İZDÜŞÜM - V / İmgesel Yaşamlar
Dr. Mustafa YULUĞ; “Aydın, toplum ve ülkesi için tasarımı olan ve o tasarımı yaşama geçirebilecek cesarete sahip kişidir.” demektedir. Çok açık; aydının ilgi alanı birey/kendisi değil toplumdur. İlgilenmek (masa başı edimlerinden daha fazlası olmak üzere) yetmemektedir, ilgilenilen her ne ise onu cesaretle savunmak ve uygulamaya çalışmak gerekmektedir. Özetle; aydın eşittir toplumsal tasarım, hareket, bilinç, sorumluluk ve yürektir.
Yurdumuza kabaca bir göz attığımızda; ekonomik eşitsizlikler ve dengesizlikler, işsizlik, hayat pahalılığı, sosyal güvence dizgelerinin yetersizliği, eğitimsizlik, fırsat eşitsizliği, bağımlı iç ve dış politikalar, hemen her yönüyle sorunlar yumağı gençlik, kontrolsüz nüfus artışı, sağlık ve eğitim sistemi, adalet sistemi, yaygın hale gelen adi suçlar vb. gibi sayılabilecek pek çok sorunla karşı karşıya geliyoruz.
Ülkeyi yöneten ve yönlendirenler, basına yansıyan kadarıyla, genel durumdan hayli memnunlar. Yurtta, yaşamın ve çağın gereği sayılabilecek sıradan istekler AB düşüne bağlandı. Hayat pahalılığı göstergeleri tek haneli rakamlara(!) indi. Fakirlik sınırı diye adlandırılan rakamın çeyreğinin asgari ücret olarak belirlenmesi ve o para ile bireyin yaşamasının istenmesi sıradanlaştı. Verilen bu para ile, örneğin birkaç kişilik bir ailenin bir ay boyunca nasıl geçineceği/ geçindiği büyük bir soru işaretini peşinden sürükleyen bir sorular dizisi olmaya devam etmektedir.
Bir toplumun aydınları, aynı zamanda, o toplumun önderleridir. Onlar, değişime, gelişime ve uygarca yaşama öncülük ederler. Aydın olmak, bir meslek olmaktan öte, bir yaşam biçimidir. Gazeteci, yazar, şair, sanatçı, sendikacı, eğitmen gibi kimliklerin aydın olmaya yakın ve yatkın olduklarını düşünebiliriz. Örneğin şair veya yazarlık niteliği bulunan bir kişi, yaşadığı koşul ve dayatmalara itiraz edebildiği, duyarlı olabildiği ve cesaretle harekete geçebildiği oranda aydınlık yolcusudur. Emperyal bir paylaşım savaşına karşı durabildiği sürece aydındır, bir kişi. Eşitsizliği ve adaletsizliği yürekle dillendirdiği ve yapılması gerekeni yüksek sesle haykırdığı sürece aydındır, bir kişi. Yurdumuzda 6.5 milyon kadının okuma-yazma bilmediğini, bu kadınların eğitilmediği sürece toplumsal ilerlemenin olanaksız olacağını söyleyebilen kişi, aydınlık yolcusudur. İşsizliğin bu denli yüksek olmasının ve gelir dağılımındaki dengesizliğin, her türlü istismara ve yozlaşmaya açık bir durum olduğunu, kişilerin önce ekonomik koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini, bunun da dayatılan dizgelerle/ anlatılan istihdam olanakları masallarıyla olamayacağını dile getirebilen kişi aydınlık yolcusudur. Aksi halde, bildik yöntem ve klişelerle belli sıfatları edinenler, bu işlerin bu kadar kolay olmayacağını anımsamalıdırlar.
Adının önüne yazar, şair vb. eklemekle kişi, ne yazık ki, aydın sayılamaz. Bir kitap/ yazı bin yıl sonra veya bin km. mesafeden okunduğu zaman, okuyucuda bir şeyler bırakabiliyorsa o sözcüklerin sahibi yazardır. Güne, çağa, toprağa, evrene, topluma ilişkin konuları görmeksizin, sözcükleri yan yana veya alt alta sıralamak şairlik/yazarlık değil kalem-kağıt, enerji ve zaman kaybıdır.
Toplumumuzda genel bir “bilinç” sorunu var. Bilinç düzeyi yüksek bir toplum, aynı zamanda, örgütlülüğü yüksek bir toplumdur. Genelgeçer ekonomik dizge kandırmacasının aksine birey, tek başına, bir hiçtir. Birey, bilinç ve örgütlülük elbisesiyle bir etkin varlıktır. O noktada birey güçlüdür, toplum güçlüdür. Teknolojik ilerlemelerden ve çağın kazanımlarından yalnızca tüketerek yararlanmak, yeryüzünde belirli bir kütleye sahip olmaktan fazlası değildir.
Örgütlülük, bir bilinç işidir. Örgütlü bir birey, kendisiyle, toplumuyla, ülkesiyle ve dünyayla ilişkilerini örgüt yoluyla düzenler. Buna ortak akıl yoluyla da düzenler, diyebiliriz. Örgütlülük, bir adalet, denge, ilerleme, liyakat ve kurallar toplamı ve arayışıdır. Dolayısıyla bireysel çıkar arayışı, buralara bulaştırılmadığı sürece toplum kazanacaktır.
Aydınlık yolculuğu, bezirganlığı bünyeden kovma sürecidir. İmge ve simge satışlarının getirileriyle yaşamlarını kazananlar bilmelidirler ki imgesel yaşamlar, kumdan kalelerdir. Kumdan kalelerin ömrü, bir veya iki dalga darbesinden ibarettir. Eylem ile söylemi, bir başka deyişle, “imge” ile “gerçek”i örtüşmeyenlerin “aydın”lık tezleri, onların düşünme hızından bile çabuk çürüyüp gitmeye mahkumdurlar.
Erdem AK
YORUMLAR
"Örneğin şair veya yazarlık niteliği bulunan bir kişi, yaşadığı koşul ve dayatmalara itiraz edebildiği, duyarlı olabildiği ve cesaretle harekete geçebildiği oranda aydınlık yolcusudur. Emperyal bir paylaşım savaşına karşı durabildiği sürece aydındır, bir kişi. Eşitsizliği ve adaletsizliği yürekle dillendirdiği ve yapılması gerekeni yüksek sesle haykırdığı sürece aydındır, bir kişi."
--------------------
Aydın olmak, bir meslek olmaktan öte, bir yaşam biçimidir.
------
Tebrik ederim.
http://www.edebiyatdefteri.com/index.asp?istek=tum_yazilar&k=detay&yazi_id=5681