- 674 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
APTAL ÇUCUK DÜŞ GÖRDÜ
APTAL ÇUCUK DÜŞ GÖRDÜ
aşk,
beladır derler
sor, bir kere,
aşkı bilene.
Postacı kapıyı iki kere çalarmış. Aşk ta da bu böyleyse, hiç çalmasın kapımı postacı. Acı çekmek için yaşım hiç de genç değil, ayrıca bu yaşta da acıyı çekmek için, gönlüm de hiç hoş değil, desem de dinleyen kim.
Günlerden bir gün oturmuşum parkın en koyu gölgeli ağacının altına, önümden gelip geçenleri seyrediyorum. Yüzlerini görmediğim iki kadın geçti. Yan yana yürüyorlardı. Gözlerim kalçalarına takılı kalmış nedense.
Biri iriceydi. Kalçaları yerden en az bir metre yukarıdaydı. Mini etek giyerse yakışacak cinsten. Diğeriyse orta boylu, üzerinde yeşilin koyusu bluz, altında açık yeşili saran sarı desenli etek vardı ve dizlerinin hemen üzerindeydi. Dolgun kalçalarıysa az bulunur cinstendi. Öylesine çekiciydi ki gözlerimi alamadım kalçalarından. Bakakaldım arkasından öylece, aptal bir çocuk gibi. Saçlarını kahverengiye boyamıştı. Kızıla yakın. Tanışmalıyım diye geçirdim içimden, neden sonra fark ettim ki gözden kaybolmuşlar.
““ Hadi arada bul şimdi, Aptal çocuk seni. Hayal edeceğine gidip tanışsaydın ya. Merhaba deseydin ya. Ben Halil, seni tanımak istiyorum. Çanta falan vurur muydu kafama bilmiyorum. Ahhh sende aptal çocuk. Tren kaçtı, hala neyi düşünüyor, yorumluyorsun. Yüzü nasıldı acaba. Kızıl saçların arkasına bir yüz yerleştirmeliyim şimdi. Yuvarlak bir yüzü olmalı, küçük bir de burun. Ya gözleri? Nasıl olmalı. İnce sık kirpiklerinin arasında bakan ela gözler. Buda tamam. Ne kolaymış yahu, oyun oynamak gibi. Kaşları, düzgün alınmış ince kaşlar. Keman yayı gibi. O da ne demekse. Yay gibi kaş, ya da kaş gibi yay. Kaşlarında bir şeyler eksik kaldı. Hadi aralarına küçük kahverengi bir ben koyayım. Offf, ne güzel yüzü oldu be. Sıra boynuna geldi. Fazla uzun olmasın, boyuna uymaz. Omuzlarının üstünde başını tutuyor ya aptal çocuk. Tamam, tamam atladım orasını. Ya göğüsleri. İrimiydi acaba, yoksa küçük portakal gibi mi? Offf sende aptal çocuk. Giden gitti haydi seç birini. Tamam, küçük portakalı seçtim. Amma da yakışırlar yerlerine ha. Nereden kaçırdım bu kadını ya. Yalnızca arkadan gördün be oğlum, şimdi de kadını olduğu gibi yeniden imal ettin. Yakışıyor mu bu sana aptal çocuk. Kapa gözlerini yüzünü görmeden, önünden geçen kadını gönder düşlerinden. Göndereyim değil mi? Canım acır sonra, göndereyim””.
Kapadım gözlerimi, düşlerimde yarattığım sahneyi boşaltmak için, yeniden açtığımdaysa, yüzünü düşlerimde yarattığım kadın karşıma geçmiş gülümsüyordu.
O kadar çok şeyi içinden geçiren ben, dili tutulmuş, titriyorum. Islak bir ter boşanıyor bedenimden, soğuk mu, soğuk. 11.01.2007
www.halilkanargi.com
HALİL KANARGI
YORUMLAR
düşler, yar başından düştü...
düşmemeliydi ya da düşmeyecekti
düşen düş müydü yoksa ben mi...
bilinmez bir özlemi
kim davet etti
?
ben değil...
güzeldi...
yüreğinize sağlık...
Halil Kanargı
DÜŞLER İÇİN DİZRLRTİMDEN...
DÜŞ (28.10.2004)
Düşlerimi gizlerim
Gecenin karanlığına
Gülüşlerini.
İsmini kazırım
Düşlerimin yollarına
Bakışlarını.
Sabah olur, uyanınca
Kimse görmesin,
Bana kalsın diye
Silerim izlerini
Düşlerimden,
Hiç üşenmeden.
HALİL KANARGI