah, yine erkenden cafe'yi açmış, mutfakta ki işlerimi bitirip, kahvemi yapıp, keyife oturmuştum. Genç bir bey geldi. Çay istedi. Hazırladım, verdim. Havadan, sudan derken sohbet derinleşti. İş görüşmesine gelmiş. Çok erken çıkmış yola. Evli ve bir çocuğu var. Biraz izin istedim. İçeri girip bir tost yaptım. Kalkma zamanı geldiğinde " Borcum?" diye sordu. " İlk maaşınızla ödersiniz " dedim. Bir ay sonra, tekrar uğradı. " Borcumu ödemeye geldim " dedi.
Zor günlerdi. Zor yaşamaya alıştık sanırım.
Saygılar.