- 548 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
PAZAR SOHBETİ- KOMPLO TEORİSİ
Sisteme kayıtlı, kaç üyeyiz, tam olarak bilmiyorum. Ama çoğumuz, yavaş yavaş, birbirimizi tanımaya başladık. Yazılarımızdan ve şiirlerimizden. Tabi ki, şu A4 kağıdı ile sınırlı değil, kişiliklerimiz ve kim olduğumuz. Bu sayfanın sınırlarının dışında, özel yaşamımızda, kendimize ait dünyamızda, farklı kişiliklerimiz de var.
Zaman zaman, yapacak bir şey bulamadığımda, eski yazılarımı açıp, okuyorum. Bazılarında, bir ukala, bir burnu havada, hayatın sırrını çözmüş, ciddi buluyorum ki kendimi. Şaşırıp kalıyorum.
Oysa, bunun tam tersi bir insanım. Gülmeyi, çok severim. En ufak bir şey, gülme krizi geçirmeme sebep olabilir. Hayattan, inanılmaz keyif alırım. Kızımla ya da - bir zamanlar - oğlumla, çarşıya her çıkışımız, ayrı olaydır. Dükkan sahibi ve çalışanları ile gülmekten, doğru dürüst alış-veriş bile yapamadığımız olmuştur.
Çenem, oldukça düşüktür. Beni tanıyanlar için, ölçü olmuşumdur, her zaman. “ Senden bile çok konuşuyor.” “ Senin kadar çenebaz değil “ Dediklerini çok duymuşumdur.
Bir gün, evimin önünde, taksiden iniyorum. Lafı tamamlayamadığımız için, şoför beyle, eğildim, camdan konuştuk. Tam apartmana giriyordum ki, birinci katta ki komşum, camı tıklatıp, beni çağırdı. Çıktım. Kapıda beni bekliyor: “ Allah aşkına, camlardan eğilip konuşacak kadar, sohbet edecek ne buldun, taksi şoförü ile?” “ Oradan, buradan derken, Edremit’li olduğunu öğrendim. Ben de oralıyım dedim. Meğer, annemin sınıf arkadaşıymış. Annem’e selam söyledi. Ben, Edremitliyim demeyeceksin, Edremit’in eşrafındanım diyeceksin diye de azarladı, beni “ dedim. “ Allah allah “ dedi. Başka da söyleyecek bir şey bulamadı.
Yazdıklarım ve çizdiklerim dışında, kendimi tanıyamadığım, günlerden geçiyorum. Sanki, CIA ya da FBI ajanı gibi hissediyorum, kendimi. MIT diyemiyorum çünkü, diğer iki istihbarat örgütünü, en azından, filmlerden tanıyorum. Bizim ki hakkında, hiçbir bilgi sahibi değilim.
Komplo teorileri, suikast planları, o suikastleri planlayanlar, planlatanlar. Bütün bu karmaşa içinde, emin olduğum ve sevindiğim tek şey var; Millet olarak, asla Alzheimer olmayız. Bu kadar işleyen beyinlerle, imkansız.
Şimdi, yazımın başında ki bölüme dönelim. Siz beni, hiç FB maçı izlerken, görmediniz. Koltukta başlarım, izlemeye. Maç bittiğinde, kaloriferin üstünde oturuyor olurum. Bir önceki maç, diyelim ki; beni aradınız. Ve biz, o maçı, kaybettik. Bir daha, hayatınız boyunca, FB maçı varken, sizinle konuşmam, arayamazsınız. Say deseniz, ilk on biri sayamam ama benim fanatikliğim de böyledir.
Siz beni, öfkelendiğimde de görmediniz.
İzmirli olanlar bilirler, Konak tan Fevzi Paşa’ ya dönmek, eskiden, tam bir işkenceydi. İnanılmaz sıcak bir gün. Benim altımda Kartal araba var. Direksiyon, bir kazık. Sucuk gibi terliyorum. Güç bela, trafikte, kendime yol bulup, dönme eylemine başladım. Zınk, yanımda, beyaz bir Renault araba, yolumu kesiyor. “ Ah! annem be, sen kimin önünü kestiğini, bilmiyorsun “ dedim ve ben de onun önünü kestim. Bir anda camlar açıldı. Ben de açtım. “ Hanım, geri dur “ dedi, direksiyonda ki. “ Nedenmiş? “ dedim. “ Önden vali gidiyor, biz de onun korumasıyız “ dedi. “ Vallahi, bu sıcakta, babam gelse, tanımam. Benim k.çımdan ter akmış, sen vali diyorsun. Vali’ye selamımı söyle, çok endişe ediyorsa hayatından, havadan gitsin “ dedim. Gazlamadan önce, son gördüğüm, öfkeli bir surattı. ( çekilen silahları, yazmıyorum )
Her araba kullandığımda, ev halkı, beni endişe ile beklerdi. Neden? Hiç anlamadım.!
Siz beni, haber izlerken de görmediniz.
Şu haber izlemeye geçmeden önce, sorayım: “ Siz hiç bir baskın nasıl oluyor, biliyor musunuz? ” Allah da bildirmesin. Hani, CHP’li belediye başkanlarına takık olunan dönem vardı? İşte o dönemlerde, savcılarımızın en Öz’ü, ÖZBURSA KEBAPÇISI gibi, bir başkan’ın, benim de çok iyi tanıdığım, yakınının evine, baskın yaptı. Yüz yirmi ( yanılma payı açık ama yüz’ün üstünde ) polis aracı, otoban da bekletilmiş. “ Ayşe tatile çıktı “ tarzı bir işaretle, harekete geçmişler. İnsanlar, yataklarında, kocalarının-karılarının, yanında uyurken(e), kapılar aniden açılmış ve polisler, bir anda, evin her yerinde, bitivermişler. Sonrası? Tam bir komedi. “ Yakala Kurt! “ tarzı bir film.
Gelelim, benim haber izlememe. Çok sakin, çok hanımefendi başlarım, izlemeye. Kararlıyım dır; “ Bir kadeh şarap içeceğim, bu akşam “ demişimdir. Spiker okur, ben bir kadeh daha alırım. O okur, ben içerim. Sonunda “ Hayda..!” diye bağırırım. Kızım “ Yine ne oldu?” der. Garibim, alışamadı daha. Bir zat-ı muhterem’e suikast yapılacakmış. “ Ya o kişi yerine beni öldürseler, daha çok üzülür ve daha büyük kayba uğrar, Türkiye. “
Siz, bu safsataları, boş verin. Ama eğilin bakın, kulağınıza, bir şey fısıldayacağım : “ Siz, siz olun, yaptığınız alış verişin fişlerini atmayın. Maazallah, gün gelir, önünüzde ki arabada, kim var, bilemezsiniz.!”
Eser Aslanlı
izmir
YORUMLAR
Eser Akpınar
Sizin yazılarınızı elimden geldiğince kaçırmamaya çalışsam da pazar günü akşam koymyuşsunuz görmedim ve ben de pazartesi sabaha yakın uyumadan önce yazayım istedim.
Yazının büyük bölümünde kendinizi güzel güzel tanıtmışsınız; ama bence siz yazılarınızda zaten çok net olduğunuzdan, bir çok özelliğiniz okurlarınızca biliniyordur. Ki bu sitede sizin okurlarınızdan en yenisiyim. Henüz siteyi tanımadım bile; ama sizin o açık sözlü yazılarınızdan dolayı tanımış gibiyim...
Bu yazıda da FB hariç diğer anlattığınız özelliklerinizi kimisini okumuş, kimisini de anlamıştım. Vak'a-i FB konusunu ilk duydum; ama hiç de yadırgamadım. Kendimi yokladım, ben de siz kadar fanatiğim; ama tam tersi, GS fanatiği. Bu konuda da birkaç söz söylemek isterim sabrımı ve hoşgörümü anlamanız açısından...
Bir Yahoo grubunda FB - GS geyikleri yapılırdı. Bu beni rahatsız ederdi. Bilirdim ki FB büyük ise GS gibi bir rakibi olduğundandır, GS büyük ise FB gibi rakibi olduğundandır. Ama bir fanatik ötesi, bana göre aklını az yitirmiş kişi, birgün yazdı FB taraftarı Anıtkabirde yatıyor, GS taraftarı ise İmralı'da... Sordum; "Ailende hiç GS taraftarı yok mu?" dedim. "Öyle bir terbiyesiz, öyle bir şerefsiz çıkmaz bizim aileden" dedi. Tabii gruptan atıldı ama çok üzülmüştüm.
Asıl konuya gelirsek; yazının sonlarına yani... Siz de eğilin kulağınıza birşey fısıldayayım... "Sanırım o malum dönemleri bilecek yaşlardayız... O dönemlerde birbirine, görünmez yüzler ve duyulmaz dillerin etkisi ile kurşun yağdıranlar, ancak bu şekilde aynı vatan sevgisine sahip olduklarını yeni yeni anlayıp, tabanda dost olup artık aynı şeyleri söyleyebilirlerdi. Teşekkürü unutmuşsunuz dolayısıyla..."
Selam ve saygılar...
Eser Akpınar
Bir zamanlar, oğlum evlenmeden önce, yerli ve yabancı, tüm maçları birlikte izlerdik. Hatta, ofsayt kuralı değiştirildiğinde, baya da sıkı bir tartışma yapmıştık.:-) Bütün spor programlarını izlerdik, beraber. Ama o evlendikten sonra, ben de ipin ucunu bıraktım.
Sevgiler, saygılar.
çok gülümsedim desem :))
fenerbahçeli olmanız dışında tm yazı güzeldi,
işte orada çok üzüldüm adınıza :))
son beşiktaş maçında kaloriferiniz açık mıydı da merak ettim?
latife tabi bunlar eser hanım,
sizi okumak çok keyifli...