- 951 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İYİ GÜNDE KÖTÜ GÜNDE HEP ALKIŞLADIK.
Beleştepe’nin korkuluklarından senin için tehlikeli bir oyuna davetiye çıkarırdık. Polis jopunun belimizde bırakacağı darp izine rağmen değerdi mabedin ışıkları altında kartalın kanat çırpmalarını görmeye, cebimizde kalan son parayla da susuzluğumuzu gideren suyu üç damlaya bölmeye… Otobüs duraklarında kaçak yolcu muamelesi görmeye…
Omuzlarımızdaki atkını göğsümüz kabarırcasına bütün İstanbul’a göstermek isterdik. Dolmabahçe - Levent arası, o yürümekten bir an bile üşenmediğimiz yolu her maç arifesi gider gelirdik.
Adını bilmediğimiz, şimdilerde karaborsacı denilen bir grup turnike nöbeti tutan adamın peşinde, stada girme vaatleriyle kandırılan, elimize tutuşturulan üç beş misli bilet yığınıyla
Küçük Çiftlik parkının gölgesinde sömürülen bir nesil yeşeriyordu günden güne büyüyen…
Çocuk yaşta çocuksu hayalleri yıkan, o zamanlar toz pembe sandığımız karaborsa alay etti aşkımızla. Hâlbuki hiç olmadı bizim de arkamızı dayayıp İnönü’nün müdüriyet kapısından bizi stada elimizi kolumuzu sallaya sallaya sokacak dayımız. Olmadı da hani polis babamız veya akrabamız yahut divan kurulunda birkaç tanede tanıdığımız, selamını iletip saygı göstertecek birisi.
Örselenmiş asi bir gençliğin getirdiği Beşiktaş sendromu bu bendeki. Biraz da çocuk yaşta kullanılmış olmanın öfkesini kusuyorum. Sonradan Beşiktaş’ı duyup görenlerden, yendiği zaman hovarda Ankaralım hovarda deyip, yenildiği zaman “Yönetim istifa. Ali gitsin, Veli gitsin” diyen taraftar olmadık.
İYİ GÜNDE KÖTÜ GÜNDE BEŞİKTAŞI HEP ALKIŞLADIK…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.