BİN BEŞ YÜZ DEFA CEVABINI BEKLERİM BEN
Yalnızlığın kıskacında damıtılmış iki damla gözyaşı süzülür al yanaktan yanık bağrına zamanın. Ve sevda kağıda yazılır ıssız gecenin titrek ışıkları altında teli kırık sazımın inleyen nağmelerinde. Sözler soyunur çırılçıplak seni gün yüzüne çıkarmak için. Çarpık cümlelerim kifayetsizdir methini etmeye.
Kaldırımlarla paylaştım bütün yalnızlığımı yokluğunda. Yokluğun urgan olup boğazımı sarmalarken, aşk celladının ayinlerine kurban ettim kendimi. Delice seven yüreğe bir gün mutlaka karşılık gelirmiş. Karşılıksız, katıksız, saf bir sevdaydı benimkisi oysa...
Yasaklanmış bir sevda yolcusudur bedenim. Bakışlar pas tutmuş parmaklıklar gibi hapseder ruhumu karanlık zindanlara. Güz renkli ağaçların dallarına takılmış umutlarım. Dudaklarından dökülecek iki hecenin urganına bağlanmış kaderim. Ya cennetimsin ya da celladımsın bilesin.
Eylülün ayrılık dokusu dökülür zülüflerine. Gerdanına yakamoz takmış gidiyorsun geriye bakmadan. Gül kokulu bir sevda bırakıp giderken ardında, ben sabahı olmayan ayazlı gecelerin soğuk kucağında sevda nöbetleri geçirir, hayalinle titreyen yüreğimi senden habersiz yaşanmış anılarla ısıtırım.
Bütün HAYIRları bir kale gibi taşıdım göğsümde.
Bin HAYIRına karşılık bin beş yüz defa cevabını beklerim ben…
Öfkelerin yangınıma alev taşır volkanlardan. Hayalin gözlerimde boğulurken dilimden dökülen her sözcükte adını sayıklarım ben…
Kederin dehlizinden mavi hülyalara dalıp papatyaların taç yapraklarından sevdiğinin haberini alırım her gece. Lila renkli gülüşlerin menekşeler yetiştirir bahçelerimde. Açtıkça yeşillenir, yeşillendikçe hayata döner yüreğim.
Neyleyeyim bildiğim tüm bestelerde sen varsın, yazdığım her şiirin kafiyesi senle biter. Altı harfli bir sözcüktür içime akan, altı harfli bir sözcüktür ahengi sağlayan.
Sönmeye yüz tutmuş bütün sevdaların hatimmesi olacak biliyorum bu gidişin. Bu ayrılık yüreğimin suskunluğudur. Cevapsız bıraktığın tüm haykırışlarıma inat yaldızlı harflerle yazarım ben ismini yıldızlara. Fuzuli görseydi perişan halimi, hiç yazar mıydı Mecnun’la Leyla’yı? Mecnunu kıskandırır sevdam, Ferhat’a Şirinini unutturur...
Pervaneyim mahına ki ey can, kanadım ateşinde yandı. Yokluğunda ruhum ateşlerde kızardı.
Rukuya varsam, derdimi açsam,
Uykularda vuslatınla avunsam,
Kalbinin köşesinde yerimi alsam,
İnce bir sızı olup gönlüne aksam,
Yaratandan yardımını dilesem.
Ey mahyüzlüm bir kez olsun yüzüme baksan.
Ey mahyüzlüm bir kez olsun yüzüme baksan…