- 1148 Okunma
- 30 Yorum
- 0 Beğeni
Sanal Sanılanlar
Sanal Sanılanlar
Sanmak... Varsaymak...
Yok; ama var.
Ya yoksa? Ya varsa? Var mı yok mu?
Yok ise nasıl var? Var ise nasıl yok? Yazı tura gibi... Papatya falı misali...
İnternetin dünyayı ufacık yaptığı andan itibaren var bu tartışmalar. Web sayfalarında yazanlar, sohbet pencerelerinde tanışanlar, mikrofonlarla konuşanlar varlar ile yokların ikilemindeler nedense.
Açalım biraz...
İnternet yok iken sanal kavramı var mıydı?
Sanal değil; ama sanmak sözcüğü vardı. "Sanırım ki" ya da "Sanıyorum ki" denirdi. Sanmış olsa da o gerçek idi ve sadece tahmindi yaptığı.
Çok geçmişlere gidelim. Çocukluk yıllarımıza... Hangimiz yaşça bizden çok büyük bir komşumuza için için âşık olmadık ki? Hangimiz o aşkı yüreğimizde besleyip büyütmedik? Hangimiz ilkokulun minicik sıralarında, karşımızda veya yanımızdaki, biz gibi minicik arkadaşımıza büyük düşlerle sevdalanmadık? Hangimiz ilk sevdaları o yıllarda hissetmedik?
Bilinmezdi o yıllarda "Sanal" sözcüğü. Bilinse inanın asıl sanal sevdalar onlardı işte. Olmayacak, hayalde kalacak olgulardı. Sanılanlardı...
Bazen öğretmene bile âşık olunurdu mini mini çocukken... Öğretmen vardı ve canlıydı. Ama o aşk sanaldı. Öğretmenin canlı oluşu o minnacık yürekteki sevdayı gerçek yapmıyordu ki. Var olmak, dokunulmak gerçek olmaya yetmiyordu.
Mertlik bozuldu mu tartışılır ama daha sonra internet icat oldu... İnsanlar parlak camlı ekran ardından sohbetlere başladılar. Tanışmalar oldu, arkadaşlıklar ve dostluklar kuruldu, yeni sevgilere yelkenler açıldı. Bunlarla birlikte "Var-yok" ya da "Sanal-gerçek" ikilemleri başladı.
İnternetin ilk anından itibaren bu güzellikten yararlanan bir kişiyim. İnanın 5 duyunun hepsine de sahibim. Bildiğim kadarıyla zekâm da var. Giysileri kimsenin yardımı olmadan giyebiliyor, çıkarabiliyorum. Masaya konan yemekleri de yiyebiliyorum. Su içiyor, düşünüyor, okuyor, yazıyorum. Varım ve gerçeğim. Tıpkı ekranın gerisinde bulunan milyonlar gibi...
Yazan parmaklarım gerçek... Yazdıran beynim, duygularımı parmaklarıma aktaran gönlüm, ekrandaki görüntüm, mikrofondaki sesim gerçek…
Sanalım yine de bazılarına göre!
Hadi canım sen de!
Gerçek denilen günlük hayat ile sanal denilen ekran gerisine, birkaç kazma daha vurup, az daha derinleştirelim konuyu.
Kişilerin görüntülerinin, giysilerinin, ses tonlarının, hareketlerinin karşısındakini etkileyebilmesi için provalar yaptığı, maskeler taktığı günlük hayatla, nasıl olsa görünmüyor düşüncesiyle en olmadık giysilerle oturulup, görselliğin dert olmadığı ekran gerisine bakalım.
Bir yanda kişi, günlük hayatında ortama göre olduğunun dışına çıkacak, kibarlaşacak, narinleşecek, maskenin en güzelini takacak, karşısındakini o maskesiyle etkileyecek; diğer yandaysa ekran gerisinde, asıl kişilik, asıl öz, maskesizce, endişesiz, asıl olduğu gibi, kendisi olarak ortaya konacak...
Yalancıysa özünde; yalan söyleyecek... Küfürbaz ise kişiliğinde; küfredecek... Kibar ise asıl karakterinde; harika sohbet edecek... Yani siz onun aslını, yazılarında hissedeceksiniz; ama alışılagelmiş bir tabir diye, ya da eskiden beri birileri böyle düşünmüş diye, o düşünceleri hiç analiz etmeden kabullenecek, yine de o kişinin ya da kişiliğin adına sanal diyeceksiniz...
Günlük hayatında, taktığı maske ile özünden uzaklaşıp çok başka kişiliğe bürünen, böylelikle sahte kişilikle insanları etkileyenler gerçek kabul edilecek; ama kişiliğini maskesizce ortaya serip, asıl özü ile gerçeğini gösterenler de sanal...
Ne hoş hayat!
İster ekran gerisinde, ister günlük hayatta... Özünü ortaya koyan kişilik sahibi insan gerçektir bana göre...
Hatta yorumlarını bir şekilde isimsiz yazanlar bile… Hatta yorumlarında adlarını isimsiz olarak niteleyenler bile… Belli ki onların da bir gizlenme nedeni, bir amacı vardır. Tıpkı TV programlarına ya da sohbetlerine isimsiz telefonlarla katılanlar kadar gerçek…
Ama biliriz ki ne TV programında ne de başka yerdeki isimsizler çok az kişi tarafından bilinip hoş karşılansa da çok kişi tarafından hoş karşılanamıyor.
Tekrar edeyim ki; ister ekran gerisinde, ister günlük hayatta, özünü ortaya koyan kişilik sahibi her insan gerçektir bana göre...
Maskeyi günlük hayatında ya da ekran gerisinde kullanansa, sanalın ta kendisi…
YORUMLAR
Hiç bu açıdan bakmamış ve düşünmemiştim abi...
Evet,örneğin sen...Benim için san'al mısın?Hayır:) San'mıyorum seni..
Ekranın gerisindeki insan nasılsa, zaten bir zaman sonra kendini illa ki aşikar ediyor..Zamanla her şey anlaşılıyor ki,örneklerini de fazlasıyla görüyoruz defterde... Ne diyelim ,san'al olmamak dileğiyle:))
Turgay COŞKUN
Turgay COŞKUN
Değerli kalem...
maskeler çıktığında ki yadırganma korkusu belki, belki de savunmasız çıplak kalma korkusu..
kimbilir...ama sanal alemde var..buda bir gerçek..Fakat her yiğidin harcı değildir ..sanaldan real e geçmek..
Yüreğinize sağlık...Saygılarımla...
suskun_sevdam tarafından 1/12/2010 11:56:05 PM zamanında düzenlenmiştir.
Şiirlikız...
Çok haklısın Canan... Günlük yaşantımızda bırakalım tanıdıkları, arkadaşlarımız, dostlarımız, sevgililerimiz, eşlerimiz bile taktıkları maskeyi sonra çıkardıklarında bambaşka birileri olduklarını hep görmüşken, nedense burada yanlışlını gördüklerimizi "Sanal işte, ne beklenir ki?" deyip kolay yolu seçiyoruz...
Çok iyi yakalamışsın. Tebrik ediyorum...
Sevgiler...
asyaasya...
Zaten tüm insanlar aynı şekilde düşünselerdi, robotlar topluluğu olurduk. Değişik fikirler olacak ki hayata renk gelsin. Olabilir... Değişik sitelerde yazımı okuduğunuzda etki altında kalıp "Doğru" demiş olabilirsiniz. Güvenip güvenmemek kişisel bir durumdur. Ben ise internette tanıdığım herkesin kişiliğinin günlük yaşamından farklı olduğunu hiç görmedim. O nedenle de bu konuda hiç fikrim değişmedi. Birkaç kişi bile olsa yine değişmezdi fikrim. Selam ve saygılar...
Bu yazının özü tek satırda gizli bence.''-İster ekran gerisinde, ister günlük hayatta... Özünü ortaya koyan kişilik sahibi insan gerçektir bana göre... ''Bizzat görerek tanıştığımız arkadaşlık kurduğumuz hatta evlenip aile kurduğumuz nice insanlar o bahsettiğiniz maskeleri takmakta kimi zaman.Belki de yaşarken bile bazen sanalın içindeyiz.O sebeple Internet üzerinde sanal dediğimiz bir çok insan belki de reel dediğimiz gerçekten daha da gerçek olabilir.Güzel bir yazıydı teşekkürler.Şiirlikız Canan
Rica ederim, gercegi yansitan barindiran yaziniz günüme bomba gibi düstü.
Bazi kelimelerinde ki yanlislarimi da düzenleyip ;
mesela;Sanal lil =Sanallik*
yeterinde= yeterince* gibi:)
E yanlisligin neresinden dönülse kardir degilmi:)
müsadenizle efendim, ben gidiyorum biraz Real'e :)..
saygimla
Nar-ı Çiçek...
Şu sözleriniz gerçeği ne güzel yansıtmakta... "Basdan sona "HAK VERDIGIM" anlamli güne dair yazinizi kutluYorum.
Sanal lil beni irgalamiyor aslinda, yeterki insanligi göreyim karsimda.Realde yeterinde yalan var zaten karsimda."
Düşünce olarak desteğiniz ve güzel youmunuz için çok teşekkür ediyorum...
Saygılar...
sonay uçak gürlek...
Teşekkür ederim... Saygılar ve selamlar...
Fikret Tezal...
Çok iyi ve yerinde bir yorum getirmişsiniz. teşekkürler. Tabii ki bir tez ileri sürülmüşse, kanıtı da gerekir. Saygılar...
ilknur doğanay...
Herkesin birbirine olan saygısı, insanların burada sanal olmadıklarının göstergesi tabii kii... Saygılar...
hicbitmez...
Her sözünüz çok doğru. Düşünce olarak desteğinize teşekkürler...
Eğer çalıntı olmamışsa başka yerde de okumuşsunuzdur... Aşağıdaki adresler dışında ise (O adreslerde hala mevcut) çalıntıdır.
http://suskunbiradam.blogcu.com/
http://suskunbiradam.blogspot.com/
Saygılarımla...
narmer...
Evet, Eser Hanım... İlk cümleniz ne kadar doğru... Sanallık tamamen kişinin karekteri ile ilgili. Ruhuyla ilgili... Bana göre sanal sadece rüyalarda var. Çünkü "Sanal" kavramı kişinin bilinçsizlik anıdır ki; bilinçsizlik anları da sadece rüyalarda olur.
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim...
Sevgi ve saygılarımla...
Ben interneti hiç bir zaman SANAL olarak düşünmedim. Sohbet ettiğim kişilerin gerçek kişi olduğunu kabul ettim. Çünkü ben gerçektim. Özdüm, olduğum gibiydim ve karşımndaknin de olduğu gibi göründğünü düşündüm ve bu düşüncelerim hiç bir zaman yanlış çıkmadı. Yedi yıldır internet kullanan biriyim ve internetin bana verdiklerini real hayatta hiç kimse vermedi. O da nedir biliyor musunuz. Okumak, araştırmak, bilmediğim bir dünyanın içinde var olmak ve daha çok bilgilenip, daha çok yazmak.
Gerçek hayatta maske takanlar, sanal dedikleri ortamda da maskelerini takabilirler. Nasıl real hayatta onları tam olarak tanıyamıyorsak, internette de tanıma imkanımız yoktur.
Çok güzel bir yazı idi. Saygılar yüreğinize.
Yok ise nasıl var? Var ise nasıl yok? Yazı tura gibi... Papatya falı misali...
..
Yazan parmaklarım gerçek... Yazdıran beynim, duygularımı parmaklarıma aktaran gönlüm, ekrandaki görüntüm, mikrofondaki sesim gerçek…
Sanalım yine de bazılarına göre!
Hadi canım sen de!
Gerçek denilen günlük hayat ile sanal denilen ekran gerisine, birkaç kazma daha vurup, az daha derinleştirelim konuyu.
Kişilerin görüntülerinin, giysilerinin, ses tonlarının, hareketlerinin karşısındakini etkileyebilmesi için provalar yaptığı, maskeler taktığı günlük hayatla, nasıl olsa görünmüyor düşüncesiyle en olmadık giysilerle oturulup, görselliğin dert olmadığı ekran gerisine bakalım.
...
Gerceginden ne hayir gördük ki sanali o olsun diyenlerimi ararsiniz,
yoksa soguk ekran karsiisnda caka satanlarimi.
Basdan sona "HAK VERDIGIM" anlamli güne dair yazinizi kutluYorum.
Sanallik beni irgalamiyor aslinda, yeterki insanligi göreyim karsimda. Realde yeterince yalan var zaten karsimda.
saygimla
Nar-ı Çiçek tarafından 12/27/2009 5:27:41 PM zamanında düzenlenmiştir.
Tekrar edeyim ki; ister ekran gerisinde, ister günlük hayatta, özünü ortaya koyan kişilik sahibi her insan gerçektir bana göre...
Maskeyi günlük hayatında ya da ekran gerisinde kullanansa, sanalın ta kendisi…
Turgay Bey'e katılmamak elde değil. Günümüzün bir gerçeğini akıcı bir üslupla çok güzel anlatmış. Sanalın sanallarına gelince... Gerçek hayattaki sanal insanlar, ekran arkasına gizlenince daha bir sanallaşıyor. Bu gibi insanlar, karşılarında ki kişiyi kandırdıklarını sanarlarken, kendilerini deşifre ettiklerinin farkına bile varamıyorlar. Bana göre, sağlam bir karakter, her yer de aynıdır. Özü değişmez. Kutluyorum... sevgiler...
Hiç sanal bir geçmişim olmadı, nasıldır bilmiyorum ,bilmekte istemedim,bu konuda kendimi şanslı hissedenlerdenim. Edebiyat defteri ni sanal olarak görmüyorum, bilmem gerektiği kadar biliyorum kişiler hakkındaki bilgileri, bu yeterli oluyor...
Burada paylaşılan her şey değerli, her şeyden önce saygı var,
insanların birbirine olan saygılarını görmemek mümkün değil.
Kaleminiz daim olsun
Saygılar ve selamlar
insan neyse odur.ekran arkasi diye bir sey yok olamaz.
özgüveni olan kendine güvenen daima aciktir tavir ve hareketlerinde.kimse kimseyi kandiramaz maske ile zavallica kendini kandirir sadece.
zaten insanlar kendini bellide eder bir sekilde
sahteligi hissetmek okadar zor degil.
isim konusuna gelince sayet ki dostluklar kurmussak güvenimizi kazanmissa karsi taraftaki insan ismimizide her seyimizide ögreniyor.
bu yaziyi bir yerde daha okudugumu zannediyorum.
güzel bir paylasim.
yüreginize saglikk.saygilarimla
Size katılıyorum, Turgay bey. Sanallık, kişinin, karakteri ile doğru orantılıdır. Sanal = Gerçekte var olmayıp, zihinde tasarlanan. Sözlük anlamı ile bu. Buradan yola çıkarsak, gerçek hayatta ki, sanal kişi, bir anlamda, sadece karakter olarak, sanaldır. Varlığı, elle tutulur, gözle görülür.Mimiklerini, gözlerini görebilirsiniz. Dokunabilirsiniz. Beden dilini, izleyebilir, kahkahasını, sesini duyabilirsiniz. Sizi sadece, manevi varlığı ile aldatabilir, kandırabilir.
Siz de çok iyi bilirsiniz ki, bu ekran, neresinde olursanız olun ( önünde ya da arkasında ) garip bir ortam. Bir ekran,bir klavye ve sessiz kelimeler. Sınırı sonsuz bir hayal alemi içinde, kim olmak istiyorsanız, olursunuz. Maddi ( fiziksel ) ve manevi, tüm varlığınızla. Gerçek yaşamda ki sanal kişilerle, bu ortamdakileri ayıran en büyük fark da sanırım burada.
Saygılar.