- 733 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
METROPOL /DEN TARİHE YOLCULUK
METROPOL /DEN TARİHE YOLCULUK
“..seni öyle bir yere götüreceğim ki yürümeyi sever misin …ormanda yürümeyi..” sözüyle düşüncelerimi frenleyebilmiştim o kadar çok düşünce sağanağı yaşıyordum ki bu mukaddes şehri dünya ve zamane kenti yapmak uğruna kendi medeniyet ve mimari değerlerinden bu kadar kopuk uzak yabancı bir yerleşim anlayışını bire bir hüzünle seyrediyordum kendimi toparlayıp dostumun tekif ettiği ve benimde yapmayı istediğim yürüyüşe dikkatimi verdim meğer belgrad ormanlarına gelmişiz arabaya bindiğimden itibaren insan ve ağaç üzerine o kadar konuştuk ki şimdi ağaçların dünyasına merkezine gelmiştik işte bir fidanın ağacın insan için ne kadar hayat olduğunu ilk kez bu kadar yakından dinliyor ve görüyordum bugüne kadar diktiği fidan sayısı ( sadece çam olan sayı ) 940 civarında olduğunu söyleyen dostumun hedefinin 1000 olduğunu söylemesi müthiş bir dinamizm son derece ahlaki ve insani üst derece Salih bir ameldi sayısız ağaç dikilmesine ve desteğine yakın uzak herkese yaptığı teşvikler bu sayının dışındaydı yanan ağaçlar ve ormanlar için ağladığını anlatırken yüzündeki acıyı okuyordum bu güzel insanın ağaç ve yeşillik sevdalısı olduğunu bilirdim ama bu kadar yüreği yanan ruhu insan ve ağaç sevgisiyle dolu olarak içinde çığlıklar yaşattığını bilemezdim “..şimdi birazdan en az 6 km. yürüyeceğiz hazır mısın ..” uyarısı ile bismillah inişli çıkışlı patika yolu yürümeye başladık muhteşem bir duygu ve insanlar burayı keşfetmiş olmalı rahat kıyafetleri ile yürüyüş yapanlardan koşanlara antreman için gelen sporculardan sevgililere kadar her kesimden insanlara rastlıyorduk derin derin sesli sesli nefes alıp veriyordum sık uzun ağaçların arasında olmak ve yanı başımızda akan suyun sesi ve esen temiz duru dinlendirici havanın insanın bütün hücrelerine nüfuz eden tedavi edici huzuru anlatamam akan suyun kontrolü ve değerlendirilmesi adına inşa edilen kuyuların atalarımız Osmanlı mimarisi ve estetiği içinde ormanın derinliklerinde görmek toplumsal insani hizmetin nişanlarıydı ve 1563 yılı bir bentin önündeyiz Osmanlı ecdadımızın hatıraları ile karşılaşmak bambaşka bir heyecandı saat 15.15
.....aralıksız dinmek bilmeyen bir sohbetin içinde zamanın nasıl geçtiğini bilemedim gördüğüm ve şahit olduklarım söz sözü açarak daha bir anlam kazanarak çoğalıyordu çevrenin temiz görünümü üzerine kendisinin bu uğurda bıkmadan verdiği mücadeleyi anlatırken yaşadıklarına dair anılar dinlemeye değer konferans niteliğindeydi neler konuşmuyorduk ki yuvaları güneyi gösteren karıncaların hayatından arıların çalışkanlığına gövdeleri yosun tutan ağaçların bilge özelliklerinden çam sakızlarının entresan hikayelerine ufoların gerçekten var olduklarına dair yaşanmış ve bizzat başından geçen ciddi bir hatıranın heyecanlarına kadar bir yandan yürüyor bir yandan ara ara durup seyrediyor konuşuyoruz ve çeşmeler oluklarından kaynak sular akan çeşmelerine kadar burada daha bitmemeiş ne çok unutulmaz gözlemlerim oluyordu bir ara çok ilginç bir duruma şahit olduk dört ağaç bir araya gelmiş sanki aynı kökten fışkırmış gibi ağır gövdeleri ile yükselip gitmişler ve içte kök hizasında kurna şeklinde bir oyuk yağmur suyu ile dolmuş kuşlar ve her türlü canlının su içmesi için adeta hazırlanmıştı sanki günün en güzel fotoğrafıydı diyebilirim ve korunun köpekleri evet hepsi insancıl hepsi aşılı hepsi dost insana arkadaşım onlar için bir torba kemik taşıyordu her gelişinde onları beslediğini anlatması duygulandırmıştı seçkin bir davranış aç olan canlıyı düşünmek hatta karıncalara bile bazen pirinç mercimek taşıdığından bahsetmesi bazen onları uzun uzun seyrettikten sonra geçtiği yollara serptiği her şeyin karıncalarca yuvalarına taşındığını görerek mutluluklar yaşadığını anlatması güzeldi ve bana bunu tavsiye etti çalışkanlıklarını seyret ve düşün evet bu ve benzeri hayatın içinde tecrübe dolu pratik ve gerçekci anlatımları seviyor ve yaşıyorum saat 15.45 …
..…ikindi ezanı vakti girmişti yürüdüğümüz nokta 4000 metre olmuştu bir çeşme başında namaz sonrası nefeslendik yanımızda 6 elma vardı ikişer tane yedik iki tanesini de az önce oraya gelen namaza duran yaşlı kadın ve kızına ikram etmişti dostum ve ekledi “..ben elmasız yapamam benim için en etkili meyve elmadır günün her saatinde yemeden duramam..diyordu dinç ve sağlıklı olmamı önce elmaya sonra tansiyondan böbrek ve kalp rahatsızlıklarına kadar her derdin devasının oksijeni bol böyle yerlerde yürümek doğal sebze ve meyvelerden çekirdeklerine kadar yemeyi gerçekleştirmek topraktan gelen insanın toprağı bir an olsun bırakmaması gerektiğini bazen yalın ayak toprakta gezinmenin toprakla olmanın sayısız faydalarından bahsetmesi heyecan vericiydi ve doğruydu sigara içmekten ve alkol kullanmaktan nefret eden arkadaşımın doğanın şu mükemmel tedavi edici zengin yönüne dikkat çekmesi doktor ilaçlarının zamanla kalp ve böbrek yetmezliklerine yol açtığını bile bile doğru ve en kolay olanın her türlü hastalığın tedavisi olan toprak ve doğanın ürünleri olduğunu ifade etmesi ne çok doğruydu hava giderek sertleşmişti ancak dipdiri sağlıklı dinç bir beden inşa ediyordu içimizde gerçekten mükemmel bir gezinti olmuştu akşam namazı sonrası tere-maydanoz-turp ve çupra olan akşam yemeği arkasından demlenen çay nefisti saat 18.50…
MUSTAFA KAYA
İSTANBUL / 2009
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.