- 1320 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÖRÜŞ GAZETESİNE MEKTUP (Niyazi DOĞAN’a Mektup)
“SEL-SAL” VE DİĞERLERİ ÜZERİNE
21 Eylül 1988 tarihli GÖRÜŞ’ün “Kültür Dünyamızdan” sayfasında F. K. Timurtaş’ın 1.10.1966 tarihli, son havadis Gazetesinden alıntı yapılarak yayınlanan “Dilde uydurmacılık” adlı makalesini okudum. Geç de olsa, güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen, dilimizin gelişmesiyle ilgili olan bu konuda bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum.
“Bu ekler Türkiye Türkçesinde mevcut değildir. Mesela, siyasal, bilimsel, doğal, ödev, cinsel, görev, sınav, özgür, toplumsal, türev kelimeleri uydurma ve yanlıştır.”
“Uydurma eklere örnek olarak hemen -sel, -sal, -al, -el,-l, -av, -v -ey, -gür,-gar ekleri ileri sürülebilir.”
Yukarıdaki iki paragraf adı geçen makaleden alınmıştır.
Önce birinci ve ikinci paragrafları birbiriyle bağlantısı olması nedeniyle ele alarak inceleyelim:
Yazarın eleştirdiği ve dilimizde “uydurma ve yanlış” olarak nitelediği sözcüklerden birkaçını ele alarak inceleyelim.
Bilimsel: “Bilmek” mastarındaki (fiil kökü) “bil” sözcüğüne ekler getirilerek “bilim” ve “bilimle ilgili” anlamında “bilimsel” sözcükleri türetilmiştir (bil-im-sel).
Toplumsal: “Top köküne “-lı” eki getirilerek “bir arada” anlamında “toplu”, buna “-m” eki getirilerek, “bir aradakiler”, “toplu halde olanlar” anlamında “toplum”, buna da “-sal” eki getirilerek “toplumla ilgili” anlamında “toplumsal” sözcüğü türetilmiştir (Top-lu-m-sal).
Ödev: “Ödemek” mastarındaki “öde” sözcüğüne “-v” eki getirilerek “yapılması gereken şey” (Ödenmesi gereken para gibi) anlamında “ödev” sözcüğü türetilmiştir. (Öd-ev)
Şimdi de eleştirilen sözcükleri ve bunların karşılığı olan, “Yaşayan Türkçe” denilerek savunulan sözcükleri birlikte verelim:
Bilimsel-İlmi
Cinsel-Cinsi
Doğal-Tabii
Görev-Vazife
Özgür-Hür
Sınav-İmtihan
Toplumsal-İçtimai
Türev-Müştak
Yukarıdaki örneklerde verilen sözcükleri seçerek kullanmayı okuyuculara bırakarak, bazı sözcüklerin yazılış, okunuş ve söylenişlerindeki yanlışlıklara yer verelim; hele de yazım (imla) yanlışları...
İçtimai-İçmitai-İştimayi
İlmi-İlimi
İmtihan-İmtahan
Muvaffakiyet-Muavfakiyet-Muvafakiyet
Muvazene-Muazene-Muavezene
Burada yeni iki örnek var: Muvaffakiyet ve muvazene. Biz bunlara “başarı” ve “denge” desek daha anlamlı ve daha kolay olmaz mı dersiniz?
O kadar çok örnek var ki bu konuda.
İkinci konu, makalenin yazarı ve daha birçok “Yaşayan Türkçecinin” önceleri karşı çıktıkları, “uydurma ve yanlış” dedikleri birçok sözcüğü sonradan rahatlıkla yazı ve konuşma dillerinde kullanmaları... Bu doğaldır. Çünkü dilimiz, belirli bir kesimin dar kalıplara sokarak yalnızca kendilerinin anladığı bir dil değildir. Yüzyılların akışı içinde elbette ki gelişecek, değişecek, çağdaş dillerle etkileşecektir.
Bu konuya da şu örneği verebiliriz;
Yazar birinci alıntıdaki bir cümlede “mesela” derken, ikinci alıntıda rahatlıkla “örnek olarak” demiştir.
Ne Karamanoğlu Mehmet Bey, ne halk ozanları ne de Anadolu halkı dilimizi yüzyıllar boyu kültür alışverişinde bulunduğumuz Arapça ve Farsça dillerinin etkisinden tam olarak kurtarabilmişlerdir. Halk arasında kullanılan dil, saray çevresinin dilinden daima ayrı bir özellik taşımıştır. Bunu ilkokuldan başlayarak yüksekokullara kadar okutulan Türkçe ve Edebiyat derslerinde görmek mümkündür.
Cumhuriyetle birlikte başlatılan yeniliklerden biri de “Dil Devrimi”dir. Türkçenin kendine özgü yapısına yeniden kavuşmasında, gelişmesinde ve değişmesinde, evrensel bir özellik kazanmasında en büyük rolü Dil Devrimi oynamıştır.
Dilimizin özleştirilmesinde, geliştirilmesinde halkın kullanmadığı, yadsıdığı sözcükler bırakılarak; tüm halkın anlayacağı bir dil oluşturma amacı güdülmüştür. Bunda da hemen hemen başarılı olunmuştur denebilir. Ara sıra, artık halk tarafından kullanılmayan, unutulmuş, kullanılınca anlamsızlık yaratan sözcükler gündeme gelmektedir. Bu da etkinlik göstermeyen bir durumdur.
Bir yerel gazete olmasına karşın, genel özellik gösteren konularda (kültür alanında) ciddi bir tutum içinde olan “Kültür Dünyamızdan” sayfası yöneticisi Sayın Niyazi Doğan’a teşekkür eder; yerel özellik gösteren haberlerin dışında yerel yazın türlerine daha çok yer vermesi dileğiyle başarılar dilerim.
29.10.1988
Süleyman ÖZEROL
(Fotoğtaftaki: Niyazi Doğan)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.