- 4286 Okunma
- 21 Yorum
- 0 Beğeni
Yalnız Kadın
Zeynep Hanım, her zamankinden biraz daha erken kalkıp, abdestini alarak sabah ezanının okunmasını beklemeye başlamıştı. Pencereyi açıp, yıldızlara baktı bir süre. Her zamanki parlak yıldız, tamda penceresinin önünde parlıyordu ona; uzaklardaki bir dost gibi…
Bir süre, hayaller kurmuştu yıldızlara bakarak. Bugün bayramdı ve Zeynep Hanım hiç olmadığı kadar yalnızdı evde. İki çocuğu vardı; ama başka şehirlerde oturuyorlardı. Bir an çocukluğu geldi gözlerinin önüne. Annesi, babası ve kardeşleri… Kalabalık bir ailesi vardı önceden. Şimdi yalnız olması, o yüzden zor geliyordu.
Kırk dokuz yaşında, beyaz tenli, minyon tipli, güler yüzlü, elâ gözlüydü Zeynep Hanım. Yıllardır yalnızdı, ama mutlu olmasa da, hep mutluluk numarası yapardı. Bir maskeyle dolaşır, dostlarına gülücükler dağıtırdı. İçi kan ağlasa bile… Yaşına rağmen, yıllar onun güzelliğinden pek bir şey alıp götürememişti. Hala genç ve diriydi vücudu.
Sabah ezanı okunmaya başladığında, yatağına oturup ezanı dinledikten sonra, namazını huşu içinde kılmıştı. Bugün bir başkaydı onun için… Bayramdı. ‘Gelen giden olur.’ Diye, şeker hastası olmasına rağmen, bir tepsi baklava yapıp, hazır etmişti bayramda gelecek misafirleri için.
Namazdan sonra, hafif bir kahvaltı hazırlayıp masaya oturmuştu. Telefonunu da hemen yanına koymuştu. ‘Çocuklarım ararsa, duyamam.’ Diye düşünüyordu. Çayını koyup, kahvaltısına başlamıştı; ama boğazından lokmalar geçmiyor, düğüm düğüm düğümleniyordu. ‘Ne varda aramıyorlar? Acaba uyanamadılar mı?’ diye sitemkar duygular taşıyordu içinde.
Bir lokma yemeden sofrayı toplayıp kaldırmıştı. Baklava sinisini tekrar gözden geçirip, şekerliğe çikolataları doldurmuştu. ‘Gelen giden olursa, hazır olsun.’ Odaya geçip beklemeye başlamıştı. kâh üzgün, kâh neşeli… Çünkü bayramdı, çok da fazla üzülmemek gerekiyordu ama; yüreği daralıyor, içi titriyordu. İç dünyasında çok yalnızdı. Evindeki gibi…
Öğlen olmuş, ne gelen olmuştu, nede arayan… Birden telefon çalmaya başlamıştı. Titreyen elleriyle alıp açmıştı telefonu. Arayanı merak ediyordu. ‘Acaba kızım mı? Yoksa oğlum mu?’
Hiç biri değildi arayan. Telefondaki ses, ‘bayramın mübarek olsun anne. Ben kalender.’ Zeynep Hanım, sicim gibi bırakmıştı artık gözyaşlarını. Özgürce akıyorlardı. Telefondaki ses bağırıyordu. ‘Ağlama anne! sen yalnız değilsin! Ben varım! Ben varım! Diyordu.
Kalender’le Zeynep Hanım, bir sitede tanışmışlardı. Otuz yaşındaydı, Kalender. Sekiz yaşındayken, ölen annesinin yerine koymuştu Zeynep hanımı. Çok seviyorlardı birbirlerini.
Hani net sanaldı? Hani net yalandı? Telefonun diğer ucundaki ses, canlıydı oysa… Bağırıyordu durmadan Kalender. ‘Anneeee! Anneeee’ Öğlen olmuştu. Çocukları aramamıştı halâ…
Yalnız Kadın
Yalnızlık girdabında
Bir kadın,
Kıvranıyor acılarla…
Boşuna yaşadığını
Düşünüyor,
Etrafındaki hancılarla…
El sallıyor hayata,
İşte gidiyorum
Eyvallah!..
Emine
YORUMLAR
YUREGE HITAP EDEN GUZEL BIR YAZIYDI VE GUNUME DESEN ONCA KALEM ARASINDAN, SELAM VE SEVGILERIMI BIRAKIYORUM SAYFANIZA.
BUNU BENDE IZNINIZLE FACEDE PAYLASIYORUM ..
nezahat kaya tarafından 3/22/2010 12:22:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
nezahat kaya tarafından 3/22/2010 12:23:22 PM zamanında düzenlenmiştir.
içim acıdı okudukcaa....
yalnızlık Allaha mahsuz...fakat ne acıdır ki insan oğlu yalnız doğuyoryalnızda ölüyor....yaradanherkeze hayırlı evlatversin....burdan şunu anlıyorum ki aile her zaman biyolojik olmuyor işte...hiç ytanımadığın yabancı bir insan da önemli olabiliyor....
kutlarım...
Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır
Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım
Bu gece dağ başları kadar yalnızım
..........
..........
Attila İlhan
her zaman ki gibi bu kalemin yazılarını çok seviyorum,
ve yine büyük bir haz ile dönüyorum yalnızlık bile okusam...
tebrik ederim güzel kalem,
ve mutlu yıllar dilerim...
Yazı bana iki konuyu düşünme fırsatı verdi
Birincisi kim olursan ol on çocuğunda olsa sonunda yanlız kalıyorsun yanlızlığı tadıyorsun
bunun yanında yanlız kalma korkunda varsa oda ayrı bir sızı
sevdiklerinin aramamasına kızıp öfkelenmesende belki bir işleri vardır yoksa aramazlarmı diye düşünüp hem sevdiklerine toz kondurulmaz hemde o acı gerçekle karşı karşıya gelmek istenmez...
İkinci konu ise bana göre yazar daha önce yazdığı ...Sana Geldim Şkım ..yazısının rövanşını aldı demek istediki yazar her şeyi yazabilmeli
Konu olarak çok güzeldi.............
..........saygımla
Okudum yazıyı ve sonrasında alışkanlığım olduğu üzere tüm yorumları da okudum.
Yazıdaki öykü kurgu ya da gerçek... Değişmez benim için. Zaten öykülerin bir kısmı bizzat yaşanmışlığı anlatır, bir kısmı da beyinde kurulan bir kurguyu... (Benim tercihim hep gerçekten yanadır)
Bir sanalllık, gerçeklik gibi ortam hissettim yorumlarda. Gerçi yazının özünde de olan kavram sanallığın asla olmadığı idi.
Ben de Emine Hanım'ın bakış açısıyla bakıyorum ve bu konuda yazı da koymuştum sayfama.
14 yıldır, mesleğim, yaşam biçimim gibi etkenlerle hep internetteyim. Çok olaylara şahit oldum, çok olayları yaşadım, çok insanla tanıştım burada. İnsanlar yazılarını kendi parmaklarıyla ve beyinlerinden aldığı talimat ve düşünceyle yazıyorlar.Yürekleri çarpıyor, hareket edebiliyorlar. Taşıdıkları bir ruh var. Acıları, tatlıları hissedebiliyorlar.
Görünmek ise konu eğer; gazetenin yazarını da göremiyoruz, sadece yazdıklarıyla tanıyoruz O'nu... Japon Devlet Başkanı'nı da sadece resimleri ile biliyoruz...
Sanal mı bu kişiler?
Ben internet vasıtasıyla tanıştığım insanların % 80 i ile bizzat yüzyüze de görüştüm. Ve okuyanları temin ediyorum ki, burada tanıdığım ruhları ile hiç bir farkları yoktu. Ben zaten ruhen resimlerini çizmiştim, yüzyüze görüştüğümdeyse sadece slüeti yerine oturdu.
Kutluyorum Emine Hanım'ı... Konusu için...
Sevgiler...
Hikaye de güzeldi şiirde.
İbret alınacak bir durum.
Sanal evlatlığa gelince: Evet, sadece doğurmuş ılmak nasıl anne olmak için yeterli değilse bir anneden doğmuş olman o anneye evlat olduğunu göstermez.
Evlatlığını yapabiliyorsan evlatsın.
Tebrik ederim. ince bir konuyu işlemişsiniz.
10 numara
Engin Tatlıtürk tarafından 12/31/2009 2:01:39 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yalnız Kadın
Yalnızlık girdabında
Bir kadın,
Kıvranıyor acılarla…
Boşuna yaşadığını
Düşünüyor,
Etrafındaki hancılarla…
El sallıyor hayata,
İşte gidiyorum
Eyvallah!..
Emine Hanım bizler Foça'da sanal alemi dostluklara,gerçeklere dönüştürdük..
Günümüz dünyasında sanal alemin varlığı artık inkar edilemeyecek kada önemli...Sanal alem dostluklarıda güzel..Yalnızlaşan insanların yaşamı desek...
Güzel anlatım kutlarım saygılar
Yalnızlık Allaha mahsus derler ya büyüklerimiz, haklılar, hayatta insanın başa çıkamayacağı tek zorluk yalnızlık sanırım
Bizler biraz daha şanslıyız diye düşünüyorum, deftere girdiğimiz anda konuşabileceğimiz dostlarımız var. Dost diyorum bakın, arkadaş diyorum ve asla sanal kabul etmiyorum kimseyi. Teknolojinin bir nimeti olarak algılıyorum ben nette ki tanışmaları, ve hiç faklı gelmiyor bana apartmanıma yeni gelen bir komşu ile tanışmaktan, onunla sohbet etmekten ayrı değil düşüncelerim
Kutluyorum güzel yazınızı,
sevgilerimle arkadaşım
Kalabalıklar içinde yalnızlık. İnsanın canını, en çok yakan da, bu oluyor. Sonra, hiç ummadığınız anda, hiç ummadığınız bir insan, sizi çekip çıkartıyor, yalnızlık kuyusundan. Üstelik pek çok insanın " İnternette mi tanıştın?" diyerek, burun kıvıracağı, bir insan.
Kim daha çok insan acaba?
Sevgiler.
Yalnız Kadın
Yalnızlık girdabında
Bir kadın,
Kıvranıyor acılarla…
Boşuna yaşadığını
Düşünüyor,
Etrafındaki hancılarla…
El sallıyor hayata,
İşte gidiyorum
Eyvallah!..
Günün yazısı olabilecek duygusal yönü ağır basan sosyal içerikli harika bir yazı okudum değerli yazarımızın kaleminden...
Aslında bu yazı sanalın gerçek olduğunu kanıtlamış oluyor bizlere.Bir insan gerçek duygularını sanaldaki bir insanla içtenlikle paylaşabiliyorsa reelin gerçel yüzüyle karşılaşıyor demektir...
Bizler yazılarımızı gerçek yaşamdan etkilenerek yazıp insanlarla paylaştığımıza göre aynı duyguları da karşımızdaki insanlardan aldığımıza göre artık reel bir ortamla iç içeyiz demektir.Sonuçta sanatın bir dalıyla uğraşmaktayız...
Yazar,bu yazısıyla içinde bulunduğu yalnızlığı sanaldaki bir insanla paylaşmakla sanalın nasıl da reele dönüştüğünü anlatmış oluyor...
Yazı akıcı,sürükleyici ve heyacanlıydı....
Sevgili Emine hanımı tebrik eder,ayrıca yeni yılında yalnızlık duygularından kurtulup mutlu ve neşeli olmasını dilerim...
Sevgiler...Selamlar...
ayhansarıkaya tarafından 12/31/2009 12:32:38 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sanal mı? Bu kelimeyi artık sevmiyorum Emine hanım. Çünkü biz gerçeğiz, duygularımız gerç.ek, yazılarımız gerçek, insnalar gerçek, dünyamız gerçek. Biz gerçek olduğumuza göre, karşımızdakiler de gerçektir. Bunu ben hep böyle kabul ettim ve bundan hiç bir zaman da şikayetçi olmadım. Çünkü herkesin sanal dediği alan benim gerçeğimdi ve bu kanıtlanmıştı yıllardan beri.
Yalnızlık öylesine acı bir duygu ki. bu duyguyu ülkemde kadınların özlelikle yüzde sekseni yaşıyor inanın.
Güzel bir yazı ve güzel bir anlatımdı. Sevgiler yüreğinize
Yalnız Kadın
Yalnızlık girdabında
Bir kadın,
Kıvranıyor acılarla…
Boşuna yaşadığını
Düşünüyor,
Etrafındaki hancılarla…
El sallıyor hayata,
İşte gidiyorum
Eyvallah!.........güne hüzünle başladık harika bir uslubunuz var.....benlentide bulamamanın hissedipte hissedilmemenin acısı okurken bizde duyduk...öyküde anlatımda çok güzeldi tebrikler....yeni yılda sevenlerinle birlikte sağlıklar mutluluklar getirsin..
Sevgili arıbeyi, öncelikle yapıcı ve güzel yorumunu için çok teşekkür ederim. Eskiden ben de o, ranyo tiyatrolarının vaz geçilmez takipçisi idim ve çok da severek dinlerdim. Şimdi bizim site gibi siteler o açığın yerini kapatmaya çalışıyor. Bizlerde elimizden geldiği kadarıyla yazıp anlatmaya, yazdıklarımızı paylaşmaya çalışıyoruz. Tabi ki dört dörtlük bir anlatımla anlattığımı söylemiyorum. Yapabildiğim kadarıyla. Sevgiler.
sevgili kafka_labirenti, öncelikle öneri veren yorumunuz için çok teşekkür ederim. Benim sayfama gelip yorum yapabiliyorsunuz. Beni okuyorsunuz. Öğleyse varsınız. Sizin yazınızı görüyorum. Siz benim öykümü görüyorsunuz. O zaman siz de, ben de sanal değiliz. Bu öykü sanaldır, insanlara güvenilmez diyenler için yazılmış bir öyküdür. insan gerçek hayatta ne kadar yalancıysa, sanalda da aynıdır değişmez. Ben bunu anlatmaya çalışmıştım. saygılar. Mutlu yıllar...
Maalesef anlattığınız yaşam gibi binlerce insan varolma mücadelesi veriyor ülkemizde yanlız başına veya yanlız yaşlı karı koca olarak.Hep üzülürüm onların adına.
Yıllar önce bir arkası yarın dinlemiştim radyodan.Unutamam bir türlü.
Yanlız yaşayan karı koca bayramda çoçuklarını bekliyorlar. Her çeşit yemek ve tatlılar hazır.Gelen giden yok. Çoçukların gelmediklerine yandıkları gibi zayi olacak yemeklere ,verilen emeğe de yanmaktalar.Bayramın son günü eve hırsız giriyor.Farkına varıyorlar.Gizlice kafasına vurup etkisiz hale getirip bayıltıp bağlıyorlar sandalyeye.
Yıllardır evlerini ziyaret eden ilk insanı polise derhal vermek yerine daha fazla evlerinde tutmak için kavgaya tutuşuyorlar karı koca.Hırsızın karnını tıka basa zorla dolduruyorlar yemeklerle.Aradan hayli zaman geçiyor.Polisi çağırmayı istemeselerde çağırıyorlar.Ve hırsızın arkasından ağlamaya başlıyorlar.
Hikayenizi okuyunca yine hatırıma geldi ve daha da hüzünlendim.
Güzel bir anlatımdı.Kutluyorum emeğinizi.
SAYGILARIMLA.
Çok güzel bir noktaya eleştirel bir yaklaşım getirmişsiniz. Açıkçası öyküdeki konuyla, işlenişi arasında da - saplantılı bir biçimde- bağ kurmaya çalışan biri olarak öykünüzdeki Zeynep Hanımın durumunu da aynı "Sanal" ortamdaki gibi belirsiz, soyut bir halde ifade etseydiniz acaba daha mı ilgi çekici olurdu? Veya Zeynep Hanımı metaforlarla ifade etseydiniz daha mı cazip olurdu. İnanın bilmiyorum. Sonuçta ben de sanalım :)
Saygılarımla...