uzun bir yolculuktur sevmek (kısaca anlatılsa dahi)
Uzun bir yolculuktur sevmek, kendi yüreğinden başkasınınkine doğru yol aldığın bir keşif zamanıdır. İlk geldiğinde küçük bir çocuk tebessümüdür içine dolan. Bir elma şekeri tadındadır, bir rüya halidir aşk. Durduk yerde gülmeni sağlayan; yüreğinde bir kıvılcımla patlak vermiş ve sevgilinin gözlerinde tutuklu kalan, bir iç ihtilaldir aslında. Zaman geçtikçe önünde beliren engellerin yüreğinde açmış olduğu koca bir çağ yangınıdır sevmek. Ve bu yangın o kadar büyüktür ki, geceleri uykuyu firara zorlayan, gündüzleri ise zamansız dalgınlıklara yol açan, ölümle yaşamın, sıcakla soğuğun, güzelle çirkinin tam ortasında kalma haline zerk ettirir seni, hem de hiç farkında bile olmadan. Bu yüzden sevmek acı çekmektir, umut etmektir, en çaresiz durumda bile ‘’belki bir gün’’ diyebilmektir. Kavuşamasan bile sevgiliye, ondan vazgeçmemektir. Uzun bir yolculuktur sevmek, düşmekte vardır, kalmakta. Kalbin kırılmamışsa hiç ya da acıtmamışsan başkasının kalbini, üzgünüm ama sen sevmemişsindir aslında.
Sevgili gider, veda bile etmez bazen, arkasına bile bakmaz beklide. Sonra başka biri çıkar karşına seni mutlu etmek adına. Çok sever belki de seni, üzmez gidenin yaptığı gibi. Sen bunu gördükçe içinde acıyan, eskiye dair ne varsa unutmak istediğin bir sarhoşluk haliyle sarılırsın karşına çıkana. Yaralarını sarmasına izin verirsin bir bakıma, ama bilmiyorsundur; o yaralardır yaşadığını hissettiren sana. Yani kusura bakma bunun adı sevmek değil vefadır bir bakıma. Ve hala sevgilinin gözlerinin resmi vardır kalbinin o kilitli zindanının duvarında. Aşk hiç biter mi? Bu sorunun cevabı ortada; sevgiliden umudu kesip başkasının sözlerinde vukuu bulan bir yolculuksa seçtiğin, biter. Ve bir sabah, farkına seneler sonra vardığın bir acı pişmanlıkla gözlerini açtığın zaman dönüşü yoktur adına sevmek dedikleri bu yolun. Keşke demek için bile çok geçtir artık. Sen vefa borcunu ödemişsindir ama aşk senin kadar vefalı olamamıştır, gitmiştir, işin kötüsü seni de yanında misafir etmiştir.
Ve yıllar sonra o an, işte o an; her hangi bir günün her hangi bir zamanında, herhangi bir sokak arasında sevgiliyle karşılaştığın o an. İkinizde duraklarsınız önce, bir süre öylece kalırsınız, sadece bakışırsınız, eski günler gelir aklına, gittiğiniz yerler, onu ne kadar sevdiğin gelir aklına ve sonra, belki bir kuru selam bile vermeden uzaklaşırsınız oradan. Arkanızı dönüp bakmaya bile cesaret edemezsiniz ikinizde… Sen hayatına dönersin, o hayatına, ama eksiktir bir şeyler döndüğünüz o hayatta. Ve eksik kalacaktır her daim öyle, orada...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.