MISRALARIN HİSSETTİRDİKLERİ 2
İşte benim en sevdiğim şiirlerden biri daha. Orhan Seyfi’nin "Tereddüd"ü. Mahçup bir âşığın duygularını itiraf ederken yaşadığı sıkıntı bir şiir olup ne güzel çıkmış karşımıza. Ben severim böyle mahçup, sıkılgan, aşkını cihandan pinhan eylemek için kalbindeki feryâda susturucu takan; fakat bir şey vesile olsa da yâre arz eyleyebilsem hâlimi diye içinden geçiren, nezâket ve zarâfet âbidesi âşıkları. Şimdi kaldı mı böyleleri bilmem. Belki bilindik bir ifade olacak ama içinde sevdiğine "siz" diye hitap edilmiş o malum şarkı da pek bir güzeldir:
***
Bir bahar akşamı rastladım size
Sevinçli bir telaş içindeydiniz
Derinden bakınca gözlerinize
Neden başınızı öne eğdiniz
***
Şimdi gelelim o şiire. Bakalım siz de sevecek misiniz?
********** TEREDDÜD **********
Sarâhaten acaba söylesem darılmaz mı?
Darılmak âdeti bilmem ki çapkının naz mı?
Desem ki ben seni...Yok dinlemez ki hiddet eder
Niçin, bu sözlerde ne var sanki, hiddet etse ne der
Desem ki ben seni pek...Ya kızar konuşmazsa
Derim bu çektiğim insâf edin eğer azsa
Desem ki ben seni pek çok...Hayır kızar bilirim
Tereddüdüm acaba hiddetinden az mı elîm
Desem ki ben seni pek çok...Sakın gücenme emi
Sakın gücenme eğer anladınsa sevdiğimi
***************************** ORHAN SEYFİ ORHON
Şair dilinin ucuna kadar gelen o iki kelimeyi ne kadar zor söylüyor değil mi? Gariptir ki bu iki sözcüğü duyduğunda muhatabının kızacağından, hiddetleneceğinden, güceneceğinden çekiniyor. Böyle bir âşık bulursanız ona bu ıztırabı çektirmeyiniz efendim.
Sanat müziği sevenler için şunu da belirteyim. Şiir nihavent makamında bestelenmiştir.
--------------------------------
Hep seninçündür benim dünya cefâsın çektiğim
Yoksa ömrüm vârı, sensiz neyleyim dünyayı ben...
......
Bâkinin sandığım bu beyit "Sen bir yana dünya bir yana" diyenlerin olsa gerek. Sen olmasan bu dünya benim neyime gerek. Bu dünyanın türlü sıkıntılarına sırf sen varsın diye katlanıyorum. Seninle aynı gökkubbenin altında olmak bile kâfi. Varlığın yanımda varsın olmasın....
--------------------------------
"Aşk odur ki nâ-mümkün ola"
....
Öyle mi gerçekten? Aşk imkansızlık derecesine göre mi değer kazanır? Vuslat ümidi olmayan bir aşk... Yakıcı, kavurucu, uzaktan uzağa... Sen ki uykusuz nice gece geçirmişsindir, uyusan bir lahza ayrı düşmez düşünden; gündüzleri onu bir anlık görebilme umuduyla saatlerce geçtiği yolda beklersin; yanına varabilmek, iki kelam edebilmek vardan yoktan, hayal bile değildir... Ve o, bütün bunlardan bi-haber... Belki de, sen aşkı böyle seviyorsundur. Firak, hicran, firkat, ayrılık adı her neyse o acı veren duygu sende mündemiçtir.
Haklısın, aşk vuslata ermediğinde kalıcı oluyor, Leyla ile Mecnun gibi, Ferhat ile Şirin, Aslı ile Kerem,Romeo ve Jüliette gibi..
Erol Evgin ne diyor: Belki de aşk dediğin erişilmez olmalı...
----------------------------------------
Pür âteşim açtırma benim ağzımı zinhâr
Zâlim beni söyletme derunumda neler var...
Kim bilir derununda neler var... Keşke söylese. Zâlim, zulme devam etse, şairin tahammülü kalmasa da öğreniversek içerisinde neler olduğunu. Aslında pür ateşim diyor, ateşle doluymuş... Ağzını bir açsa neler dökülecek dilinden neler.. Tahmin edilebilir sanırım bu sözler. Aşık milleti asırlardır aynı ateşte kül olmamış mı, şair tayfası da bunu terennüm etmemiş mi? O halde şairin derunundakiler bir sır değildir? Sevgili zâlimdir, âşıkın içi sevgilinin aşkından dolayı ateşle doludur. Bazen bu ateşin kaynağı öfkedir ağyare duyduğu. Ve âşık kişi aşkını öyle olur olmaz dillendirmez. Bu aşkı kimse bilmemelidir. Buna yakışır şöyle bir beyit hatırlıyorum:
.... Sırrını âşık olan şöyle nihan etsin kim
.... Duymasın ağladığın dîde-i giryânı bile...
Divan edebiyatını sever misiniz bilmem ama ben en çok edepli, mahçup, sırlı tarafını seviyorum.
------------------------------------------------
Yanıp tutuşmadan aylarca yummadım gözümü
Nücûma sor ki, bu kirpikler uyku görmüş mü?
***********
Bu dizeler muhtemel, bir sevgili için yazılmış. Abartma ve istifham sanatının güzel bir örneği. Şair uyumuştur uyumasına da o uykudan bir şey anlamamıştır. Sevgilinin hasretiyle bir gam ocağına dönmüştür kalbi, aklında hep ağyardan biri çıkıp sevgilinin gönlünü çalar korkusu vardır. Ve bu yüzden işte, geceler boyu sanki nöbet beklemektedir şair. Ne kendi duygularını açabilir yare, ne de ister ki başkaları yar olsun yare... Bu böyle ne vakte kadar devam eder?
Aynı durumda olan bir başka şair de şöyle deyivermiş bakınız:
......
Nagehan düşte seni ağyar ile görem diyü
Meyleylemez gözlerim bir lahza uykudan yana.
......
Şimdi yazacağım beyitte ise şairin uykusuz kalmasının sebebi korku veya sevgiliden ayrı olmanın verdiği bir ıstırab değildir. Şairimize sevgili "Bir gece düşüne geleceğim." va’adinde bulunmuş. Nice geceler geçmesine rağmen şairimiz sevincinden uyuyamadığı için de bu mümkün olmamış.
........
Ayıttı ol peri bir gün düşüne girüren bir şeb
Sevincimden nice yıllar geçipdür görmedim uyku”
.........
Ve çok bilindik bir beyitle kapatalım bu aşk yüzünden uykusuz kalan şairler mevzu’unu. Bu şairimiz de; gökbilimciler ve vakti tayin eden görevlilerin yılın en uzun gecesinin kaç saat olduğunu dert ehli kimselerden daha doğru bilmediklerini iddia eder. Beyit şöyledir:
....
Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir
Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saattir...
------------------------------------
Bizi hayata bağlayan hayallerimiz, sevdiklerimiz ve sevenlerimiz. Ayrılık halinde bile bir gün vuslat ümidi olmayaydı dünyadaki en çirkin duygu bu olurdu sanırım. Gerçekleşsin veya gerçekleşmesin vuslat düşüncesi bizi hayata bağlıyor evet. Yalnızca hayata mı? Öte dünyayı bize sevimli kılan da bizden önce göçmüş olan sevdiklerimize kavuşma ümidi değil midir?
Vuslat şairlere ilham veren bir hayâldir aynı zamanda. Ayrılık üzerine yazılmış binlerce şiir ve bestelenmiş binlerce şarkının içinde bu hayâl sezilebilir sanırım. Ayrılıkta çektikleri sıkıntıları, düştükleri halleri terennüm ederler; çünkü aslında hep istedikleri; vuslat vaki olduğunda bunları sevgilinin de bilmesidir. Sevgili bir gün bunları öğrenmeyecekse dillendirmenin de anlamı yoktur. Derdin söz olup yâre kavuşması ve yârin aşığa merhamet etmesi vuslat beklentisinin özünü oluşturur. Neyse lafı uzatmayayım daha ve bir nihavent şarkının sözleriyle bitireyim :
...
Sevenler hiç unutmaz ayrı düşse de yollar
İşte benim her gece düşündüğüm biri var
Hayallere dalarak, yollarına bakarak
Hep ismini anarak düşündüğüm biri var
Yaşamayı sevdiren, dertlerimi dindiren
Ağlatırken güldüren, düşündüğüm biri var...
------------------------------
Bir vefâsız yâre düştüm hiç beni yâd etmiyor
Her ne yapsam nev-nihâlim gamdan âzâd etmiyor...
.....
Bu ne şikayet şair? Derd-i aşka düşmeden okumadın mıydı defter-i âşıkânda âşıkların çilesini? Razı olmadın mıydı yârdan gelen her cevr ü cefâya? Yok yâr vefâsızmış da seni yâd etmezmiş de gamdan âzâd etmezmiş... Bir kere ne kadar gam, âşıklık sanatında o kadar makam... Değil mi? Sonra, âşık kişi gama müptelâ olmaklığı kabul edecek ilkin..
Unutma hem, ne demişler öncekiler:
.....
Sitemkâr olma yâre, şikâyet etme ağyâre
Sevenler söylemez her hâlini âvâre gönlüm...
YORUMLAR
Sevenler hiç unutmaz ayrı düşse de yollar
İşte benim her gece düşündüğüm biri var
Hayallere dalarak, yollarına bakarak
Hep ismini anarak düşündüğüm biri var
Yaşamayı sevdiren, dertlerimi dindiren
Ağlatırken güldüren, düşündüğüm biri var...
Divan edebiyatını bende severek okuyorum çok güzel azla özle
özü latif hoş bir şekilde anlatımları var üstadlarımızın..
Teşekkürler güzeldi derledikleriniz..Selam ve dua ile..
ÜLKÜ BAHÇESİ tarafından 12/20/2009 8:44:34 AM zamanında düzenlenmiştir.