- 1983 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kürkçüler (Düşüngülü Eleştiri)
K Ü R K Ç Ü L E R
(DÜŞÜNGÜLÜ ELEŞTİRİ)
Kürkçüler, belimizden düşenlerin değil,
peşimizden gelip kültürünü yaşatanlarındır.
Gazeteci, yazar İdris Adil, Kürkçüler oymağının kışlık ile yaylak arasında geçen yaklaşık bin yıllık yaşamöyküsünü ‘Göçebelikten Yerleşik Düzene: Kürkçüler’ adlı kitabında dile getirmiş.
Güzel günler görmek devinimi ile Orta Asya’dan yola çıkan Kürkçülüler, Horasan üzerinden Anadolu’ya gelmişler. Oylumlarında kırmızı, mor güngülülerin açtığı Seyhan’la Ceyhan ırmaklarının geçtiği malaz ovasının Yüreğir Misis ekseninin orta yerine yerleşmişler. Ramazanoğlu Beyliği’ne bağlı bir oba gibi, ‘Geleneği ve göreneği ile… / Cirit, sinsin ve aşşık oyunuyla… / Ağıdı ve cenazesi ile… / Kilimi, türküsü ve düğünü ile...’ (s.259) yaşamışlar. O döneme tanıklık etmiş gibi öyküler yazan Adil, zaman zaman şiirsel düzyazı ile anlatımlar da yapmış.
Kürkçüler Dağcı Köyü’nde doğan İdris Adil, Ermeni Ayaklanması, Yemen, Mısır, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nda düşmanla göğüs göğüse mücadele eden Kürkçülü Çılgın Türklerin göz yaşartıcı öykülerini anlatmış. Yazar, Osmanlı dönemine ait kara delikleri anlatan öyküleri diyalektik olarak kurgulamış, geçmişe ayna tutuyor.
1909 Yılında tarihe ‘Adana Olayları’ olarak geçen ‘Ermeni Ayaklanması’ sonrası ‘Ermeni Piskoposu Muşek, ayaklanma başarısızlığa uğrayınca İskenderiye’ye kaçtı. Olayın Avrupa basınında Türküye aleyhine kullanılması Osmanlı Hükümeti’ni telaşa düşürdü. Yapılan yargılamalarda Avrupa’yı tatmin için 1 Ermeni’ye karşılık 47 Türk idam cezasına çarptırıldı.’ (s.137) Sözde suçlu bulunan Türklerin asılmasından sonra yakılan ağıdın bir dörtlüğünü birlikte okuyalım. ‘Abdioğlu’nun yazıları / Ceren kovar tazıları / Aralıkta yetim kalmış / Kibarların kuzuları’ (s.138) Duygu yüklü öykülerin içinde çiçek gibi duran alıntılardan da sıkça faydalanan Adil’in kolay okunabilen işlek bir dili var. Dilde yenilikçi olduğu söylenemez.
Dilin anlatım gücünü artıran ikilemeleri seven Adil, bir kanıt türü olan betimlemelerinde benzetme ve yazıya işlevsellik katan ayrıntılardan faydalanmış. Kürkçülü Ahmet Kâ’nın oğlu Ali’nin Çanakkale’de vuruluş ve şehit düşme ânı anlatılıyor. “Minik bir bebek, daha süt kokuyor. Geldi, gözlerinin önüne oturdu. Sevmek, dokunmak, koklamak istedi… Son bir çaba gösterdi çocuklarına uzanabilmek için… Emine’nin görüntüsü bir kez daha geldi gözlerinin önüne ve bir bebek kokusu… Doymak ister gibi içine çekti kokuyu. Göğsünden ılık ılık akan kanı hissetti sonra. ‘Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu va resulühü’ demek istedi… Dudaklarını kıpırdatamadı… İçinden geçirebildi.” (s.152)
Öykü dilini iyi bilen İdris Adil, yitik zamanın insanını yazmakta ve yöresel dili kullanmakta ustalık göstermiş. “ ‘aboo, bu Cabbar değil mi? ’ deyiverdi. Dede Çavuş, ‘sus kimse duymasın’ anlamında elini ağzına götürdü. Hızla odaya girdi. Fadime, ‘Cabbar, ne yaptın sen kaçtın mı yoksa? ’ dedi. Dede Çavuş, ‘yok gız, ne kaçması’ diye çıkıştı.” (s.162)
Kürkçüler Oymağı’nın kışlak yaylak arası geçen yolculuklarında bir bebeğin ölümüne yakılan ağıttan bir dörtlük okuyalım. ‘Uruma da kar yağdı mı ola / Ardıç boyunu eğdi mi ola / Ağ bebeğin öldüğünü / Gelin bacım duydu mu ola’ (s.90)
Yeryuvar düşüngü tarihinin sözvarlığı, atasözü ve deyimlere geniş yer veren İdris Adil’in şırıl şırıl akıp giden öyküleri okur belleğinde derin, lirik oylumlar oluşturuyor. Derlemeleri kuruluktan kurtarmak için Turgut Özakman gibi kısa öykülerden faydalanmış. Öykü yazmakta başarılı olduğu söylenebilir. Kürkçülerin tarihini, kültürünü ve öz değerlerini yazan yazarın yüreğine sağlık. * * * Kürkçüler / [email protected] / Kayhan Matbaacılık Ltd. / 279 s. /// * * * Kayseri’ye has uyanık yüreklilik bir esnaf hastalığı mı? ! .. Pahalı işçi çalıştırmamak için çeşitli bahanelerle her yıl üç yüz, beş yüz işçi çıkaran küreselci patron, neden yüreğini yanında taşımıyor? ..